Kris
Döndüğümde o kadar çok şey değişmişti ki. Ben Sehun'u benim gibi bulacağımı düşünmüştüm oysaki. Benim gibi ruhsuz. Ama O kardeşimle gayet mutluydu. Bir ay da ne kadar çok şey değişmişti. Geri dönmekle iyi mi etmiştim? Savaşacak gücüm var mıydı? Onu kardeşimden tekrar alabilir miydim? Denemeden bunu bilemezdim. Sehun'un kafasını biraz bulandırabilirsem halledebilirdim. Sehun bana ait olmalıydı. Sahibi ben olmalıydım. Yalnızca bana bakmalı, yalnızca bana gülümsemeliydi. Nasıl olacağı önemli değildi. Gerekirse zorla yapacaktım. Ama sonunda Sehun benim olacaktı.
*
Sehun
Kris geri dönmüştü. Bir ay sonra. Asla dönmeyeceğini düşünmüştüm oysa ki. Ne yapacaktım şimdi? Kris'le bir geçmişim vardı ve ben koşulsuz bir şekilde Jongin'e aşık olmuştum. Buraya gelirken bunların olacağını bilsem yine de gelir miydim? Nasılda farklı hayal etmiştim oysa. Bitmez sanmıştım. Gitmez sanmıştım. Gitmişti.. Geride bir enkaz bırakacağını bile bile gitmişti. Beni parçalayarak gitmişti. 'Eğer geri dönerse ve 'hata yapmışım' dese, beni sevdiğini söylese affeder miydim onu?' Hep bunu düşünmüştüm. Ama hiçbir zaman yanıtını bulamamıştım. Şimdi ise olmuştu. Geri dönmüştü. Benden hesap bekliyordu. Ne anlatabilirdim ki? Kardeşine aşık olduğumu nasıl söyleyebilirdim? Wu Fan'a geri mi dönmeliydim? O zaman Jongin'e ne olurdu? Bana, aşkıma ne olurdu? Cevapsız sorularımı arkada bırakarak dışarıya çıktım. Kai çimenlere uzanmış uyuyordu. Nasıl da masumdu. Onu nasıl bırakabilirdim ki? Onu seviyordum. Hemde delicesine. Bu Wu Fan'ı kaybetmem anlamına geliyor olsa da buna hazırdım. Jongin'i asla bırakmayacak elini hep tutacaktım. O çok temiz duygularla abisini seviyordu. Ve bu sevgiyi Wu Fan hak etmiyordu. Jongin'in hakettiği sevgiyi O'na ben verecektim. Fazlasını verecektim.
*
ChanHan
Son model BMV durup şöför kapısı hızla açıldığında içinden uzun, gerçekten çok uzun bir dev çıktı ve yolcu kapısını açıp elini, onu bekleyen eşine uzattı.
Bambiye benzeyen güzel genç, eşinin elinden tutarak leydilere nisbet yaparcasına bir zerafetle arabadan indi. Güneş gözlüklerini çıkarıp, karşısındaki oteli bariz bir hayal kırıklığıyla inceleyip gözlerinden kalpler fışkırarak kendisine bakan deve döndü :
"Beni buraya mı getirdin Channie? Yüzüncü günümüzü kutlamak için düşündüğün yer burası mı yani?"
Dev çocuk ensesini kaşıyarak süt dökmüş çocuklara has mahcubiyet dolu sesle konuştu :
"Ama sevgilim diğer yüzüncü gün kutlamalarımızda daha kalabalık ve pahalı yerlere gittiğimizde tüm insanların gözü senin üstünde oluyor" ayakkabısının ucuyla toprağı eşeleyerek devam etti.
" Ve ben dayanamayıp kavga ediyorum sonuç olarak mutsuz olan kişi sen oluyorsun. Her seferinde üzülmen artık çok canımı yakıyor. Düşündümde kalabalık olmayan bi yerde tatilimizi yaparsak eğer böyle bir sorun olmaz. Ve bambimde mutsuz olmaz. Ama istersen başka biyere gidelim. Çünkü yüzüncü gün kutlamamız gerçekten önemli."
Mahcup ve koca dev sözlerini bitirdiğinde artık gözlerinden kalpler fışkırarak kocasına bakan kişi bambi görünümlü güzel adamdı.
"Sorun değil Channie 1.300'üncü günümüzü burda kutlayalım. 1.400'üncü günümüzü başka biyerde kutlarız."
Dev olan kocaman gülümseyerek kocaman valizlerle lobiye ilerlediğinde bu kadar aşık ve tatlı bir deve sahip olmak için ne tür bir iyilik yaptığını düşündü güzel yüzlü.
En sonunda tanrının jest yaptığı kullarından olduğuna kanaat getirerek kocasının peşine takıldı.
Mükemmel bir iki haftalık 1.300'ncü gün kutlaması onları bekliyordu.