Kahvaltıdan sonra duşa girdim. Fazla özenmek istemiyordum. Çünkü eski sevgilimle buluşacaktım. Fakat özensiz gitmek de istemiyordum.
Sehun'un yardımıyla kıyafet seçip giyindim. Bir an önce onunla buluşmak istiyordum. Beni ailemin gördüğünden çok daha farklı tanıdığına ve kendimle ilgili çok şey öğreneceğime emindim.
"Orayı bulabilecek misin?"
"Endişelenme Sehun. Kaybolursam seni arayacağım."
"En azından kafeye kadar seninle gelsem olmaz mı abi?"
"Korkma artık. Ben iyiyim."
"İyi olduğunu biliyorum ama hala hatırlamıyorsun. Ya kötü bir şey olursa?"
"Olmayacak."
"Telefon elimde bekleyeceğim. Lütfen bana haber ver."
Vedalaşıp evden çıktım. Onu nasıl tanıyacağımı bilmiyordum. Beni görüp yanıma gelmesini beklemek zorundaydım.
Bir kahve alıp kapıya yakın bir masaya yerleştim. Aslında ona hafızamı kaybettiğimi söylemek istemiyordum. Fakat beni iyi tanıyan biri bunu anlayabilirdi. Bu yüzden dürüstçe kendimle ilgili bilgi isteyebilirdim. Üstelik benim için Çin'den geliyorsa ona güvenebilirdim.
Kahvemi yudumlarken kafenin kapısı açıldı. Biri gülümseyerek etrafa bakıyordu. Başıma giren ağrı ve onun gülümseyen yüzüyle dolu tonlarca görüntü.. Bir kez daha aynı şeyi yaşıyordum. Anlamış olacak ki, yanıma gelip endişeyle elimi tuttu.
"İyi misin?"
"Ben.. Sanırım.."
"Buluşmak istediğinde çok şaşırdım."
"Çin'de olduğunu söylemeliydin."
"Bunu zaten bilmiyor muydun?"
Derin bir nefes alıp arkama yaslandım.
"Sanırım baştan başlamam gerek. Sen de otur hm?"
Kendine bir kahve alıp karşıma oturdu. Ona baktığımda tuhaf hissediyordum. Kalbimin değiştiğini düşünmeye başlıyordum. Farklı bir değişim..
"Evet, seni dinliyorum."
"Yixing ben hafızamı kaybettim. Yani hiçbir şey hatırlamıyorum."
"Ne?"
"Bir kaza geçirdim."
"Kaza mı? Şimdi iyi misin?"
"Tek sorunum hatırlayamamak."
"Peki ben? Beni nasıl hatırladın?"
"Aslında hatırlamadım."
"Nasıl yani?"
"Telefonumdan rastgele bir numara seçecektim. İlk dikkatimi çeken sen oldun."
"Anladım.."
"Ama sevgili olduğumuzu biliyorum. Yani şey demek istedim. Eskiden.."
"Peki neden buluşmak istedin?"
"Hatırlamak istiyorum."
"Neyi?"
"Her şeyi.."
"Doktorun ne diyor?"
"Zorlayacak şeylerden kaçmamı söylüyor. Fakat artık bu durum sıkıcı olmaya başladı."
"Anladım.."
"Bana biraz anlatır mısın?"
"Ne anlatmamı istersin?"
"Beni."
"Nereden başlayayım?"
"Yani kabul ediyor musun?"
"Evet."
"Neden ayrıldık?"
"N-ne?'
"Bunu bilmek istiyorum. Çünkü seni çağırdığım için Çin'den geldin."
"Aslında biz.. Sen.. Şey.."
Kahvesini yudumlayıp gözlerime baktı. Ona karşı daha önce ne hissettiğimi bilmiyordum. Fakat ondan ayrıldığım için tam bir aptal olduğumu düşünüyordum. Kusursuz yüzü, anlamlı bakışları ve yumuşak ses tonu rüyada gibi hissettiriyordu.
"Cevap vermeyecek misin?"
"Özür dilerim Joon. Ben.. Ben seni terk ettim."
"Neden?"
"Çin'e gittim. Okumak için.."
"Ben de öylece izin mi verdim?"
"Evet."
"Kavga etmedik mi?"
"Vedalaşıp ayrıldık."
"Ayrı ülkelerde olmak bir ilişki için engel mi?"
"İkimiz de yürümeyeceğini düşündük."
"Anladım.."
"Ama arkadaş olabiliriz Joon. Madem hatırlamıyorsun, sana yardımcı olacağım."
"Okulun?"
"Endişelenme halledebilirim. Yani duyduklarından sonra hala yardım istiyorsan.."
"İstiyorum. Eğer bir engelin yoksa, lütfen hatırlamama yardım et."
Gülümseyerek bana bakıyordu. Kızgın veya kırgın hissetmiyor olmam tuhaftı. Belki de eğitimi için gitmesi kızmama engel oluyordu. Aslında rehberimde onlarca isim vardı. Fakat ben onu istiyordum. Öğreneceğim çok şey olduğuna emindim. Bana her şeyi hatırladığım günleri geri verecekti. Bunu iliklerime kadar hissediyordum.