tortusu kalmış eski bir korkunun

871 101 219
                                    




flashback

Ellerimle rüzgardan dolayı kabaran saçlarımı geriye doğru tarayıp, bakışlarımı saçlarını beni kıskandığı için boyadığına yemin edebileceğim gerizekalı kıza çevirdim. Gözlerim istemsizce kısılmış, onu ellerimi kana bulamadan öldürmeyi planlıyorlardı.

Turuncu benim rengimdi. Jongin'in rengiydi. Jongin sadece bana portakalım diyebilirdi, başkasına diyemezdi. Öldürürdüm onu.

Jongin beni her zamanki oturduğumuz ağacın altında bırakıp, bahçeye adımlayan sevgilisinin yanına gideli neredeyse bir saat olmuştu ve ben bir saattir Jongin'in gülümseyerek kızın saçlarına dokunmasını izliyordum. Suratına yumruk çakıp, o gülümseyen yüzünü dağıtmak istiyordum, benden başkasına böyle güzel gülmemeliydi. Sadece benim saçlarıma o kadar güzel dokunmalıydı. Sadece benim saçlarımı okşamalıydı çünkü ben sadece ona çok güzel gülüyor, sadece onun saçlarına dokunuyor ve sadece onun saçlarını okşuyordum.

Her geçen gün Jongin'e olan aşkımın imkansız olduğunu biraz daha anlıyordum. Farkında olmadan bana bunu öyle güzel anlatıyordu ki, kızamıyordum bile. Ona neden beni de  bu kadar güzel sevmemiyorsun diye kızamıyordum. Çok güzel öpüyorsun da neden sevemiyorsun demek istiyordum. Belki bağırsam, çağırsam biraz rahatlardım. Belki.

Belki, kalbimdeki ağırlık biraz olsun hafiflerdi. İlk zamanlarda onun yanımda olması beni mutlu etmeye yetiyordu, başka bir şey istemiyordum. Fakat sevgilisi olduğundan beri işler değişti çünkü ilk zamanlar bilirdim ki onun için sadece ben varım ama şimdi bunu söyleyemiyordum. Şimdilerde onun için sadece o sümüklü kız vardı işte. Aklına düşersem ya da ben onu ararsam benimle görüşüyordu. Saçları da benimkilerden daha bok gibi olmuştu bu arada.

Keşke benim de Jongin'i unutabileceğim biri çıksa karşıma. Ben de onunla saatlerin nasıl geçtiğini anlamayıp, Jongin'i unutabilsem. Onunla olan buluşmalarımızı atlasam. Yaptığımız planları iptal edebilsem fakat yapabildim tek şey bu görüşmeler elimdeki onu görebildiğim tek şans oldukları için onları kaçırmamak için ajandama notlar almaktı.

Hoş, böyle biri karşıma çıksa bile Jongin gözlerimin ondan başkasını görmesine izin vermediği için o kişiyi göremezdim bile.

Beni hem deli gibi kıskanıp, arkadaş edinmeme izin vermemişti, hem de ilk fırsatta beni yalnız bırakmıştı. Sağı solu belli olmayan piçin teki olduğu yetmezmiş gibi bir de kafayı bu piçle bozmuştum. Yatıp kalkıp onu düşünüyordum.

Onlara attığım öldürücü bakışları hissetmiş olacak ki, esmerin bakışları beni buldu ve ardından karşısındaki kızı öpüp onun yanından ayrıldı. Çok geçmeden tekrar yanımdaki yerini aldığında, bakışlarım hala karşıdaydı.

"Saçları çok hoş olmuş, değil mi?"

Gözlerimi devirdim. Beni sinir etmek için yaptığından adım gibi emindim.

"Hımhım. Hatta o kadar güzel ki, onu öldürmek istiyorum."

Ardından duyduğum kahkaha öfkemi daha da körüklemişti.

"Gözlerinle yeterince yaptın zaten. Rahat bırak sevgilimi."

Sevgilim.

Kalbimin üzerinde bitmeyen bir savaş vardı. Jongin kalbimde bir savaş başlatmış ve bana indirdiği bir kılıç darbesiyle beni öldürüyordu. Her kelimesi kalbime kalbime bir kılıç darbesi indiriyordu.

Heal My Wounds [sekai]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin