5 • saçlarının arasında küller

3.4K 314 129
                                    


beşinci bölüm; saçlarının arasında küller

zayn/blue

•••

Klasik müziğe, müzisyenlerine hayrandım.

Her türlü duyguya uyum sağlayabilen Beethoven, Vivaldi ya da Wolfgang olsun, önemli sanatçılara elbette ki saygı duyuyordum ama benim hayranlığım onlarla sınırlı değildi. Marifetli ellere sahip olan çokça kişi vardı nasılsa. Bir konservatuarda okuyordum, geçtiğim her koridordan bir müzik aleti sesi duyuluyordu. Bir derleme, bir uyarlama ya da kendi kendine bestelediği parçaları koridorun sessizliğine sunan çokça öğrenci vardı.

Özellikle öğle aralarında herkesin yemek telaşı yüzünden okulu boşalttığını düşündüklerinde hareketli ama bir o kadar da hüzünlü parçalar çalan bir sınıf vardı. İki erkektiler, piyanoları karşılıklıydı, kızlardan biri çello ile eşlik ederken diğer kız da kemanıyla olabildiğince çabalıyordu.

Yarattıkları karmaşaya hep yüz buruşturmuştum. Öğle yemeklerini bir başıma yemeği sevmezdim ya şehrin öbür ucundaki arkadaşlarımla ortak bir noktada buluşur hep birlikte yerdik ya da kendi atıştırmalıklarımı çantama tıkar, yürüyerek oyalana oyalana yerdim. Bu yüzden koridordan her geçişimde aynı sınıftan yükselen karmaşıklığa anlam yüklemekten vazgeçerek önlerinden geçer giderdim.

Hiç durup da dinlemeyi düşünmemiştim. Ne olduysa oldu, bugün adımlarımı sınıfın önünde durdurdum, kapının azıcık yanına sırtımı yasladım, bir elimde hazırladığım sandviç yalnızca tek ısırığı ile dururken diğer elimde de vitaminli suyumu bekletiyordum. Peki neden karmaşanın içerisindeki harmanlanmış çığlıkları görmezden gelmiştim her seferinde? Piyanolardan biri hızlı ve heyecan dolu iken, çello sesi sanki o heyecana durgunluk katıyordu. Keman sesi yükseldikçe piyano sesi sert ve yavaş tonlarıyla sakin bir hava yayıyordu. Durmuş ve bunu düşünmüştüm işte.

İşin içindeki detayları.

Ben hep düşünüyordum zaten; hayatımı, ödevlerimi, seçtiğim bölümü, arkadaşlarımı, bugün kimin kime ne yaptığını, koşulları, şu anki durumumu.

Belki de bugün fazla düşünüyor olmamın sebebinin her şeyin aynı rutininde ilerlemesini fark etmemdi. Sabah adımlarımı attığım okulda sürekli laf atan Jonghyun, ödevler konusunda ona yardımcı olmam için ısrar eden Eungkwan, berbat çizimleri ile başımı şişiren Yesung ve en ilginç olanı asla benden tarafa dönmeyen Park Jimin.

Bir hafta geçmişti.

Bir hafta boyunca okula gidip gelmiştim, bir hafta boyunca derslerimden kafamı kaldırmamıştım. Elimde kalemim, önümde kağıdım vardı. Bazen boyaları bulaşmış elimle koridorlarda dalgın dalgın yürüyordum, bunu yapma sebebimin aklıma sızan tek bir cümle oluşuydu zannımca; "Bir kere olsun teninde boyası kurumuş ellerinin yüzümde gezinmesini ve dudaklarının aidiyetine kavuşmasını isterdim."

Gülmüştüm. Haftalar öncesinde söylediği şey için Park Jimin'in aramıza öpüşmenin yasak olduğu kuralı oldukça gülünesi gelmişti. Aklıma düşen her seferinde buna gülmüştüm, buna, dengesiz Park Jimin'e gülmüştüm.

Müzik biraz yavaşladığında duvardaki saat bire yaklaşıyordu. Dakikalardır burada, dakikalardır mideme giren yalnızca bir ısırık ekmek parçasıydı, susadığımı belli eden dudaklarım dilimi ıslatışımla yetinmek zorundaydı. Yorgun ve halsiz hissediyordum. Başlamakta olan vizelerimi teslim etmek için gece boyunca çizim yapmıştım.

"Tchaikovsky'nin hikayesini biliyor musun?" Yanımdaki hareketliliğin sahibine baktığımda o duvardan tarafa dikmişti gözlerini, hafif bir gülümseme vardı dudaklarında, gözlerinin ardındakileri saklayabildiğini sanıyordu. "On dokuzuncu yüzyılın opera ve balesine damgasına vurmuş bir sanatçıdır. Klasik müziğe olan hayranlığını ailesinin ısrarı yüzünden bırakmaya zorlanmış ama o nereye kaçarsa kaçsın sakinliği, huzuru ve mutluluğu müzikte bulduğu için kaçtığı her şeye tekrar dönmüş."

entertainer • yoonmin ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin