39. Bölüm •Aranan Sorular

1.8K 250 96
                                    

YAZARDAN NOT: Merhabalar SAD Takımı üyelerim, bu haftaki bölüme hoş geldiniz! Bölümlerin arasının biraz uzun olduğunun farkındayım ancak yaz tatilimde kendime biraz zaman ayırmak zorunda olduğumdan biraz gecikiyor bölümler. Haftalık düzenli bölümler gelmeyebilir belki ancak en azından iki haftayı geçirmemeye çalışacağım ^-^

Sizlere keyifli okumalar diliyorum, oy ve yorumlarınızı unutmayın lütfen ^-^

Sizleri seviyorum *konuşası olmasa da sevgisi olan yazar emojisi*



"Ne demek yani sen ve Alex arasında taraf seçmek?" dedi Seul şaşkınlıkla.

Titreyen sesimle ilk mesajda yazanları okumaya başladım.

"Ahu Doğan, kırk beş yaşında, Ankara Türkiye'de yaşıyor, akciğer kanserinin dördüncü evresinde Hacettepe hastanesinde tedavi görüyor, yeni ismi Selin Utkay. Koray Doğan, kırk yedi yaşında, Ankara Türkiye'de yaşıyor, akciğer kanserinin ikinci evresinde, tedaviyi reddediyor, yeni ismi Doğukan Yılmaz." 

"Bunlar kim?" dedi Alex.

"Ahu ve Koray. Senin- biyolojik anne ve babanın ismi değil mi?" dedi Seul şaşkınlıkla.

Ses çıkarmaya halim olmadığından başımı sallayarak onu onayladım. Aniden o nisan gecesinde bir şeker ile kandırılarak terk edilen küçük kıza dönmüştüm.

"Onlarla ilgili nasıl bir görev olabilir?" dedi Alex şaşkınlıkla.

"Ve bu insanların hepsi neden hasta?" dedi Seul sıkıntıyla ayağa kalkarak.

Apollon ne yapmak istiyordu? Aklımda hiç olmayan bir şeyi aklıma sokarak neden beni allak bullak ediyordu? O sırada ikinci bir mesaj olduğunu hatırlayarak tekrar telefonuma döndüm.

'Biyolojik ailenle ilgili hemen hemen hiçbir şey hatırlamadığını biliyorum. Ama onlardan hiçbir zaman nefret etmedin. Ve zamanın daralıyor, Ahu'nun durumu iyi değil. Bu senin son şansın olabilir.'

Bu mesajı okumak yerine kendime sakladım. Bir kez daha Apollon hakkımda, bana çok yakın olanlar hariç kimsenin bilmediği bir gerçeği biliyordu. Terk edilen birçok çocuk biyolojik ailesinden nefret ederdi, bense- eh, hiçbir zaman nefret etmemiştim. Onlarla geçirdiğim zamanlarda hatıralarımda kalan pek bir şey yoktu, yalnızca sürekli farklı odalarda yalnız başıma ve biraz da tedirgin olarak geçirdiğim zamanları hatırlıyordum. Ve bir de birlikte geçirdiğimiz o son günü... Evet, çok mutlu bir çocuk değildim ancak biliyordum ki sevilmiştim. 

"Yani hanginizle nereye gideceğim konusunda mı bir taraf seçmem gerekiyor?" dedi Seul sinirle dişlerini sıkarak.

Ne Alex ne de ben konuşmamıştık, Seul'ün görevi açıkça buydu. Alex'in ise açıkça bir intikam isteği vardı. Peki ben ne yapacaktım? Bu zamana kadar biyolojik ailemi çok az düşünmüştüm ve ne zaman onları düşünsem her zaman öldüklerini varsaymıştım. Ancak şimdi yaşadıklarını ve bu durumu ancak kısa bir süre devam ettirebileceklerini öğrenmiştim. 

"Onlarla aran kötü müydü?" dedi Alex.

"Hayır. Yani en azından beni terk edene kadar aramız iyiydi. Hiçbir zaman hissettirmemişlerdi, istenmediğimi." dedim.

"O zaman bir intikam söz konusu değil? Apollon bizden nasıl bir görev bekliyor?" dedi Alex kaşlarını çatarak.

Alex'in kendi derdini bir kenara koyup benim için endişelenmesine hafifçe gülümsedim ve 

"Sanırım bu kez yalnızca hedefler belli, görevler ise bize kalmış."

Ben sözlerimi bitirdiğimde üçümüzün telefonu titredi.

Apollon'un TuşuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin