BÖLÜM ÜÇ
Nerede olduğunu kesin olarak bilmiyordu, ama Sevgi Bakanlığında olabilirdi.
Duvarları pırıl pırıl fayanslarla kaplı, penceresiz, yüksek tavanlı bir hücredeydi. Gizlenmiş lâmbalar, içeriyi soğuk bir ışıkla dolduruyordu. Havalandırma aygıtıyla ilgili olduğunu düşündüğü bir uğultu vardı içeride. Ancak oturulabilecek genişlikte tahta bir sıra, duvarları çevreliyordu. Kapının karşısına düşen köşede bir tuvalet ve hücrenin dört duvarında da birer tele ekran vardı.
Karnına uyuşma tarzında bir ağrı yerleşmişti. Kendisini, o kapalı kamyonete atarak, götürdüklerinden beri, devam ediyordu bu ağrı. Midesini kemiren bir açlık duygusu içindeydi; acıkmıştı. Ağzına yemek girmeyeli yirmi dört saat olmuştu, belki de otuz altı saat. Onu tutukladıklarında sabah mı yoksa akşam mı olduğunu hâlâ bilmiyordu, belki de asla öğrenemeyecekti. Kendisine, tutuklandığından bu yana yemek vermemişlerdi.
Elleri dizlerinde, dar sıranın üstünde, elinden geldiğince dik oturuyordu. Şimdiden sessiz, sakin oturması gerektiğini öğrenmişti. Beklenilmeyen bir davranışta bulunursa, hemen tele ekrandan bağırıyorlardı. Açlığı dayanılmaz olmuştu. Bir dilim ekmek gözünde tütüyordu. Tulumunun cebinde ekmek parçaları olabileceği düşüncesi geçti kafasından. Olabilirdi, çünkü cebindeki bir şey bacağını kaşındırıyordu. Belki de cebinde bir ekmek parçası vardı. Bu istekle, korkusunu yenerek, elini cebine attı.
"Smith!" diye bağırdı, tele ekrandaki ses, "6079 Smith W! Hücrede elleri cebe sokmak yasak!"
Yeniden elleri dizlerinde, dimdik oturdu. Buraya getirilmeden önce, basit bir tutuk evi olan ya da nöbetçiler tarafından geçici kilitli bir yer olarak kullanılan bir hücreye götürülmüştü. Orada ne kadar kaldığını bilmiyordu, ama birkaç saat olabilirdi; saati olmadığı ve gün ışığını görmediği için zamanı kestirmesi çok güçtü. Orası gürültülü, kötü kokulu bir yerdi. Şu anda içinde bulunduğu hücreye benziyordu, ama daha kirliydi ve içinde kendisinden başka on-on beş kişi daha vardı. Diğer tutukluların çoğu adi suçlulardı, ama aralarında birkaç tane siyasal suçlu da bulunuyordu. Bir yığın pis bedenin arasında sıkışmış ve bir kenarda sesini çıkarmadan oturmuştu. Duyduğu korku ve karnındaki ağrı nedeniyle çevresiyle çok ilgilenmemişti, ama yine de Parti tutukluları ve ötekiler arasındaki fark gözünden kaçmamıştı. Partili tutuklular bir kenara sinmiş, sessizce oturuyorlar; adi suçlularsa hiçbir şeye, hiç kimseye aldırış etmiyorlardı. Gardiyanlara küfrediyorlar, eşyaları alıkonduğu zaman şiddetle kafa tutuyorlar, yere açık saçık sözcükler yazıyorlar, giysilerinin gizli köşelerinden çıkardıkları yiyecekleri yiyorlar, hatta düzeni sağlamaya çalıştığı zaman, tele ekrana bile bağırıyorlardı. Bazılarının gardiyanlarla arası çok iyiydi; onları takma adlarla çağırıyor, onlardan sigara alıyorlardı. Gardiyanlar da, sert davranmaları gerektiği zamanlarda bile, onlara hoşgörü gösteriyorlardı. Çoğu tutuklunun gönderilmeyi beklediği zorunlu çalışma kamplarından, oldukça çok söz edilmekteydi.
Duyduğu kadarıyla, kamplar, iyi ilişkiler kurduğun ve iplerin kimin elinde olduğunu bildiğin sürece, 'idare eder' di. Rüşvet, adam kayırma, her tür düzenbazlık, eşcinsellik ve fuhuş almış yürümüştü. Patatesten alkol bile elde edebiliyorlardı. Egemen olanlar ve kampların aristokratları sayılanlar, gangsterler ve katiller gibi adi suçlulardı. Tüm pis işler siyasal tutuklulara gördürülürdü.
Her tür suçlu gidip geliyordu: Esrar satıcıları, hırsızlar, eşkıyalar, karaborsacılar, sarhoşlar, fahişeler. Bazı sarhoşlar öylesine saldırgandılar ki, öteki tutukluların onları bastırmak için bir araya gelmeleri gerekiyordu. Altmış yaşlarında, kocaman göğüsleri hop hop eden, bembeyaz saçlı bir kadın, kendisini dört tarafından kavramış gardiyanlarla boğuşa boğuşa içeri getirildi. Onları tekmelediği çizmelerini ayağından çıkararak, kadını Winston'ın kucağına fırlattılar. Kadın doğruldu ve arkalarından "S... pislikler!" diye bağırdı. Az kalsın kemikleri kırılıyordu Winston'ın. Daha sonra bir başkasının üstünde oturduğunu fark etti ve Winston'm dizlerinden yandaki sıraya kaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
1984
Actionİngiliz yazar George Orwell'in 1949 yılında yayımlanan ve kısa sürede kült mertebesine erişmiş eseri 1984, 1949 yılında yayımlanmıştır. Distopya türünde bir roman olan 1984, "Büyük Birader", "Düşünce Polisi", "101 Numaralı Oda", "2+2=5" gibi çeşitli...