benim yerim yine uzağın

1.1K 115 140
                                    




Adımlarımı kafenin aşağı katına inen merdivenlere yönlendirdim. Dizlerim heyecandan titreyecek raddeye gelmişti. 'Saçmalama' dedim kendime derin nefesler eşliğinde, 'saçmalama Sehun, liseli kızlar gibisin şu haline bir bak.' Jongin görüş alanıma girdiğinde, arkasını dönmüş Junmyeon ile gülerek bir şeyler konuşuyordu.Gün ışığını andıran gülüşünü görmeyeli daha doğrusu bana göstermeyeli uzun zaman olmuştu. Yanlarına ilerleyip adımlarımı tam yanında durdurdum. Gerildiğini ona bakmıyorken bile hissedebiliyordum.

"Yapacak başka işin yoksa seni arabada bekliyorum, görüşürüz beyler."

Onu bir baş sallama hareketiyle onaylayıp, çocuklara veda ettikten sonra Jongin'in peşinden çıkışa doğru adımladım. Arabayı gelişigüzel park etmişti, adımlarımı arabanın yanında durdurdum ve kiliti açmasını bekledim. Kiliti açıp sürücü koltuğuna oturduğunda benim de yanına oturmam uzun sürmemişti.

Yol çok sessiz geçiyordu. Saydığım kaçıncı ağaçtı bilmiyorum, bir süre sonra saymayı bırakmıştım. Bu süre Jongin'in hızı arttırdığı zamana tekabül ediyordu. Birden bire ne olmuştu anlamamıştım fakat yavaşlasa iyi ederdi çünkü kaza yapacaktık.

Daha da hızlanmaya başladığında sinirle ona döndüm.

"Derdin ne senin?"

Bağırmamla irkildi ve hız yaptığının farkına yeni varıyor gibiydi, sıktığı direksiyondaki ellerini gevşetti ardından yavaşlamaya başladı. Şimdi daha sakin ilerliyorduk ve hala ne olduğunu anlamak için Jongin'den cevap bekliyordum.

"Yok bir şey."

"Jongin" dedim cevap vermeyeceğini bile bile.

"İyi misin?"

Sinirle bir nefes aldı ve gözlerini yoldan ayırmadan cevapladı.

"Değilim."

Bana kızgın olduğunu biliyordum fakat bu kadar sinirli olmasının sebebinin sadece ben olduğumu düşünmek istemiyordum çünkü gün boyunca görüşmemiştik bile. Elimden geldiği kadar ona uzak olmaya çalışmıştım, buna rağmen hala bu kadar sinirliyse yapabileceğim hiçbir şey yoktu. Sadece anlıyorum dercesine başımı sallayıp, bakışlarımı tekrardan yola çevirmekle yetinmiştim. Boğazımdaki yumrunun geçmesini umarak yutkundum ve duyabilmesini umduğum bir şekilde mırıldandım.

"Üzgünüm."

Cevabı çok gecikmemişti.

"Olmalısın" dedi "ama üzgün olmanın bu saatten sonra hiç kimseye bir faydasının dokunmayacağını da bilmelisin."

Sürekli, yaptığım şeyin geri döndürülemez veya affedilemez bir hata olduğunu ima etmesi, sinirlerimi bozuyordu. Onu sevdiğim için suçlu değildim, aşkıma sahip çıktığım için suçlu değildim, arkasında durduğum ve ona kol kanat gerdiğim için suçlu değildim. Ben sadece bunları yapmakta bu kadar geç kaldığım için suçluydum.

Gözlerimin dolmasını önlemek adına gözlerimi kapattım ve öylece bekledim. İçim kavruluyordu ama yüzümde mimik oynamıyordu. Pişmanlığın git gide her hücreme ilmek ilmek işlendiğini hissediyordum. Kesinlikle onu sevdiğim için pişman değildim. Onu seviyordum, onu her şeyden, herkesten çok seviyordum ama bu çok fazlaydı. Onu sevdiğimi bile bile beni kırması çok fazlaydı. Pişman olmaya başladığım şey ona olan hislerimi söylememdi. Bazen korkak olmak her şeyi daha da kolay kılıyordu.

Arabanın durmasıyla geldiğimizi anladım, seri hareketlerle arabadan indim ve onun gelip gelmediğini önemsemeden adımlarımı asansörde durdurdum. Jongin'i beklemeden, evimizin(!) bulunduğu katı tuşladım ve büyük bir yorgunlukla arkamdaki aynaya yaslandım. Asansör tam hareket edeceği sırada bir el tarafından durduruldu. Yaslandığım yerden ayrıldım ve dik durmaya çalıştım. Beni daha fazla acınası görmesini istemiyordum. Umrunda olduğumdan falan değildi ama bana bakışlarındaki nefret tüm savunmamı darmadağın ediyor, içimde yeşermek için can atan umut kırıntılarını tek bir bakışıyla kurutuyordu.

Heal My Wounds [sekai]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin