"Derin bir uyku ve lezzetli bir yemeğin yerini tutan hiçbir şey yoktur bu dünyada," der, bilgeler.
Uzun süren yolculuktan sonra üç gün kaldıkları köyden zorda olsa ayrılmışlardı. Kalaus'un ve Ellie'nin verdiği bu mola, onlara çok iyi gelmişti. Batı sınırını aşmışlar ve direnişin sınırlarına girmişlerdi. Bu onlar için yolun büyük bir kısmının bittiği anlamına geliyordu. Bundan sonra saldırı gelme ihtimali çok daha azdı.
"Yine de dinlenmeden yolumuza devam etmek bizim için çok daha iyi olacak Ellie," dedi Kalaus.
"Senin muhteşem ahlakın olmasaydı şimdiye kadar çoktan direnişteydik. Orada ki insanlar bize kendi atlarını vereceklerdi. Direnişe geldiğimiz zaman bir asker ve ya ulak ile onların atını ve biraz da para gönderseydik bize çok daha fazla teşekkür ederlerdi," dedi Ellie.
Kalaus köyden herhangi bir hediye almak istemediği için yanlarına bir çöp parçası bile almadan köyden ayrılmak zorunda kalmışlardı. Ellie'nin üstü iyice yırtılmıştı. Ayakkabılarını çıkartıp atalı birkaç gün olmuştu. Saçları kirden taş gibiydi.
Kalaus da anı şekildeydi. Genç şövalye erkek olmanın ve aldığı eğitim sayesinde uzun yolculuklarda Ellie'den daha dayanıklı olsa da o da ayakkabılarını çıkartıp atalı çok olmuştu. Direnişe gittikleri yolda bilinen herhangi bir zehirli yılan ya da böcek olmadığı için çimenlerin arasında rahat dolaşıyor olsalar da Kalaus her zaman dikkatliydi.
"Bu konuyu seninle onlarca kez konuştuk Ellie. Hiç kimseden bir şey çalmadan, almadan yolumuza devam edeceğiz. Bunu en başta kabul etmiştin."
Ellie sessiz kaldı. Yol boyunca çok fazla konuşmamışlardı. İkisinin de kendine düşen görevleri vardı. Bu görevleri yerine getirdikleri sürece görünmez sınırlarını aşmamaya çalışıyorlardı. Kalaus birkaç kez bu sınırları geçmek gibi bir hata yapmış ve Ellie'ye birkaç tane soru soru sormuştu. Ellie'den aldığı sert cevaplar sonrasında bu kızla uğraşmamaya karar vermişti.
Direnişin sınırları içinde bulunan Nayas Bölgesi'nin Dulkıran köyünün bozkırında ilerlerken aralarında her zaman bir mesafe vardı. Birkaç haftadır beraberlerdi. Bu onları yakın bir arkadaş yapmak için yeterli bir zaman gibi görünse de Kalaus Ellie'nin her zaman kaçmak için hazır olduğunu Ellie ise Kalaus'un ilk fırsatta kendisini öldüreceğini düşünüyordu.
"İstersen Ruhus Bölgesi'ne gidebiliriz. Orada Ruhus gölü var. Güzel bir banyo ikimiz içinde iyi olabilir."
"Ya da karşımıza çıkan ilk köye gece vakti gireriz. Ben büyüm ile kapıları açarım, sende atları çalarsın. Böylece yolumuz daha fazla uzamadan hemen Direniş'e varmış oluruz."
"İnadından hiçbir zaman vazgeçmeyeceksin dimi?" dedi Kalaus gözlerini devirerek. Sesinde sürekli aynı şeyi tartıştıkları için bir sıkkınlık vardı.
"Ben bu inadım sayesinde hayatta kaldım Yıldız Şövalyesi," dedi Ellie.
Dulkıran'ın uzun kırmızı çimenleri arasında yollarına devam ederlerken Ellie her zaman ki gibi küçük bir ezgi tutturmuştu.
