Tarih boyunca, büyük olasılıkla Neolitik çağdan bu yana, yeryüzünde üç tür insan sınıfı olagelmiştir: En üst, orta ve alt sınıf. Bunlar kendi aralarında pek çok alt bölümlere ayrılmışlar, kendilerine değişik adlar verilmiş, göreli sayıları ve tutumları çağdan çağa değişmiş, ama toplumun temel yapısı hep aynı kalmıştır. Büyük ayaklanmalar ve değişimlerden sonra bile, bir denge aygıtının her zaman son dengesine dönüşü gibi aynı yapı hep ortaya çıkmıştır.
"Julia, uyanık mısın?" diye sordu, Winston. "Evet, canım. Dinliyorum. Çok harika, sen sürdür okumanı."
Winston okumaya devam etti:
Bu üç grubun amaçlan uzlaştırılamaz. En üst sınıf, durumunu korumak, orta sınıf onun yerine geçmek ister. Alt sınıfın amacı (varsa eğer, çünkü bu grup günlük hayatta olup bitenler dışında herhangi bir şeyi fark edemeyecek kadar yoksul koşullarda yaşamaktadır), tüm farkları ortadan kaldırmak, herkesin eşit olduğu bir toplum yaratmaktır. Bu nedenle, tarih boyunca, genel çizgileriyle değişmez olan savaşımlar sürekli yinelenip durmaktadırlar. En üst sınıf, uzun dönemler süresince, yönetimde kalmış, ama iktidar yetilerini ve kendilerine olan inancın yittiği dönemler de olmuştur. Böyle zamanlarda, orta sınıf özgürlük ve adalet için çarpıştıklarını öne sürerek alt sınıfı kendi saflarına alarak üst sınıfı devirmişlerdir. Orta sınıf amacına ulaşır ulaşmaz, alt sınıfı eski yerine indirip, kendisi üst sınıfı oluşturur. Çok geçmeden bu iki gruptan birinden ya da her ikisinden ayrılanlar, yeni bir orta sınıf oluşturur ve savaşım yeniden başlar. Bu üç grup arasından amacına, geçici bile olsa, ulaşamayan, alt sınıftır. Tarih boyunca hiçbir somut ilerleme olmadığını ileri sürmek abartma olur. Bir çöküş dönemi olan günümüzde bile, insanlar birkaç yüzyıl öncesine oranla çok daha iyi yaşamaktadırlar. Ama ne zenginliğin artması, ne davranışların yumuşaması, ne reformlar, ne de devrim insanları eşitliğe bir milimetre olsun, yaklaştırmamışım Alt sınıf açısından, hiçbir tarihsel gelişme, efendilerinin adının değişmesinden öte bir anlam taşımamaktadır.
On dokuzuncu yüzyıl sonlarında kendini yineleyen düzen, gözlemcilerin gözünden kaçmamıştır. Tarihi, yinelenen bir işleyiş olarak yorumlayan ve eşitsizliğin mutlak olduğunu ileri süren düşünce akımları ortaya çıkmıştır. Elbette ki, bu öğretiye bağlı olanlar önceden de var olmuştur, ama o sıralarda ortaya atılan biçimiyle önemli bir değişiklik göstermiştir. Geçmişte, hi-yerarşik bir toplumun başlıca savunucusu üst sınıfı.
Krallar, soylular, din adamları, hukukçular ve bunlar gibi başka asalaklar, bu öğretilerin ateşli koruyucularıydılar. Öğreti, ölümden sonraki düşsel dünya vaatleriyle yumuşatılıyordu. Orta sınıf, güç elde etmek için savaşırken, özgürlük, adalet, kardeşlik gibi kavramları sık sık kullanırdı. O sıralarda, henüz yönetime geçmemiş olmakla birlikte, geçeceğini umut eden bazı kimseler, bu kardeşlik kavramına üşüştüler. Geçmişe, orta sınıf eşitlik adına devrimler yapmış, eski düzenden kurtulduktan sonra kendisi yeni bir sömürü düzeni kurmuştu. Yeni orta sınıf ise, buyurganlığının temellerini önceden atmıştı. On dokuzuncu yüzyılda kemikleşmeye başlayan eski dönemlerde kölelerin başkaldırılarına dayanan düşünce zincirindeki son halka olan sosyalizm kuramı eski çağların Ütopik görüşlerinin etkilerini taşıyordu.
Ama, 1900'den başlayarak ortaya atılan Sosyalizm türlerinden hepsinde, özgürlük ve eşitliği kurma amaçlan giderek bir yana bırakılıyordu. Yüzyıl ortalarında ortaya çıkan yeni akımların, Okyanusya'da İngsos, Avrasya'da Yeni Bolşevizm, Doğu Asya'da Ölüme Tapınmanın başlıca amacı, bağımlılığı ve eşitsizliği sürdürmekti. Bu yeni akımlar eskilerin üzerine kurulmuş olduklarından, geçmiş öğretilere sözde bir bağlılık gösteriyorlardı. Ancak, tümünün ortak amacı, ilerlemeyi durdurmak ve istenilen bir anda tarihi dondurmaktı. Sarkacın kolu bir kez daha sallanacak ve sonra duracaktı. Hep olduğu gibi, orta sınıf, üst sınıfı devirip kendisi onun yerine geçecekti, ama bu kez, üst sınıf, bilinçli stratejiyle, statüsünü sonsuza dek koruyacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
1984
Actionİngiliz yazar George Orwell'in 1949 yılında yayımlanan ve kısa sürede kült mertebesine erişmiş eseri 1984, 1949 yılında yayımlanmıştır. Distopya türünde bir roman olan 1984, "Büyük Birader", "Düşünce Polisi", "101 Numaralı Oda", "2+2=5" gibi çeşitli...