Korkak Güvenlik

16 1 0
                                    

Çaresizlik düşüncesi aptalların en sık başvurduğu umutsuzluk yoludur. Çaresizlik karanlığa umutla bakarken ışığı sömüren bir süpürgedir. Çaresizlik sessizliğin ta derinden gelen çığlıdır.

Ölüm çaresizliği yaşıyordum. Ölemiyordum. Gözlerimi açtığımda tavana bakıyor, kapadığımda karanlığa koşuyordum. Çaresizdim. Eskiden hayatımdan ne kadar bezmiş olsamda şimdi çaresizlik içinde kıvranıyordum. Milyon kez yapabilirmiydim bunu? Hergün yeniden ölebilirmiydim acaba?

İzlediğim filimlerin dizilerin aksine ben aynı günü tekrar tekrar yaşamıyordum. Günler ilerliyor ben yaşlanıyordum. Saymayı bıraktığımdan beri kaç kere ölmüştüm acaba?

Etrafımdaki olaylar sanki ben hiç ölmüyormuşum gibi düzen içinde devam ediyordu. Bir amacı varmıydı? Bir amacı olmalıydı. Yukarıda sallanıp duran avizenin sallanma amacı gibi ölüp geri gelmelerimin bir amacı olmalıydı.

Bugüne kadar hep amaçsız yaşamıştım. Hep çaresizlik içindeydim. Aşkını bile itiraf edemeyen , borçlarını ödeyemeyen kendi hayat döngüsü içinde kıvranıp duran ruhsuz bir bedendim.

Bugün biriyle konuşmaya yaşadıklarımı anlatmaya ihtiyacım vardı. Dün o güzel kızı öpmüştüm. Hatırlarmıydı acaba beni? Bugün şansımı denemeden olmazdı.

EVi leş götürmeye başlamıştı. Ölmeye başladığımdan beri herşeyi salmıştım. Ama bugün farklı olsun istedim. Evi derledim topladım. Yerleri bile sildim. Üstüme başıma çeki düzen verdim. Kravatımı taktım. Kapitalis sistemin boynu bağlı bir kölesiydim artık. Düzene karşı değil düzenin içindeyim mesajı veriyordu kravat.

Kalabalık metro, koşturan insanların arasından sıyırılıp ulaşılan işyeri ve insan selinin ortasında amansızca sürüklenen hayatım. Bir keresinde asansörün önünde bekledim. Hiç hareket etmemeiştim. Arkamdan gele kalabalık beni bir dalga misali asansöre sıkıştırmıştı.Aslında eğlenceliydi.

İşyerime geldiğimde doğruca yerime geçtim. Gözleri güzel kız bugün gözükmüyordu ortalıkta. Etrafa bakındım yoktu. Yan tarafımda oturan irice bir çocuk vardı. Adını bile bilmiyordum. Bilsem ne yapacaktım? "Merhabalar karşıdaki bayan gelmemiş buralardamı?" dedim ona. Elinde ekmek arası bir yandan ısırıp bir yandan ters ters bana baktı ve "Kimi diyorsun?Yok öyle birisi" dedi. Kendi göbeğinden bile haberi olmayan iğrenç şey bir an gözlerimi kapataıp patladığını düşündüm. Bağırsaklar heryere saçılmış bir elinde yarım kalan sandivici ile peşimden gelen bir zombi misali. 

Nasıl olmazdı? Ama kim kime dum duma bu tip iş yerlerinde. Ama beni tanımıyorsunda onu nasıl fark edemezsinki. Çok sinirlendim. Önümde duran klavyeyi aldığım gibi kafasına sertçe vurdum. Kaldırdım birdaha vurdum. Kaldırdım birdaha vurdum. Kendisini savunmaya fırsatı bile olmamıştı. Kimseninde umrunda değildik. İşin garip yanı bu ya. EN son darbeyi indirdiğimde kafası dümdüz olmuştu. Heryerim kan içindeydi.

Tam o sırada güvenlik gelebilmişti. "Hey sen dur orada" diye bağırdı. Klavyeyi şişkonun göbeğine fırlattım. "Vur beni yeniden başlamam lazım" dedim. Güvenlik "Saçmalama yere yat seni vurmak istemiyorum" dedi. Ben ısrarla güvenliğin üstüne gittim. Silahı elinden almaya çalıştım. Israrla beni vurmamaya çalıştı. Bir insanı öldürmek bukadar mı zordu?

Zaten her nefis ölümü tadacakken "vur gitsin" diye bağırdım tekrar. EN son elleri titreyerek silahı düşürdü. "Hay ben seni güvenlik yapanın "dedim. Silahı aldım. Kafama dayadım ve tetiği çektim. Kan kulaklarımdan fışkırırken yapabildiğim sadece gülümsemekti. Ve sonrası karanlık. Çektiğim acılar son bulmayacaktı sanki. Ama ben inadına gülmek istiyordum. Yada istemiyorum. Ölümün çelikiside bu işte...


KAÇ DEFA ÖLEBİLİRSİN?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin