33. Bölüm •Dokuz

1.7K 262 43
                                    

YAZARDAN NOT: Merhabalar SAD Takımı üyelerim, yeni bölüme hoş geldiniz! Şimdi bu aralar haftada bir bölüm yayımladığımın farkındasınızdır ancak bu arada yeni bölüm beklerken çok sevdiğim bir arkadaşımın kitabını da okuyabilirsiniz ^-^

Bu paragrafa kitabının linkini yapıştıracağım, linke tıklayamazsınız diye bölümü arkadaşıma ithaf edeceğim, böylece profilinden kitabı rahatlıkla bulabilirsiniz ^-^ Kitabın adı da Moro bu arada^-^

Hepinize keyifli okumalar, oy ve yorumlarınızı unutmayın lütfen ^-^

Hala adını bilmediğim adam kendi mesaisi bitmek üzereyken (benimkinin bitmesine dört saate yakın vardı) yanıma gelip

"Her şeyin yolunda olduğundan emin ol ve köpekleri çok sıkı bir biçimde kontrol et. Yarın sabah ilk iş yeni hayvanları içeri sokacağız. Bulaşıcı hiçbir hastalığın olmamasını istiyoruz." dedi.

"Tabii efendim." dedim bu haber beni ürpertse de çaktırmayarak.

"Ha bu arada, eğer doğru düzgün çalışmazsan haberim olur. Güvenlikler muhakkak bana haber verecektir." dedi.

"Elbette düzgün çalışacağım ancak güvenliklerin de mesai bitimi değil mi?" dedim gerginlikle.

"Beni duymadın mı? Yarın yeni hayvanlar girecek, hayvan aktivistlerinden bunun haberini alan olursa burası cehenneme döner. Bu akşam güvenlik sayısı en az otuz olacak o yüzden." dedi ve sonrasında 

"Her neyse, sen kendi işine bak." dedi ve uzaklaştı.

Hemen arkamı dönüp fısıldadım.

"Bunu duydunuz mu?"

"Lanet olsun ki evet." dedi Seul.

"Yarın yeni hayvanlar girecekse bugün bu işi muhakkak halletmemiz gerek ama bu kadar güvenlikle ne halt edeceğiz?" dedi Alex.

"Üstelik başımızdaki zebellak Şef hiçbir yere kıpırdamıyor. Eksi bire nasıl gideceğiz?" dedi Seul.

"Biraz bekleyelim, elbette o da yorulacaktır." dedim.

Ancak anlaşılan adam yorulmayacaktı, bir buçuk saat sonra hala durumda bir değişiklik yoktu. İşin kötüsü yarım saat sonra aktivistlerin çoğu burada olacaktı. 

"Yukarı tek başıma çıkacağım." dedim.

"NE? Saçmalama." dedi Seul.

"Yapılacak hiçbir şey yok. Görevi erteleyemiyoruz, siz yerinizden kıpırdayamıyorsunuz, aktivistler ise yolda. Bizim katta ise sadece ben ve iki güvenlik varız." dedim.

"Daphne bu çok tehlikeli." dedi Alex.

"Her şekilde bu tek şansımız. Apollon bana o katta kaç güvenlik olduğunu mesaj at. Yukarı çıkacağım." dedim.

Ben mesaj beklerken hattımıza metalik bir ses

"On." dedi.

Hepimiz bir süre sessiz kalsak da sonunda Seul, Apollon'un gizlenmiş sesi hakkında hiçbir yorum yapmayarak

"On güvenliğin olduğu bir yere tek başına gidemezsin!" dedi.

"Gizlenecek ve onlara bulaşmayacağım." dedim kararlı bir biçimde ve hemen önümde duran, artık bana az da olsa alışmış olan dokuz numaranın başını hafifçe okşayarak

"Kaybedeceğimiz çok şey var. Muhakkak yapmak zorundayım." diye devam ettim.

Ses çıkmayınca planımı yürürlüğe sokmak üzere koşar adım asansörlere yöneldim. Kapıda bekleyen güvenlik kaşlarını çatarak

Apollon'un TuşuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin