kim kimden yana olursa olsun

976 111 93
                                    



İçinize atmayınız, yorum atınız!

Bir çiçeği büyüten, bir insanın yüreğini ısıtan, bir çocuğu gülümseten, bir hayvana yuva olan, her şeyin ilacı olarak görülen sevginin bir insanı değiştireceğini sanırdım. Doğru sanmışım fakat ben verdiğim sevginin karşılığını alacağımı sanırdım, o sevgiden mahrum bırakılıp o sevgiye muhtaç kalacağım aklımın ucuna gelmemişti. Sevgi insanı değiştirirmiş, doğru. Fakat bazen ne yönde değiştireceğini kestiremiyordunuz.

Sevgi, en azından benim sevgim Jongin'e yetmemişti. Onu olduğundan tamamen farklı birine dönüştürmüştü. Nerede yanlış yaptım, neyi yanlış yaptım da bana reva görülen bu oldu merak ediyordum. Sevgi bazen yetmiyormuş. Kırıp dökmeye gerek yokmuş, sessizce kabullenip vazgeçmek gerekiyormuş. Tek taraflı çabayla bir ilişki bir yere gelemiyormuş. Olmuyorsa zorlamanın anlamı yokmuş. Ne kadar emek verirsen ver, ne kadar yol gidersen git, ne engeller aşarsan aş, olabiliyormuş, bir insan düzlükte de yorulabiliyor, vazgeçebiliyormuş.

Boğazıma tırmanan acı tadı yutkunarak gidermeye çalışıyordum ama yutkunamıyordum. Yutkunmayı bırak nefes alamıyordum. Eğildim ve ellerimi dizlerime yaslayıp derin nefesler almaya çalıştım. Bir yandan da burnumu çekip, ağlamamı durdurmaya çalışıyordum. Issız yolun ortasında sadece ikimiz vardık. Ağlıyordum. Onun da gözlerinin dolduğuna yemin edebilirdim. Madem bu kadar üzgünsün, madem sen de bu kadar acı çekiyorsun, neden yaptın demek istiyordum.

Yemin ederim, yapmazdım. Eğer anlatsaydı, neden evlenmememiz gerektiğini anlatsaydı, babasının iğrenç planlarından bahsetseydi, yemin ederim anlardım. Bana güvenmemiş olması bir yana ben tüm zaman boyunca böyle olmasının sebebini türlü türlü şeylerle ilgilendirirken, kendimi suçlarken sebebin tamamen farklı olması üzerimde bıraktığı şoktan ziyade canımı yakmıştı.

Jongin'e bunu yapamam derken, yapmak zorunda olduğum gerçeğiyle yüz yüze kalmak yıkım etkisi yaratmıştı. Jongin'le devam etmezsem ailem zarar görecekti, onlar tamamen suçsuzdu. Bu şirket onlar için her şeydi.

Biliyordu. Aklım almıyordu. Benden kurtulamayacağını, boşanamayacağımızı, aileme bunu yapamayacağımı biliyordu.

"Bilmiyordum," dedi kısık bir tonda. Ardından burun çekme sesi duyuldu.

Derin bir nefes aldım, "kes sesini," diye mırıldandım ve ellerimi dizlerimden çekip, dikeldim.

"Tek bir kelime daha duymak istemiyorum," konuşamıyordum, hıçkırıklarım, titreyen dudaklarım, boğulan sesim konuşmama engel oluyordu.

"Bu zamana kadar," tekrar bir hıçkırık koptu dudaklarımdan, "bu zamana kadar beni nasıl görmezden geldiysen, beni nasıl yoksaydıysan, bundan sonra da öyle devam et,"

Elinde duran anahtarı çekip aldım.

"Ben yokum artık." Dedim fakat aklıma dolan düşüncelerle kahkaha atmaya başladım.

Gözlerinin içine bakıyordum, gözleri yaşlıydı. Bu kahkahalarımı daha da şiddetlendirdi. Bunca zamandır gözlerinin önünde acı çekiyordum, yeni mi anlıyordu beni, gerçekten şimdi mi umursamak aklına gelmişti?

Gülüyordum fakat gözyaşlarım akmaya devam ediyordu. Zar zor gülmemi durdurup, devam ettim.

"Hoş, hiç olmamışım ki zaten."

Adımlarımı arabaya doğru ilerlettim. Bir şeyler söylüyordu ama kulaklarım uğuldadığı için hiçbir şey duymuyordum. Özür diliyordur diye düşündüm fakat artık bir önemi yoktu. Bir insanı paramparça ettikten sonra dilenen özrün bir önemi yoktu, olmamalıydı.

Heal My Wounds [sekai]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin