Merhaba...
Bambaşka karakterlerle birlikte onların hayatlarına dahil olacağımız bir hikayenin ilk bölümüyle yolumuza başlıyoruz.
Verdiğim emeğin karşılığı olarak vote ve yorumlarla bana destek olursanız çok sevinirim.
Keyifli okumalar🤍
ZAMANSIZ KAYIP
Üzerimdeki elbiseye bakarken yine nefesimi tutmuş düşünüyordum. Karanlıkta büyümüştüm ben, ailemin tüm varlığını kanıtlamak için kullandığı o küçük kızlarından biri olarak gelmiştim bu yaşıma kadar.
Bu günde o günlerden biriydi işte. Yine herşey bizim için değil etrafımızdaki insanların gözlerini boyamak için yapılmıştı. Benim ve Mısra'nın fikirleri değildi önemli olan bu annemin ihtişamlı doğum günü partisi. Tabii Mısra bu durumdan çok memnun olsa da benim için hiçbir önemi yoktu. Birazdan aşağıya inecek insanların gözlerini boyayıp günün bitmesi için dua edecektim.
Bir anda Mısra'nın sesiyle aynada ki gözlerimi kapıya çevirdim. İstemsizce yüzüme memnuniyetsiz bir ifade yerleşirken öylece beklemeye devam ettim.
İçeriye kafasını uzatıp "Artık gelmeyi düşünüyor musun Masal? Misafirler geliyor ve farkındaysan bu bizim partimiz." dediğinde sessiz kaldım.
Dalga geçercesine gülümseyerek baktım suratına bir müddet. Bizim partimiz miydi gerçekten?
Hadi dercesine kafasıyla merdivenlerin olduğu tarafı gösterdi ve yürümeye başladı. Kafamı son kez aynaya çevirdim Mısra'nın aksine sade giyinmiştim. Çünkü bu bendim , daha fazlası da olmak istememiştim hiçbir zaman.
Üzerimde kalın askılı mavi bir elbise vardı. Kare yaka ve midi boy. Mısra'nın üzerinde beyaz tül, mini etekten oluşan bir elbise vardı.
Derin bir nefes aldım ve bu günün çabuk geçmesini umarak elimdeki parlatıcıyı dudaklarıma yedirdim. Odadan çıkmadan arkama döndüğümde annemin bu gün için hazırlattığı elbise takıldı gözlerime. Beyaz ve uzun, etekleri tülden, belinde taşlardan oluşan ince bir kemer vardı. Son derece gösterişliyim diye bağırıyordu adeta ama annem seçmişti sonuçta şaşırmak ne mümkün?
Kapıyı kapatıp merdivenlere kadar geldim, aşağıdaki kalabalığı son kez inceledim. Herkes en gösterişli elbiselerini giymiş ve reklam yapıyordu basbaya. Rana hanımdan söz bile etmiyorum Doğum günü olan ve 20 yaşına giren ikizleri değil annemdi sanki.
Bahçeye çıktığımda odamdan inip de bakma gereği duymadığım hazırlıkları incelemeye başladım bu kez. Annem yine yapmıştı yapacağını. Evden bahçeye çıkış kapısının iki yanı içecek ve atıştırmalık doluydu, pastanın geleceği yolun kenarları papatyalarla donatılmış ve her yerde beyaz tüller uçuşuyordu masalar, havuzun kenarları. Mısra ve benim için hazırlanmış köşe beyaz balonlarla süslenmişti. Her yer beyazken, beyaz balonlarla çevrili bizim köşemizde altın rengi ince işlemelerle ikizimin ve benim adım yazıyordu.
Çok fazla kişinin hoşuna gidecek bu hazırlıkların benim için değil de tamamen gelen davetlileri hayran bırakmak için yapıldığından hiç şüphem yoktu. Bu böyleydi ve hep böyle olmuştu. Ve kuşkusuz emin olduğum düşüncelerimden dolayı bu günün benim için bir önemi yoktu.
Yanıma gelen annemle aklımdaki düşünceler dağılırken bakışlarımı ona çevirdim. "Masal biraz gülümser misin kızım?" Evet bu gün bana karşı kurduğu ilk cümle bu olmuştu. Gülümse Masal. "Mısra'ya bak da örnek al biraz. İnsanların dikkatini çekeceksin. Bir köşeye çekilmiş, kınayan bakışla insanları süzen doğum günü kızı." Sesindeki iğneleyici tonu sezmemek mümkün değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZELZELE
Teen FictionHer masal mutlu biterdi, sadece küçükler için. Bu masalın sonunu küçüğüm böyle yazmak zorunda kalmıştı, herkese üstün , duygularına yenik bir adam yüzünden. En kaçınılmaz, en olmaz dediği şey bulmaz mıydı insanı? Bulmuştu. Kendi hayatım için doğru s...