Gözlerimi açtığımda kendimi gökdelenin çatısında bulmuştum. Nasıl gelmiştim buraya?Hava kararmaya yüz tutmuştu. Hafifte atıştıran yağmurun sersemliği ile kollarımı kontrol ettim. Daha önce oluk oluk akan kan durmuştu. Kesik dahi yoktu. Biraz sendeledim arkamda duran bacanın kenarına oturdum. Üzerimdeki ceket ıslanmıştı. Çıkarttım fırlattım çatının kenarına. Nasıl olsa her türlü ıslanıyordum.
Boynumu bir sağa bir sola kütletme hareketi yaptım. Çatırt diye gelen sesten sonra çatının dibine doğru yürüdüm. Aslında ilk intahar girişimim değildi bu benim. Kollarımı keserek kendimi dalgalara bırakmak belkide en hafifiydi. Ama bu kez ilginç olan gökdelenin tepesinde nasıl geldiğimi bilmeden beklememdi.
Her intahar girişimim planlı olurdu. uzun uzun düşünür plan yapar onu uygulamaya koyardım. Ama bu sefer arada hatırlayamadığım bir boşluk vardı.
En son kollarımdan oluk oluk kan karken kendimi dalgaların insafına bırakmıştım. Hafiften üşüdüm mü ? Evet sanırım yağmur biraz hızlanmıştı. Gece iyi karanlığa çalmış dolunay karanlık bultların arkasından hafiften ışıldıyordu.
Ama bu şehir. Hep beni benden alan bu şehir. Yüksek yüksek gökdelenler, bir patlayıp bir yanan sokak lambaları, ve az ilerde sahilin sönmeye yüz tutmuş ışıkları. Dışarıdaki yağmura inat koşturan karınca misali insan seli.
Ceplerimi yokladım. Bir paket sigara çıktı. Çakmak, ah çakmak çıkmazsa cebimden kendimi atarım bu çatıdan aşağı diye düşündüm . İşin garibi belkide en plansız ölümüm olurdu bu.
Ama neyseki çakmak arka cebimden çıktı. Gümüş renkli üzerinde bir kuş şekli kazınmış bir çakmak. Bu kuşun türünü çözemedim gitti. Kartal mı doğanmı bilemedim. Yaktım sigaramı. Çektim dumanı içime doğru. İşte o an niye gökdelende çatının tam sınırında ayakta beklediğimi hatırlarım sandım ama olmadı. En iyisi herşeye en başından başlamaktı. Nasıl böyle olmuştum. Nasıl ölüyordum ama yeniden doğuyordum. Hikayenin en başından düşünmem gerekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAÇ DEFA ÖLEBİLİRSİN?
Mystery / ThrillerVarmıyız? Yokmuyuz? Aslında bir sorgulamadır hayat bizim için. Bazen var olduğunu düşünürüz ama bir anda kayboluruz kendi düşüncelerimizde. Varlıkla yokluk arasındaki en ince çizgidir ölüm. Aslında ölünce yokmu oluruz? Yoksa yok olduğumuz içinmi öl...