Gözlerimi bir hastane odasında açtım. Burada ne aradığımı bilmiyordum. Başımdaki ağrı yüzünden gözlerimi uzun süre açık tutamıyordum. Bedenimi hareket ettirmekte zorlanıyordum. Her yerimde acı vardı.
"Joonmyeon? Oğlum! Uyandın mı? Tanrı'ya şükür!"
Elimi tutup ağlayan kadını tanımıyordum. Yanındaki adamı da..
Yavaş yavaş gözlerim kapandı ve zihnim tamamen bulanıklaştı. Kafamın içinde yüzlerce ses vardı. Uğultu her başladığında bir fren sesiyle tüm karmaşa son buluyordu. Bu da başıma daha büyük bir ağrı saplanmasına sebep oluyordu.
Ne kadar uyuduğumu bilmiyordum. Uyandığımda doktor ağlayan kadına bir şeyler anlatıyordu.
"Henüz emin değiliz. Tamamen kendine gelmesini beklememiz gerek."
"Ya gerçekten bizi hatırlamazsa?"
"Bu tür kazalarda nadir de olsa yaşanabilen geçici bir durum. Lütfen endişelenmeyim."
"Yani düzelir mi?"
"Önce onu muayene etmeme izin verin. Uyanmadan kesin bir şey söyleyemem."
Doktor odadan çıkacakken ağlayan kadın uyandığımı fark etti. Yanındaki adamla birlikte, hemşire tarafından dışarı çıkarıldılar. Sonra doktor elindeki rahatsız edici ışığı gözlerime tuttu.
Birkaç basit muayeneden sonra konuşmamı istedi. Zor da olsa birkaç kelime konuşabilmiştim.
"Peki, buraya neden geldiğini biliyor musun?"
"Ben.. Hayır.."
"Adını? Adını hatırlıyor musun?"
"Bilmiyorum.. Hatırlamıyorum.."
Annem olduğunu söyledikleri kişiyi çağırıp durumum hakkında bilgi verdiler. Geçici bir hafıza kaybı yaşadığım, zamanla her şeyi hatırlayacağım ve asla üstüme gelinmemesi gerektiği gibi detaylar hakkında konuştular. İçi boş bir kutu gibiydim. Belki doluydu ama ne olduğunu göremiyordum. Her yer karanlıktı.
Belki de en kötüsü ailemi hatırlamıyor olmamdı. Sehun diye biri abisi olduğumu iddia ederek etrafımda dolanıyor, annem olduğunu söyleyen kadın ve babam olduğunu söyleyen adam sürekli el ele bana bakıp ağlıyorlardı. Bu tabloya baktığımda içimdeki boşluk daha da büyüyordu. Hiç bir yere ait hissedememek korkunçtu.