17 • oysa ki, bu gece

2K 200 121
                                    

on yedinci bölüm; bu gece, öyle bir gece

zayn/dusk till dawn

• cigarettes after sex/nothings gonna hurt you baby

•••

Gözlerimi araladığımda başıma saplanan ağrıya merhaba demiştim. Her zaman güneşin parıltılarıyla uyanmayı hayal ederdim, desem de inanmayın uyanınca huysuzluğum tutuyordu bir de güneş yüzünden uyandığım sabahlarda agresif olduğumu da göz önünde bulundurursak, şimdi biraz daha sakin ama sancılı bir şekilde uyanmıştım.

Yatakta doğrulurken camımdan gelen soğuklukla titremiştim. Gece boyunca fırtına sürmüştü, evin ısıtmaları da açık değildi, o saatlerde kollarımın arasında ölü bir can vardı benim, ah çekmiştim uykuya dalana dek. Ben o saatlerde birine âh çekmeyi öğrenmiştim.

Biri gülümserken nefesimi tutmayı, biri kahkaha atarken gözlerimi kırpmamayı öğrenmiştim ben, birinin kirpiklerini sayacak kadar delirmeyi, birine dokunmasam yanacakmış gibi hissetmeyi, birine yangın olmayı öğrenmiştim. Sadece bir günde değildi bu sızlayan göğsüm ama bir güne sığdırmış gibiydim ki nefes nefese kalıyordum. Âh çekiyordum, bunlar yakınışlarımdan ibaretti, canım yanıyordu, ben âh ki âh, bu gece ölü birine can olmayı öğrendim.

Bir geceyi gündüz ederken hiç kıpraşmadım yatağımdan. Göğsüme yaslanmış bir ağırlıkla yavaş ve derin nefesler alırken, kokusu burnumun ucundaydı halen daha, uyanmama rağmen gecenin aynı saatindeydim sanki, o şimdi aynanın karşısında çırılçıplak dikilirken öylece bakıyordum ona fakat içimi esir alan o hisler yerli yerindeydi, nasıl anlatırdım ki ben bunu?

Düşünerek zorlamak istemedim kendimi, örtüyü üzerimden ittiğimde yere düşen küpelerin takırtısını duydum. Jimin'in arkasına dek adımlarken tam aynın karşısında, arkasında yerimi aldım. Baştan aşağı çırılçıplaktı, sadece kıyafetlerinden bahsetmiyorum; bakışları çıplaktı, ruhunu biraz daha zorlarsam görebilir, elle tutulur kırgınlığını avuçlarıma alabilirdim. "Günaydın," dedim bir fısıltıyla, bakışları gözlerime değdiğinde tebessüm etti. Kulaklarındaki deliklerde artık metaller sallanmıyordu, burnundaki hızma yoktu, ensesindeki dövmesi sanki ısrarla dudaklarımı bastırmam için haykırıyordu. Kaburgalarının üzerindeki dövmesi aynadan bakıldığında parıldıyordu, karnı içine göçüktü, omuzları düşmüş, saçları darmadağınıktı, parmaklarının arasında yüzükleri yoktu, onun yerine makası tutuyordu öylece. Güzeldi fakat güzeldi ama çok yorgundu.

"Günaydın," dedi karşılık olarak, makası bana uzattı. "Saçlarımı keser misin? En sevdiğin yerlerden."


•••

"Saçlarımla oynamanı seviyorum," Yine sarhoş bir şekilde mırıldanırken kıkırtısını duyduğumda istemsizce gülümsemiştim.

"Saçlarını ben de seviyorum," demiştim. "Sürekli boyamandan yıpranmışlar biraz ama eğer sevmezsem küsecek gibiler. Sakın kesme saçlarını, olur mu?"

Boştaki elimle oynarken parmaklarımızı kenetleyip geri çekip biraz okşayıp tekrar kenetliyordu.

"Buna söz veremem," demişti gülüşü solduğunda. "Bir gün pes ettiğimde gerçekten saçlarımı keseceğim, bunun seni üzeceğini şimdiden hissedebiliyorum."

"Üzülmem," dedim hızlıca. Çok üzüleceğimi bilsin istememiştim. "Eğer ben kesersem, istediğim gibi, o zaman hiç üzülmem. Unuturum da belki ama sen yine de dokunma saçlarına, kıymayalım onlara."

entertainer • yoonmin ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin