Artık yemek aramaya çıkmamız gerekiyordu. Konserve yemekleri artık saman gibi geliyordu. Diana galiba taze yemek yememekten ve birazda hareketsizlikten hastalandı. Yüzü bembeyazdı , buz kesmiş gibiydi. Zombilerin etrafımızda olduğunu düşünürsek onu bir hayalet olduğunu bile düşünebilirdim.
Diana yemek aramaya gelemezdi onu tek başına bırakmamızın sorun olmayacağını söyledi ancak durum düşünülünce içimizden bir erkeğin yanında kalmasına karar verdik. Miccoli kulağı sebebiyle sağ tarafı yok gibi davranıyordu ve kalması onun için de iyi olacaktı bu yüzden onu Diana ile birlikte bıraktık.
Dışarı çıktığımızda zombilerin sayısı ilk güne göre çok daha fazlaydı. Karavana giderken yetimhanedeki rahibemizi gördük tek farkı artık insan değildi bir de zombiye dönüşmüştü!Üzerindeki kıyafeti ve kulakları onu tanımamız için yeterliydi...
Karavana atladık , nereye gideceğimize karar vermeliydik. Büyük alışveriş merkezlerine gidemeyeceğimizi biliyorduk. Philipss'in bir fikri vardı. Şehrin dışında bir çiftlik olduğunu ve bu çiftlikte her ürünün yetiştiğini hemen yanında da bir süpermarket olduğunu söyledi.
Sanırım burası gidilebilecek en iyi yerdi , tam istediğimiz şeyler oradaydı. Harekete geçtik , yol sırasında şehrin nasıl talan edildiğini gördük , her yer yanıyor du , her şey kırıktı etrafta düzgün olan hiçbir şey yoktu !
Şehrin dışına çıktığımızda sanki her şeyden uzaklaşmışız gibi geldi , yan tarafımızda mısır tarlaları vardı. Etrafta Dünya'da bir şeylerin ters gittiğini gösteren bir şey yoktu.
Sonunda Philipss'in dediği yeri bulmuştuk. Çiftliğin kırmızı duvarları , turuncu da bir çatısı vardı , oldukça büyüktü ve yanında da bir ahır vardıç Hemen yanında da küçük ama kullanışlı bir süpermarket bulunuyordu.
Önce hangisine gireceğimizi kararlaştırmalıydık. Herkesin ortak kararıyla süpermarketten başlamaya karar verdik. Philipss barınaktaki her şeyi düşündüğü için her şeyi depolayabileceğimiz büyüklükte bir buzdolabı ve dondurucumuz vardı.
İçeri girer girmez her zamanki taktiğimizle kapıya vurmaya , bağırmaya ve ses çıkarmaya başladık. Tabii ki bunu yaparken arkamızı duvara veriyorduk ki sürpriz bir saldırıya yakalanmayalım.
Sonunda sağ tarafımızdan gözleri ve kollarından birini kaybetmiş olan bir tanesi geldi. Kasiyere benziyordu , nasıl bu kadar hırpalandığını hiç öğrenemeyecektik ancak biriyle ya da bir şeyle gerçekten kapışmıştı.