14. Bölüm

96 9 0
                                    


Kris

Hastaneye geleli bir saat olmuştu. Asır gibi geçen bir saat. Dakikalar, saniyeler sanki nispet yaparcasına bir türlü geçmiyordu. Gerçi geçmesini de istemiyordum. Akşam olmamalıydı. Akşam olursa herşey biterdi. En azından şu an bir ümit bekliyorduk. Ümidimiz vardı. Sehun uyanacaktı. Buna inanıyordum. Bir yandan da suçluluk duygusuyla boğuşuyordum. O benim yüzümden mi böyleydi? Onu bu hale ben mi getirmiştim? Ölürse suçlusu ben mi olucaktım? Ölürse? Bu olamazdı. O ölemezdi. Ona yaşamak yakışıyordu ölmek değil. O pes etmezdi. Ölüme yenilmezdi. Kolaya kaçmazdı. Savaşır, mücadele ederdi. Bizi bulan o değil miydi? Düştüğüm boşluktan çıkaran o değil miydi? Şimdi de uyanmak zorundaydı. Pes edemezdi. Ölmeyecekti. Çünkü o giderse hayat biterdi. Ve benim onsuz yaşamaya hiç niyetim yoktu. 

*

Kai

Onu beklemek. 

Bir çocuğun perilere inanması gibi. Saatlerce onu beklemesi gelmeyince üzülmesi ama asla vazgeçmemesi gibi. Onun için oyuncak biriktirmesi, yemeğinin yarısını ona ayırması gibi. İmkansızlığını bilmeden gelmesi için dua etmesi gibi. Belki hiç büyümemesi, belki de büyüdükçe kabullenmesi gibi. İmkansız olarak görmemesi, etrafında söylenilenlere inanmaması gibi. Sadece beklemesi ve gelmeyeceğini öğrendiğinde kırılan saf kalbi gibi. Tıpkı Lay gibi. 

Onu beklemek.

Bir çocuğun hayallerindeki bisikletin onun olacağı günü beklemesi gibi. Onun için ağlaması, sızlanması, yalvarması gibi. Onu alabilmek için para biriktirmesi, hergün gidip saatlerce o bisikleti izlemesi gibi. Bazen dokunması ve daha çok bağlanması gibi. Hayallerinde onunla gezmesi gibi. O bisiklete sahip olanları kıskanması gibi. Ve biraz daha büyüdükçe hırs haline gelmesi, o bisikleti alabilmek için her yolu denemesi gibi. Tıpkı Kris gibi. 

Onu.. Sehun'u beklemek.

Küçük bir kız çocuğunun ektiği tohumların çiçek olmasını beklemesi gibi. Öylesine masum. Öylesine heyecanlı. Onu hergün özenle sulaması gibi. Onunla konuşması belki de ilk aşkını ona anlatması gibi. Onunla oynaması, ona şarkılar söylemesi gibi. Onu yağmurdan koruması, rüzgarda kopar diye korkması gibi. Ve onu gözünden bile sakınması gibi. Tıpkı benim gibi.

Ama sorun yok. Ben beklerim. Hep beklerim. Beklerim beklemesine de.. 

Sen.. Gelir misin? 

*

Sehun

Geliyorum sevgilim.. Az kaldı geliyorum. 

*

Kai

Odaya girmek için zor bela izin almıştım. Ve sadece beş dakika izin vermişlerdi. Onu belki bir daha ömrüm boyunca görmeyebilirdim ama onlar sadece beş dakika izin vermişlerdi. İç geçirip kapıyı kapattım. Ağlamaktan gözlerim balon gibi olmuş ve çökmüştü. Bir gün içerisinde üç kilo vermiştim ve bu dengemi bozmuştu. Zorla serum yemiş bu bu yüzden ondan bir saat ayrı kalmak zorunda kalmıştım. Gidip yanına tabureye çöktüm. Tek yaptığım ellerini avuçlarımın içine almak oldu. Önce kokusunu içime çektim daha sonra doyasıya öpmeye başlamıştım. Sehun'a göre dünyada ki en çirkin el onun elleriydi. Ama bana göre onun elleri kainattaki en güzel ellerdi. O güzel ellerini son bir kez daha öptüm. Belki de bugün hayatımızın son günüydü ve benim elimden sadece bu geliyordu. 

--

Kendimi zorlayarak tabureden kalktım. Elim hala elini tutuyordu. Bırakmak istemiyordum. Ondan kopmak istemiyordum. Ayaklarım zorlada olsa adım atmışlardı. Elimi elinden çekeceğim sırada elleri elimi sıktı. Gözyaşlarımı son kez akıtarak arkamı döndüm. Dudakları oynuyordu. Sevgilim benim kalmamı istiyordu. Bana 'gitme' diyordu..

Geçmişin İzleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin