Kai
Aradan geçen on günde hiçbirşey değişmemişti. Yalnıza olaylar durulmuş gibiydi. Abim odasından asla çıkmıyordu, yemek yemeye bile inmiyordu. Kötü birşey olacak gibi hissediyordum. Sehun ise bunun sadece benim kuruntum olduğunu, abimin bizi anlayışla karşıladığını söylüyordu. Buna tüm kalbimle inanmak istiyordum ama içim huzursuzdu. Abimin bu kadar sessiz ve sakin durmasının arkasından birşeyler gelmesinden korkuyordum. Bir an önce hafızamın gelmesini umuyordum çünkü başka türlü abimle yarışamazdım.
*
Sehun
Olaysız geçen on gün sonrasında artık bu sessizlikten korkuyordum. Bunu Jongin'e belli etmemeye çalışmıştım ama sanırım anlıyordu. Wu Fan'ın yanına gidip konuşmak istiyordum ama bu durumda bu yanlış anlaşılabilirdi. Diğer misafirler, Jongin ve en kötüsü de Wu Fan tarafından. Bunu ümit olarak algılayabilirdi. Onu ümitlendirmek istemiyordum çünkü ona geri dönmek gibi bir düşüncem yoktu. Jongin'de mutluluğu ve huzuru bulmuştum ve göz göre göre onu bırakamazdım.
--
Lobide beni bekleyen esmer bombaya gülümsedim. Uzun bir süredir bekliyor olmalıydı çünkü suratı düşmüştü. Merdivenlerden zıplayarak indim ve yanına gidince ellerimi boynuna dolayarak kendime doğru çektim.
"Özür dilerim bay yakışıklı."
"Özrünü yalnız bir şekilde kabul ederim."
"Nasıl?" Sorumun cevabını verirmişçesine beni iyice kendine çekti ve elleriyle boynumu okşamaya başladı. Dudaklarını kulağıma değdirdi ve fısıldar gibi konuştu.:
"Kütüphaneye değilde direk benim odama çıkarsak özrünü kabul ederim." Onun gibi ses tonumu azaltarak cevap verdim.:
"İster kabul et ister etme. Kütüphaneye gidilicek." Kendimi çekip gıcıklığına gülümsedim. Gözlerini devirdi ve elimi tutup yürümeye başladı. Jongin'i sinir etmek çok eğlenceliydi. Hem zaten bana sinirli kalamıyordu. Şimdi de olduğu gibi hemen gülerek affediyordu. Bana aşık olduğunu hissedebiliyordum.
*
ChanHan
Uzun boylu, her zaman ağzı kulaklarına varana kadar gülerek dolaşan kişi geyiğe benzeyen güzel kocasını kucağına almış vaziyette terasta oturuyorlardı. Yakışıklı dev sesine aegyo katarak güzel kocasına sordu. :
"Hayatım. Senden bir şey isteyeceğim."
Luhan gözlerini kırpıştırarak kafasıyla onayladı.
"Bizim diyorum.. Bir bebeğimiz olsa.. İkimize de benzeyen -ama en çok sana- bir bebek. Senin gibi güzel benim gibi uzun boylu bir çocuğumuz olsa. Ne dersin? Sen de istemez misin?" Güzel koca bir iki saniye sakin bir şekilde düşündükten sonra kocasına döndü. :
"Kocacım, henüz bunun için yaşımızın küçük olduğunu düşünmüyor musun? Hem ben öyle şeylere gelemem. Çok zor. Bu yüzden bu fikri söylenmemiş varsayıyorum." Chanyeol suratını düşürdü.
"Ama bebeğim bizden bir parça olmasını istemez misin?"
Luhan suratı düşen kocasının çenesini tutup kendisine bakmasını sağladı.
"Bizim bir parçamız var zaten aşkım. Senin ve benim en büyük parçamız aşkımız. Biz birbirimizi bu kadar çok severken başka bir parçaya ihtiyacımız yok ki." Chanyeol kocasının bu sözünden sonra zorla da olsa gülümsemeye çalıştı. Kocası belli ki istemiyordu. O da zorlamak istemiyordu. Belki ileride isteyebilirdi. Zorlarsa geri tepebilirdi.
"Channie.. Benim sevgim artık sana yetmiyor mu?"
"O ne demek aşkım. Sen beni tamamen yanlış anlamışsın."