"Yola çıktığımızdan beri sürekli bunu mırıldanıyorsun,"
"Bunu bana küçükken annem ve babam öğretmişti. Ustam daha sonra devamını bana öğretti."
"Ne hakkında?"
"Eski bir savaşta geçen bir kadın ve erkeğin hakkında. Çok uzun bir ezgisi var ama benim hoşuma giden kısmı burası."
"Ne kadar yol kaldı?" dedi Ellie.
"Dulkıran köyünün sınırları içindeyiz. Buradan devam edeceğiz gün sonunda Dulkıran'ın merkezine varmış oluruz. Çok büyük bir köy değil ama dinlendikten sonra Direniş merkezine kuzeyden gireriz. Orada da başka bir köy var. Bir gece orada kaldıktan sonra Direniş'in merkezine varmış olacağız."
"Direniş nasıl bir yer?"
"Ben direnişte doğdum sayılır. Küçükken annem hastalıktan babam da savaşta öldükten sonra Direniş beni asker olarak yetiştirmek için aldı. Uzun yıllar orada hem asker olarak hem de ilim olarak yetiştirildim."
"Annen ve babanı hatırlamıyor musun?"
"Babamı hatırlamıyorum. Annem'in ise sadece sesini hatırlıyorum. Bana ölmeden önce söylediği birkaç kelimeyi. Aslında zaman geçtikçe onun sesi olup olmadığından bile emin değilim."
"Savaş hepimizden çok şey götürdü," dedi Ellie
Uzun yürüyüşün ardından bir yerde kamp yapmak için durdular. Bu onlar için kısa bir dinlenmek olacaktı.
"Bu geceyi dışarı da değil handa geçirmek istiyorsak kendimizi biraz daha zorlamamız gerekecek. Dulkıran'ın merkezine vardığımız zaman beni tanıyan birilerine rastlayabilirim. O zaman ondan yardım alırız."
"Bence bir kervan ile yolculuk yapsaydık daha eğlenceli olurdu. Onların müzikleri gerçekten çok eğlenceli oluyor.
"Haklısın, daha önce ki kervan gerçekten eğlenceliydi."
Ellie gülümsemek ile yetindi. Kalaus bu kızın uzun zamandır ilk kez gülümsediğini gördü.
"Ustandan ayrıldığın için üzgün müsün?"
"Daha önce de demiştim. O benim için bir babadan farksız. Sarhoş bakımsız sorumsuz ve her zaman başını belaya sokan bir baba ama hiç olmamasından çok daha iyi," dedi Ellie.
Çimenlerin üzerine uzandı. Yüzüne gelen güneş ışığını engellemek için bir elini alnının üzerine koydu.
"Direniş nasıl bir yer?" diye sordu yeniden Kalaus'a bakmadan.
"Orada yaşayan insanlar sürekli bir telaş içindedir. Yöneticiler, askerler, büyücüler ve diğerleri. Herkesin muhakkak bir işi vardı. Kral boş duranları sevmez."
"Nennis nasıl biri?"
"O mu?" Kalaus yüzünde ince bir tebessüm vardı. "Nennis'i anlatmak için bir günden fazlası gerekiyor. O ve onun çılgın icatları bizi her zaman şaşırtmıştır. Anorin'in onu nereden tanıdığını bilmiyorum ama Nennis'e çok güveniyordu."
"Ustamın kimi tanıdığını asla bilemezsin."
"Bu konuda haklısın." Kalaus. Elini karnına götürdü. "Acıkmaya başladım. Bence enerjimizi daha fazla boşa harcamadan biran önce yola çıkalım Dulkıran'ın köyüne ne kadar erken gidersek o kadar erken yemek yer ve güzel bir yerde uyuruz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYRA- 1. Kitap Ölü Büyücünün Dönüşü
FantasíaBir büyücü asla yalan söylemez. Bir yıldız şövalyesi asla kaçmaz Bir şekil değiştiren asla et yemez. Nereden geldiği belli olmayan bir düşmanın ele geçirdiği toprakları geri alma vakti geldi. Ana Kara Kayra'da son savaşta kazanan kim olacak?