(1 ay sonra)
Başıma giren ağrıyla elimdeki kitabı bıraktım. Gözümün önünde daha önce okuduğum bir kitap sürekli belirip kayboluyordu. Kesik kesik görüntüler başımdaki ağrıyı daha da arttırıyordu.
"Joon? Oğlum, iyi misin?"
"Başım ağrıyor.."
Annemi artık hatırlıyordum. Tamamen değildi belki ama ona dair pek çok şeyi hatırlıyordum. Babamı da öyle..
Sehun kendi odası olmasına rağmen benimle kalıyordu. Sürekli, birbirimize çok bağlı olduğumuzu söylüyordu. Onun gibi sevimli bir kardeşim olduğu için şanslıydım.
Uzun süredir ailemden telefonumu istiyordum. Arkadaşlarımla görüşürsem daha çok şey hatırlayacağımı düşünüyordum. Fakat izin vermiyorlardı. Doktor, bunun beni daha kötü etkileme ihtimali olduğunu söylüyordu. Kendimi zorlamak yerine beklememi istiyordu.
Sehun'la yaptığımız uzun sohbetlerden birinde bana numaramı değiştirdiğimi ve eskisinden daha az kişinin kayıtlı olduğunu söylemişti. Onların da hatırlamama yardımcı olamayacağını düşünüyordu.
Bir gece Sehun uyuduğunda yataktan kalkıp mutfağa gittim. Telefonumu nereye sakladıklarını biliyordum. Bunu nasıl bildiğimi bilmiyordum. Fakat yemek kitaplarının durduğu çekmecede olduğuna neredeyse emindim.
Tam tahmin ettiğim gibi kitapların arasında duruyordu. Hemen alıp salona geçtim. Her gün bir arkadaşımı seçip onunla görüşmek istiyordum. Kimle ne kadar yakın olduğumu bilmiyordum. Eğer bana anlatırlarsa bir bağlantı kurabilir ve hatırlayabilirdim.
Galeri boştu. Ne bir fotoğraf ne de bir şarkı.. Telefonumda hiçbir şey yoktu.
Rehbere girip isimleri okumaya başladım. İlk kimi seçeceğime emin değildim. Sonra aniden bir isim dikkatimi çekti. Başıma giren ağrıyla belli belirsiz görüntüler geçti gözümün önünden. Bana bir şeyler hatırlatacağını düşünüyordum.
'Selam.'
Mesaj atıp beklemeye başladım. Kısa süre sonra cevap geldi.
'Joon? Sen misin gerçekten?'
'Sanırım^^'
'O da ne demek?'
'Seninle yakın mıydık?'
'Anlamıyorum..'
'Buluşabilir miyiz?'
'Şimdi mi?'
'Ne zaman uygunsan..'
'İki gün sonra buluşalım.'
'Nerede?'
'Sen karar ver.'
'Bunu yapabileceğimi sanmıyorum. Sen bir yer belirleyip yazarsın.'
'Tamam.'
Telefonumu kapatıp kaldırdım ve yatağıma döndüm. Neyse ki Sehun hala uyuyordu.
Sabah kahvaltıdan sonra ilk işim telefonumu almak oldu. Mesaj beklerken bir yandan da bir sonraki talihliyi seçmeye çalışıyordum. Belki gerek kalmayacaktı bilmiyordum. Yine de umutla deneyebilirdim.
"Abi!"
"S-sehun! Korktum!"
"Doktor bunun iyi olmayacağını söylemişti. Neden telefonunu aldın?"
"Bir arkadaşımla buluşacağım."
"Ne? Kim?"
"Yixing.."
"Şaka mı yapıyorsun? Onunla buluşamazsın ki.."
"Neden?"
"Şey.."
"Söylesene."
"O Çin'e gitti."
"Dün gece bana, iki gün sonra buluşabileceğimizi söyledi."
"Senin için gelecek yani?"
"Nereden bilebilirim."
"Bu çok tuhaf.. Ben olsam gelmezdim."
"Bilmem gereken bir şey mi var?"
"Sanırım.."
"Söyle Sehun"
"Abi şey.. O senin.. Eski sevgilin."
"Ne?"
Ondan kendimle ilgili bir şeyler öğrenebileceğimi ve bana çok şey hatırlatacağını hissediyordum. Fakat eski sevgilim olmasını hiç beklemiyordum.
Nasıl ayrıldığımızı sormaya korkuyordum. Benim için gerçekten Kore'ye gelecekse kötü ayrılmış olamazdık. Tabi iyi olsaydık da ayrılmazdık.
Bu karmaşayla odama gidip yatağa girdim. Gelen mesajda buluşacağımız yer yazıyordu. Benimle oyun oynuyor olabilir miydi?
İçimdeki boşluk her geçen gün daha da büyürken onu karanlıktan kurtuluş olarak görüyordum. Bana iyi veya kötü çok şey anlatacağına artık emindim. Sehun karşı çıkmadığına göre kötü biri değildi. Ben de bütün kalbimle iyi olduğuna inanmak istiyordum. Nedensizce onun hatırlamam için tek çarem olduğunu hissediyordum.