5.0

3.9K 249 44
                                    

Yudum: Tuna
(23.06)

Mesajı gönderdikten sonra telefonu masanın üstüne bırakıp telefonun yanındaki defterin kapağında tırnaklarımla ritim tutmaya başladım. Bu defteri bana verdiğinden beri hergün yazmıştım, her şey bu defterin içindeydi ve artık okuması gerekiyordu. Okuması ve bir şeyleri bilmesi gerekiyordu. Ritim tutmayı bırakıp defteri elime aldım. Elime ulaştığı gün gelmişti aklıma. Canım sıkkındı ve gönderdiği başka birisi için çok bir şey ifade etmeyecek olsa da benim için çok değerliydi. Şimdi ise bir şeyleri bilmesi gerekiyordu ve bunlar benim dile getiremeyeceğim şeylerdi. Ben dile getiremeyecektim ama defterin yardımcı olabileceğini umuyordum.

Tuna: Efendim?
(23.36)

Yarım saat sonra geri dönüş yaptığında heyecandan titreyen ellerimle cevap yazdım.

Yudum: Eğer yarın işin yoksa doğum günümde buluştuğumuz yerde buluşabilir miyiz? Sana bir şey vermem gerekiyor

Tuna: Tabii ki buluşuruz güzelim

Tuna: Şimdi yatacağım, sabah saati konuşuruz

Tuna: İyi geceler

Yudum: İyi geceler

🐾

Sırt çantamın askılarını sıkıca tutmuş ilerlerken, çantamın askılarını tutmazsam deftere bir şey olacakmış gibi hissediyordum. Hızlı adımlarla köşeyi döndüğümdu bankın orada yukarı aşağı yürüyen Tuna'yı görmüştüm. Heyecandan elim ayağım titriyordu.

Tuna'yı görmeden önce attığım adımlara nazaran daha yavaş adımlarla ona doğru yürürken kafasını kaldırdığında yüzyüze geldik. Hızlı adımlarla yanıma geldiğinde vakit kaybetmeden konuştu.

"Ne oldu?" Neden çağırdığımı söylememiştim.

"Sana bir şey vermem gerekiyor," derken çantamın sol askısını omzundan düşürerek çantamı önüme aldım.

"Ne?" dediğinde defteri çıkarmış ona uzatıyordum.

"Zamanı geldiğinde her kelimesini okuyacağım demiştin ve bence o zaman artık geldi ama lütfen eve gidince oku olur mu?" Elindeki deftere odaklanmış öylece duruyordu. Sanırım bunu beklemiyordu.

"Yudum," dediğinde devam etmesine izin vermeden sözünü kestim.

"Lütfen."

"Tamam o zaman gittim ben." Yanağıma minik bir öpücük bırakıp neredeyse koşarak yanımdan uzaklaştığında kıkırdadım. Defteri okuyunca yüreğine inmese bari.

Görüş alanımdan çıktığında bir süre daha olduğum yerde dikildim. Neden durduğumu veya neyi beklediğimi bilmiyordum sadece eve gittiğimde yerimde duramayacağımdan emindim. Etrafıma baktıktan sonra ilerde gördüğüm cafeye doğru ilerlerken telefonumu çıkarıp Kardelen'i aradım. Biraz dinlenmek ona da iyi gelirdi.

🐾

"Oha," dedi konuşmamı bitirdiğinde. "Baya baya itiraf ettin sen şimdi."

"Yani, öyle oldu sanırım." Bir anda kafamı kollarının arasına alıp sallamaya başlamaya başladığında nefesim kesilmişti.

"Oy benim yavrularım büyümüşte birbirlerine açılıyorlar mıymış? Yalnız Tuna'da peygamber sabrı var he. Çocuğa yapmadığını bırakmadın yine de salmadı, helal olsun."

"Ne yaptım ki?"

"Ne yapmadın? Seni ben zor çekiyorum onun o kadar dayanması bile mucize." Kollarının arasından çıkıp yüzümü astım.

"Çok sağ ol ya."

"Birinin doğruları söylemesi lazım." Kaşlarımı çattığımda oturduğu yerden hafifçe kalkıp yanağımı öptü. "Seviyorum seni."

"Ben de seni eşek."

"Yudum," dedi bir süre önüne baktıktan sonra. "Hı?"

"Siz ayrılalı kaç saat oldu?"

"Bir buçuk falan neden?" Telefonunu kontrol edip yeniden bana baktı. "Heyecandan bayılmış falan olmasın?" Olabilir miydi?

"Yok ya saçmalama."

"Neden olmasın bir yaz istersen," dediği sırada masanın üstündeki telefonum titedi. Vakit kaybetmeden mesajı açtığımda kalbim göğüs kafesimi delecekmiş gibi atıyordu.

Tuna: Ben de seni Yudum

Tuna: En çok seni

🐾

Evlatlarım kavuştuğunda göre artık her şey daha güzel olacak :)

Sandığımdan Daha Güzelsin Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin