Bölüm 7 Rüya

499 25 3
                                    

  Ben, acaba bizi yarın ne bekliyor falan derken rüyaları tamamen unutmuşum...

  Gözlerimi kapattığım anda uykuya dalmışım. Bilincime kavuştuğumda kendimi bambaşka bir yerde buldum. Burası gerçekten, yani abartmıyorum muhteşemdi. Hiç kimse yürümüyordu, herkes uçuyordu. Gerçi zaten yürüyecek bir zemin de yoktu. İnsanlar boşlukta ilerliyor ya da bulutların arasında süzülüyordu. Burası küçük boyutta bir şehire benziyordu ama tanrılara göre küçüktü tabiki. Her şey tanrıların boyuna uygun bir şekilde (yani 3 metre kadar) yapılmıştı.

  Evler 3-4 sokak boyunca art arda rengârenk uzanıyordu. Sokaklar Antik Yunan tarzında döşenmişti. Hekate'nin evinin olduğu sokağa muhteşemmi demiştim ben, unutun gitsin! Onun dışında dükkânların bulunduğu bir kaç sokak daha ve küçük bir yürüyüş yolu vardı. Bütün bu sokaklar ve benzeri şeylerin hepsi ortadaki kocaman bir meydana açılıyordu. Meydanın orta kısmında küçük bir süs havuzu ve bir heykel vardı. Heykel elinde kocaman mavi ışık yayan ve cızırdayan bir şey tutuyordu. Ne olduğunu tam olarak anlayamamıştım ama oraya dikkatimi vermeyecek kadar şaşkındım. Meydanın ardındaki yolların açıldığı yere bakakalmıştım. Bir saray vardı. Ama daha önce gördüklerim bir saraysa bu değildi. Eğer bu saraysa onlar değil. Saray anormal büyüklükteydi. Saray tanrı katlarına göre sayarsak 5 katlı gözüküyordu. En üs katı elmastandı. Alt katmanlara doğru taşların değeri artıyordu. Orada neler vardı neler. Bir alt katı çeşitli kristallerden oluşuyordu. Orta katı gümüştendi. En alt katın bir üstü som altından ve tahmin edebileceğiniz gibi en alt katta ilahi  bronzdandı. 

  Saray'a girmek yasak gibi görünüyordu ama içimden bir ses girmem gerektiğini söylüyordu. Ben tabiki beynimi değil iç sesimi dinledim ve saraya doğru ilerledim. Saray kapısının üzerinde herşeyin başlangıcı anlamına gelen a yunanca 'alfa' harfi vardı. Ben kapıyı çalsammı diye düşünürken sanki beni bekliyormuş gibi kapı açıldı. Sarayın içinde bir kaç muhafızla karşılaştım. Her gören benim burada olmam olağanmış gibi davrandılar ve üstüne üstlük beni selamlayıp, eğildiler ve bana ''hoş geldiniz prensesim'' deyip gittiler. Artık gerçekten meraklanmaya başlamıştım. Neden bana 'prensesim' demişlerdi ki?

   Bir kaç koridordan daha geçtikten sonra taht odasına benzeyen bir oda gördüm. Kapılar açıktı. Bende içeri girdim. İçeride, odanın tam ortasında kocaman ilahi bronzdan bir taht vardı. Üstünde ise 3 metre boyunda bir adam oturuyordu. Adamın kafası aşağı bakıyordu o yüzden yüzünü göremiyordum. Ama saçları aynı benimkiler gibi kahve tonlarıydı. Adamın sesini duydum.

''Merhaba Jennette!''

''Adımı nereden biliyorsunuz''

 Şaşırmıştım. Adamı tanımıyordum bile. Adam kafasını kaldırdı ve bana baktı. Gözlerinin rengi benimkilerin tıpatıp aynısıydı. Yüzü bana çok benziyordu. Aman tanrım! Ben bunları düşünürken bana cevap verdi.

''Babalar, kızların adını bilir değil mi?''

Ağzım açık kalmıştı. Bana gülümseyerek baktı. Gözlerinin etrafına bakıldığında buna alışık olmadığı belliydi.

''Şey..ben neredeyim? buraya nasıl geldim?''

''Öncelikle, şuan Olimpia'dasın. Yani benim şehrimdesin. Şöyle açıklayayım, her tanrı ve tanrıçanın dünya üzerinde Olimpos dışında bir şehri olur. Yani herkes bir şehrin baş tanrısı olur. Ve burası da benim şehrim. Aslında Olimpos'tan esinlenilerek yapılmıştır. Her neyse. Aslında şuan tam olarak bir rüyada sayılmazsın, Ölümlüler dünyasında aradan 1dk. geçti.''

''Ben şimdi babamla mı konuşuyorum ama heykel sana hiç benzemiyor.''

''Jen bunları boşver. Bunlar önemli değil. Zamanımız kısıtlı, tanrılar ve melez çocuklarının görüşmesini yasaklayan bir kural var ve ben bunu çiğniyoruma ama gerçekten buna ihtiyacınız var''

''Baba Tanrıça Hekate Olimpos'un karışık olduğundan bahsetti?''

''Bak çocuğum bilmen gereken, Olimpos'un başının dertte olduğu ve gerçekten size ihtiyaç olduğu. Tahmin ettiğinizden çok daha güçlü biriyle karşı karşıyasınız ve bu olayı atlatsanız bile işiniz çok karışık. Ayrıca unutma Jen bunlar sadece karmaşa, sadece karmaşa.''

Sonra sustu ve sessizce mırıldandı.

''Di te ament''

 O sözünü bitiremeden bütün herşey yok oldu ve ben kendimi çadırda buldum.

Lütfen ön yargısız olun...

OLİMPOS ve MELEZ MÜCADELESİ 1 # Kayıp TanrıçaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin