3.5

5.4K 268 16
                                    


Kıkırdamamak için kendimi sıkarken Tuna'nın kendini kasmaktan kızaran suratına baktım.

"Anladın mı?"

"Hayır," dedim başımı iki yana sallarken.

" Yudum üçüncü anlatışım nasıl anlamazsın?"

"Sorun bende değil sende. Anlatma becerin yok," dediğimde kaşlarını hafif çattı. Çok eğleniyordum.

"Ben iyi bir öğretmenimdir, sorun kesinlikle sende."

"Bende mi?"

"Evet sende. Daha dün kardeşim ona ders anlatmam için yalvarıyordu." O kadar ciddi bir ifadeyle konuşmuştu ki dayanamayıp gülmeye başladım.

"Benimle oynuyorsun," dedi yüzüme bakarken. "Benimle oynuyorsun ve ben sana kızamıyorum."

"Vardır öyle huylarım."

"Ne?"

"Bana genelde kızamazlar da."

"Diyorsun?"

"Hıhı," dedim "Diyorum." Gülerek elindeki kalemi kitaba vurmaya başladığında kalemin altından kitabı çekip kapattım. Bu kadar çakılmak yeterdi çünkü okuldan çıktıktan sonra direk okulun birkaç sokak arkasındaki cafeye gelip çalışmaya başlamıştık ve benim eve gidince de çalışacağım bir ton şey vardı.

"Kardeşin mi var?"

Başını sallayarak onayladı. "Tam bir baş belası. Ergenliğe yeni giriyor ve evde her an Tunay bağıracak diye tetikteyim."

"Tuna, Tunay. Çok düşündünüz mü?"

"Çok düşündük, gerçekten. Annem benim adıma uyumlu olsun diye aylarca isim aradı en sonunda Tunay'ı bulduğundaki sevincini görmen lazımdı."

"Bir kardeşim olsun isterdim. Tek çocuk olmak bazen sıkıcı olabiliyor."

"Emin ol istemezdin. Baş belası olabiliyorlar."

"Alayım Tunay'ı birkaç günlüğüne rahatla," dediğimde gülmeye başladı.

"Emin ol koşa koşa gelir."

"Nasıl," dedim kaşlarım çatılırken. On iki yaşlarındaki bir çocuğa beni anlatmamıştır değil mi? Ama ben çok utanırım.

"Seni biliyor. Tunay bazen can sıkıcı biri olsada iyi bir dinleyicidir."

"Şaka yaptınığı söyle."

"Hayır, gayet ciddiyim." Ellerimle yüzümü kapatıp başımı masaya koydum. Utanmıştım. Tuna bileğimi tutup kafamı kaldırmaya çalıştığında direniyordum. Utanıyorum çocuk rahat bırak beni.

Tuna'nın kafamı kaldırmasını engellemeye çalışırken masanın üstündeki telefonumun titremesiyle kalkmak zorunda kaldım.

"Efendim anne," dedim aramayı cevaplar cevaplamaz.

"Neredesin kızım?"

"Okulun orda cafedeyim, mesaj atmıştım görmedin mi?"

"Ha, görmedim. Neyse gelirken ekmek alır mısın baban trafiğe takılmış gecikecekmiş."

"Tamamdır annem."

"Çok oyalanmadan gel anneciğim tamam mı," dediğinde alışkanlık olarak başımı salladım ama daha sonra cevap beklediğini fark ettiğimde "Tamam anne," deyip kapattım.

"Gitmem gerekiyor," dedim eşyalarımı toplarken.

"Seni bırakmamı ister misin?"

"Ha, yok ben giderim zaten uzak değil."

"Sen bilirsin."

Hesabı ödeyip cafeden çıktıktan sonra okulun önünd kadar beraber yürüdük. "Ben buradan gideceğim," dedi benim yolumun tam tersini gösterirken. "O zaman burada ayrılıyoruz." Ufak bir tebessümle karşılık verdi.

"Güzel bir gündü teşekkür ederim. Ayrıca iyi bir öğretmensin."

"Sen de iyi bir öğrencisin," dediğinde sırıttım.

"O zaman görüşürüz?"

"Görüşürüz." Arkamı dönüp yürümeye başladığımda Tuna'nın olduğu yerde durduğunu hissetmiştim. Birkaç adım atıp durduktan sonra omzumun üstünden arkama baktığımda hissettiğimin doğru olduğunu gördüm. Aynı yerde dikiliyordu. Elimi kaldırıp gülümsediğimde aynı şekilde karşılık verdi. Birkaç saniye sonra yürümeye başladığında ben de yoluma devam ettim.

Sandığımdan Daha Güzelsin Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin