YEİS | PROLOG

13.8K 264 120
                                    

instagram: avcismy

'Mutsuzluğun çoğu dünyaya şaşkınlık ve söylenmeden kalmış şeyler nedeniyle gelmiştir.'
Fyodor Dostoyevski

'Fyodor Dostoyevski

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

instagram: avcismy

İzbe sokağın titrek ışığı altında; fötr şapkalı bir adam adeta hayatından vazgeçmiş halde tahta bankta öylece oturuyor. Parmaklarının arasında sigarası, hiçbir vakit hiçbir şey umurunda olamazmış gibi kayıtsız bir tavırla dumanı ciğerlerine çekiyor. Eşsiz kar taneleri gökyüzünden yeryüzüne süzülürken kafasını birkaç saniye için kaldırıp gözlerini kısarak beyaz kristallere bakınıyor. O vakit, paltosunun yakasını kaldırmış soğuktan korunmak ister gibi bir tavırla sokaktan geçmekte olan kadını görmüyor. 

O kadın, güneş battıktan sonra eve dönmek için acele ederdi. Akşam saatlerinde dışarıda olmak nedendir bilinmez içinin ürpermesine neden olurdu. Ancak farklı bir şey oldu. Karanlığın kokusunun olduğunu ilk kez o gece, geç saate kaldığında anladı. Koku uyuşturucu gibi, her nefeste bunaltıyordu kadını. Her nefeste bir kez daha ölüyordu ve her nefeste kalbi daha hızlı çarpıyordu. Deri eldivenlerinin altında da olsa buz kestiğini hissettiği parmaklarını büküp ciğerlerine dolarak ruhunu kasvete bürüyen zehir dolu soluğunu dışarı bıraktı. Tam da o an dikkati bankta yalnız başına oturan adama kaydı. Dudakları hafifçe aralanırken, ilk defa ciğerlerine oksijen nüfus etmiş gibi oldu, yandı. Bir tuhaflık vardı adamda, bunu birkaç adımlık mesafeden hissedebiliyordu. Neler olup bittiğini sormak istedi zira ondan öylesine derin bir hüzün dalgası yayılıyordu ki, bu dalganın kadına çarpmaması imkansızdı. Kadın bu etkiyle beraber öne doğru bir adım atmak isterken aniden çivilenmiş gibi olduğu yerde öylece kalakaldı. Gecenin bir vakti hiç tanımadığı bir yabancının yanına gidemezdi. Boğazında dolanan cümleleri bir bir yutarak banktaki yalnız adamdan bakışlarını uzaklaştırdı. Adımlarını aksi yönde hızlandırarak başına bela açmadan ortamı terk etmek istedi. Artık nereye gittiğinin bir önemi kalmamıştı. 

İşte bu hikaye, bizleri bağlayan görünmez sınırların ardında geçiyor.
Fillerin çok küçükken ayaklarına bağlanan o zincirin yaptığı gibi öğrenilmiş çaresizlik sonucu ömrümüz boyunca tutsak yaşıyoruz.
Sınırlar aşılır, zincirler kırılır fakat tabuları yıkmak... 

Keşke daha kolay bir yolu olsaydı.

Y E İ SHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin