Bir yaz günüydü. Yolda yavaş yavaş yürümeyi çok seviyordum. Çünkü en sevdiğim mevsim yazdı. Güzel kokulu papatyalar, cıvıl, cıvıl öten kuşlar, güzel bir hava. Bu mevsim bana hep huzur veriyordu.
Okula gitmek için çok heyecanlıydım çünkü artık büyüdüm ve on birinci sınıfa geçmiştim. On birinci sınıf olma heyecanı çok tuhaf bir histi çünkü hedeflerime bir adım daha atıyordum.
Okulun bahçesine girdiğimde önce okulun adına baktım kocaman harflerle "AREL KOLEJİ" yazıyordu. Bu yıl okulumuzda çoğu değişiklikler olmuştu. Milli Eğittim Bakanlığından özel okulları içeren bir yazı gönderdiği için bütün özel okullar Ağustos ayında açılmıştı.
Birinin bana seslendiğini duydum kafamı sesin geldiği yere doğru çevirdiğimde İrem'in bana doğru koşarak gelip boynuma atlamasıyla neye uğradığımı şaşırdım.
"Duygu kanka neredesin ya? Valla seni çok özledim, zaten tatilde buluşamadık."
İrem, koyu kahverengi gözlü, uzun ve dolgun koyu kahverengi saçlı ve zayıftı. İrem'le tatilde hiç buluşamamıştık. Evet, mesajlaştık ve görüntülü konuştuk ama yetmiyordu bize. Babamın ısrarı yüzünden Paris'e gitmiştik orada pek eğlenmemiştim. Ama ailemle güzel vakit geçirmiş ve güzel anılarım da olmuştu.
"Evet, kanka buluşamadık biliyorsun" dedim üzgün bir şekilde.
"Evet, kanka biliyorum aman boş ver" dedi gülerek.
Evet, belki bazı şeyleri kafama takmamalıydım ama bu benim elimde değildi boş veremiyordum.
"Olmuyor öyle, neyse ya sen ne güzel olmuşun böyle" dedim gülümseyerek.
Gerçekten çok güzel görünüyordu üstüne siyah bir buluz, beyaz pantolon, gözlerini ortaya çıkaran koyu bir makyaj ve koyu kahverengi düz saçlarını da salmıştı ve çok güzel görünüm katıyordu ona.
"Ay gerçekten mi hiç özenmedim de?" dedi.
Özenmedin mi? Özensen kim bilir neler yapardı? Düşünmek bile istemiyorum.
"Sen de güzel olmuşsun ve makyajın çok güzel olmuş" dedi gülümseyerek.
Ben ise, üstüme göğüs bölgesinde yazı yazan bir tişört, siyah pantolon, beyaz spor ayakkabı ve düz olan saçlarımı da serbest bırakmıştım. Yüzümde abartı sayılmayacak şekilde de makyaj yapmıştım.
Gülümseyerek, "Teşekkürler" dedim. Aramızda bir sessizlik oldu bu sessizliği bozan ise ben oldum.
"Ya biz niye bahçede dikiliyoruz? Hadi sınıfa girelim daha sayısal sınıfını bulacağız" dedim.
İrem kafasını olumlu anlamda sallayıp teker teker merdivenleri çıkmaya başladık.
İrem, "Ya nerede bu sınıf be?" dedi.
İrem'e baktığımda hızlı hızlı nefes alıp veriyordu. Çünkü yaklaşık beş dakika boyunca bir aşağı bir yukarı çıkıp duruyorduk.
İrem sevinçle, "İşte burası sonunda buldum!" dedi. Sınıfın kapısını açtığımızda sınıfta altı kişi olduğunu gördüm.
"Kızım neredesiniz ya?" bağıran kişi Burcu ile Elif'ti.
"Kızım konuşmaya dalmışız" dedim gülümseyerek.
Burcu ve Elif'te gerçekten çok güzel olmuşlardı. Okulun ilk günü olduğu için herkes serbest giymişti.
Burcu, kırmızı bir tişört ve siyah pantolon giyip beline de siyah ve kırmızı renklere sahip kareli gömlek bağlamıştı. Beyaz spor ayakkabı, kahverengi saçlarını da atkuyruğu yapmış yüzüne de hafif bir makyaj yapmıştı. Gayet güzel gözüküyordu.
Elif ise, yeşil renkte sıfır kol bir tişört, dizlerine kadar uzanan beyaz bir etek, saçlarını serbest bırakmış, gözüne rimel dudağına ise ruj sürmüştü gayet doğal gözüküyordu.
İrem, "Hadi oturalım" dedi.
İrem'le duvar tarafında bir masaya oturmuştuk. Elif ve Burcu da hemen arkamıza oturdular. Sınıfta hiç kimse yabancı değildi sadece iki kişi yeni gelmişti. Sınıfın kapısı açıldı ve içeriye öğretmen gireceğini sanıyordum ama içeriye giren,
Öküzler tayfasıydı.
Öküzler tayfası, benim ve bizim en büyük düşmanımızdı. Toplam altı kişilerdi ve ne yalan söyleyeyim hepsi birbirinden yakışıklıydı.
Burcu sinirle, "Bunlar elimde kalır" dedi. Bakışlarımı onlardan çekip Burcu'ya baktım. Onlara gerçekten nefretle bakıyordu.
Öfkeyle, "Ya kanka bırak köpekler işte mamasını koy önlerine yalanıp dursunlar ne uğraşıyoruz bunun gibilerle" dedim.
Ops! Biraz fazla ağır konuştum sanırım...
Gerçekten beni öldüreceklermiş gibi bakıyorlardı anlamıyorum ben onlara ne yaptım da hepsi bana düşman oldu? Evet, belki geçmişte Mert'le bir şeyler yaşamış olabiliriz ama her şeyi mahveden Mert'ti.
İrem'e dönüp, "Dersin başlamasına kaç dakika var? " dedim.
"Nereden baksan beş dakika var, neden?"
"Yok, bir şey" dedim. Okulun ilk günlerini hiç sevmiyordum, çünkü herkesin toplanması nereden baksan bir saati buluyordu.
"Ben tuvalete gidiyorum" deyip sınıftan çıktım. Koridorda yürürken biri kolumu tuttu. Ve tutan kişiye baktığımda neye uğradığımı şaşırdım.
"Mert"
Herkese merhaba arkadaşlar. Hatalarım varsa affedin oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın sizi seviyorum
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALP ATIŞI (KİTAP OLDU)
Teen FictionNOT: Kitabın KALP ATIŞI dizisi ile alakası yoktur... Bir tarafta güçlü, zorluklara karşı gögüs geren ve aldatıldığını zanneden Duygu Güzel, diğer tarafta seni aldatmadım diye haykıran dünya yakışıklısı Mert Demir... Duygu ve Mert eski sevgililer...