12 • seni yüzüstü bırakacağım

2.1K 233 117
                                    

on ikinci bölüm; seni yüzüstü bırakacağım

julia michaeld & niall/what a time

zayn/entertainer 🔁

•••

İlişkileri adım adım sınıflandıran biriydim.

Uzun süreli bir ilişkim olduğundan değil ama çevremden gördüğüm kadarıyla, duyduklarım bana bazı şeylerin nasıl olması gerektiğini öğretmişti bu sayede. Bir ilişkinin temeli güven üzerine kurulu olması ve karşılıklı sevgiyi gerektiriyordu en başta, araya girebilecek her engeli aşmaya yetecek kadar güçlü birer kişiler olmak gerekiyordu.

Ben öyleydim diyemezdim pek, dediğim gibi Park Jimin'den pek hazzetmeyen biri iken onun hayatıma yalnızca cinsel bir birliktelik adıyla giriş yapmasının ardından kovalanmıştı her şey. Bırakın sevilmeyi, doğru düzgün birbirimizi öpmüşlüğümüz yoktu bir kere, sarhoş olduğunda kapısını çalacağı biriydim onun için sadece. Şafağın söküşüne dek başında bekleyen, kıkırtılarına eşlik eden, nefes alış verişlerini dinleyen ve gün be gün istemezce ona kapılan aptalın tekiydim sözde. Jimin, ona olan duygularımın açık açık farkındaydı; belki bu arkadaşları arasında bir oyundu, belki de sevilmek egosunu okşuyor, tıpkı ben gibi başka kapıları da çalıyordu. Konu Park Jimin olduğunda benim karmakarışık hislerime eşlik eden düşüncelerim daha çok beni boğmaya çalışıyordu sanki. Düşünmemek için geldiğim yerde bunlara kafa yormamak için başımı şömineye sokabilirdim, o kadar.

Taehyung bana pişman olabileceğimi söylemişti. Telefonum çalıp duruyordu, biliyordum ki o arıyordu. Konuşmak istemediğimden, daha çok konuşabilecek gücü kendimde bulamayacağımdan telefonun yanıp sönüşünü izlemeye devam ediyordum ki, telefonun bataryasının bitimine kadar sürmüştü bu. Koskoca iki gün, iki ömürmüş gibi geliyordu ama tam tamına iki gündür aynı yerde, aynı koltukta oturuyor, camdan dışarısını izliyordum. Chanyeol olsaydı bir psikoloji testine sokardı beni kendince, intihar düşüncelerimi eşeler, intihara yeltenecek son insan olmama rağmen binbir türlü tedbir alırdı etrafımızda. Komikti ama onun gibi birinin varlığı bana kendimi daha rahat hissettiriyordu.

Çılgın.

Kim Taehyung'tan bahsetmiyordum bile. Adı üstünde bir makarna yapmak için mutfağa gitmesine izin vermiştim ama, tanrı aşkına, düşündükçe bile sinirlerim bozuluyordu, makarnalar diri iken nasıl tencerenin dibini yakabiliyordu? El becerisini biraz da mutfakta geliştiremez miydi? Her zaman yavaş ve uyuşuk olmak zorunda mıydı? Yeni yiyecekler almak için markete gitmişti ama on dakikalık yürüme mesafesindeki marketten bir buçuk saattir dönememişti bile! Hayatımdaki insanları belki de daha dikkatli seçsem iyi olurdu, birazcık daha dikkatli olmalıydım.

Kararan odanın ışıkları aydınlandığında Taehyung'un döndüğünü anlamıştım. Arabanın motor sesi kesildiğinde kapı çalmadan hemen hızla açmış ve Taehyung'u ellerindeki büyük poşetlerle görmüştüm.

Ve ardından da onu.

Neden buradaydı? Telefonlarına yanıtsız kalıyorsam, ondan kilometrelerce uzaktaysam neden burada, yanıbaşımdaydı? Nasıl gelmişti, neden kaçtığım her vakit yanımda bitmek hobisiymiş gibi davranıyordu?

Onu özlemiştim ama yalan yoktu, onu gerçekten özlemiştim. Birini özlemek gibi bir hisle baş başa kalabildiğim için çok kızıyordum kendime, ben nasıl olurda birini özlerdim ki, ölesiye? Nasıl somurtan yüzüne gülümseme kondurabilmek için kendiliğinden ödün verir, güzel yüzünü izleyebilmek için uykusundan fedakarlık eder, yürüdüğü yollardan geçebilmek için yolu uzatırdım ki?

entertainer • yoonmin ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin