Hayatımın dönüm noktalarını belirlemek benim için çok zor fakat ruhuma iyi gelir yazmak. Bu yüzden yazıyorum. İyi veya kötü yazarken sizlerle paylaşmanın önemini öğreneceğim. Eleştiriye açığım. Onların hikayesine hoş geldiniz.
İyi okumalar.
_____________________"Döner kavşaktan sola dönünüz."
Karnımdaki acıya odaklanmamaya çalışarak yola bakmaya devam ettim. Arabayı gelişi güzel park ederken koltuğumdan kalkmayı hiç istemiyordum. Ayağa kalkmak bana daha çok zarar verecekti. Yan koltuktaki çantamı aldım ve yavaşca kapıyı açtım. Bu acının geçmesi için gelmiştim. Şimdi mızmızlanmanın sırası değildi.
Yavaş hareketlerle hastanenin girişine doğru yürürken gözlerim doldu yeniden. Neden inatlaşmıştım kendimle bu kadar? Ve neden yalnızdım hiç olmadığım kadar?
Durumu anlattığım kişi önce bilgilerimi sormuş, daha sonra parmak izimi istemişti. Soruların ardından bir sedyeye yönlendirilince derin bir nefes aldım.
Muayne eden doktor çok uykusuz görünüyordu ama bunu psikolojik olarak belli etmiyor aksine beni rahatlatmak için elinden geleni yapıyordu. Kullandığım ilaç isimlerini sıralamak, kan testinin sonucunu beklemek benim gibi sabırsız bir insan için oldukça sıkıcıydı.
Geçen dakikalar sonunda hâlâ ismini bilmediğim ama bana güven veren doktor yanıma geldi. Yüzündeki tebessüme karşılık karnımdaki ağrı kendini gösterdi ve kaşlarımın çatılmasına neden oldu.
"Hamilesiniz. Sizinle üst kattaki arkadaşım ilgilenecek. Hayırlı olsun."
Hayırlı mı olsun? Hamile miyim? Anlam yüklemeye çalışırken hata veren beynimin zonkladığını hissediyordum. Ben, ben hamileyim!
Üst kata asansörle çıkarken yanımdaki hemşire gülümseyerek " Hayırlı olsun." dedi. Haydee, e ben doktor şaka yapıyor zannediyordum. Ben miyim hamile? Nasıl olur? Kendi kendime konuşuyordum ve bu afallama durumu sinirimi daha çok bozmuştu.
Bu saatte öğrendiğim habere bak. Acaba bir kaç gündür uykusuz olduğum için mi böyle oldu diye düşünmeden edemedim odaya girerken.
Göz göze geldiğim kadının elinde kağıtlar vardı. Ben ultrasonun yanındaki sedyeye otururken hemşire dışarı çıktı ve yeni doktorumla yalnız kaldım.
"Şey, ben gerçekten hamile miyim?" kağıtlardan gözlerini ayırarak bana bakan kadın, " Feride Sevinç Altındağ siz değil misiniz?"
"Evet, evet benim." karnımın ağrısı hafiflemişti. Şu an bu konuşmaya devam etmeden buradan gidebileceğimi düşündüm ama ağrının tekrarlanmasından korkuyordum. Diğer korktuğum şeyi ise karşımdaki insan çoktan söylemişti.
"Bir yanlışlık yok. Test sonuçlarınızdaki değerler doğru, hamilesiniz." ciddi duruşu ile beni daha çok hayal kırıklığına sürüklerken bir boşluğun içinde olduğumu hissettim.
Doktor, otuzlu yaşların sonlarındaydı ve oldukça rahatsız edici bir ifadesi vardı. "Karnınızı açın lütfen." gözlerimi kapatarak derinden bir nefes aldım. Lütfen hepsi bir rüya olsun rabbim. Söz veriyorum uyanınca mahalledeki bütün çocuklara çikolata dağıtacağım.
Sürdüğü jel, eliyle yön verdiği alet hiçbir şey beni iyi hissettirmiyordu.
"Bebeğiniz yedi haftalık..." parmağının ucuyla gösterdiği yere baktım. Anlatmaya devam ettiğinin farkındaydım ama aklım çoktan yedi hafta öncesine gitmişti.
···
"Ben sana yalan söyledim. Oldu mu?" nefes alışverişim hızlanmıştı.
"Oldu! Bak, bana bak. Biz evleneli bir yıl oldu. Kaç yıldır birbirimizi tanıyoruz. Ya hu nasıl yaparsın böyle bir şey?" sesim git gide yükselirken öfkeyle yüzüne baktım.
"Hiç mi düşünmedin Feride ne der diye? Bana saygı duymadığın için bitiyor bu evlilik." birbirimize tutunmak için verdiğimiz şanslar tükeniyordu.
"Ben seni bırakmak istemiyorum. Seni seviyorum Feride. Neden bitiyor bu evlilik?" gözleri doldu ve kahverengi koltuğa oturdu.
Çok uğraşıyordu. Dayanmak ve denemek için hem kendimizi hem de birbirimizi yıpratıyorduk.
"Yoruldum Kerim. Üç yıl boyunca her Allah'ın günü diken üstü oturmaktan, ha kavga ettik ha edeceğiz demekten yoruldum. Hep bir sorun çıkıyor görmüyor musun?" derin bir nefes alarak karşısındaki koltuğa oturdum ve yüzüğümle oynamaya başladım.
"Güzel günlerimiz yok mu? Elbette var. Hepsi için sana minnettarım ama evlilik bize göre değil, bizim için değil. Anla artık bitirelim." gözlerim dolarken o çoktan saklamaya başlamıştı gözyaşlarını.
"İncitmek, kırmak istemiyorum seni. Sadece yanında olmak istiyorum ama haklısın olmuyor. Biz yanyana oldukça birbirimize zarar veriyoruz." sözleriyle gözyaşım elimin üzerine düşerken burnumu çektim.
Seviyorduk ama ödün veremiyorduk bir türlü kendimizden. İstemeden yapıyor ve kabul edemiyorduk.
O akşam ikimizden ağladık bir süre karşılıklı. İki gün önce yaşamış olduğumuz o güzel günü ve geceyi unutarak karar verdik boşanmaya. Kapımızı bir süredir çalıyordu bu konu ama açmamak için ısrar ettik. Sonunda pes ediyor olmak beni daha çok yıkıyordu. Sanmıştım ki biz bu sınavdan sağ salim çıkarız. Daha çok kenetleniriz ve adımlarımız güçlenir... Oysa ki tam tersine bitmişti.
···
"...Bir hafta sonra sizi kontrol için bekliyorum." size tekrar gelmeyeceğine emin olabilirsiniz doktor hanım diye içimden geçirerek jeli sildim. Üzerimi düzelterek ayağa kalktım ve teşekkür ederek odadan ayrıldım. Güler yüz göstermeyen, sadece işini yapan bir doktordu ve korkumun üzerine endişe tohumları serpmek dışında bir şey yapmamıştı.
Hastaneden çıkarken nöbetçi eczanelere göz gezdirdim ve birinin ismini navigasyona yazarak arabama yöneldim.
Aldığım ilaç ve vitaminlerle birlikte evime döndüğümde ise beni kolilerim karşıladı. Taşınmak, boşanmak ve hamile olmak. Hayatımın zor anları bir araya toplanmıştı. Büyük bir yorgunlukla kendimi koltuğa attım ve ayaklarımı uzatarak tavanı izlemeye başladım.
İki hafta sonra boşanıyorduk. Resmi bir şekilde yollarımızı ayıracak olmanın acısı tazeyken, bir bebek sahibi olma düşüncesi beni kıvrandırıyordu. Zihinsel ve fiziksel yorgunluğumun uykuyla geçmesini çok istiyor ancak uyuyamıyordum.
Bu haberi Kerim'e söylemek ile söylememek arasında gidip gelişim beni uyutmayan en önemli konulardan biriydi. Neden bir rüyada değildim ki şu an?
"Daha doğrusu kabus." diye mırıldandım.
Uyandığımda her şeyin değişmiş olmasını diledim. Kahvaltı hazırlamak, onunla uğraşarak onu uyandırmak ve rüyamı anlatmak...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cancağazım
General FictionFeride ve Kerim. Çağımızın çiftlerinde görülen sorunların, kavgaların içindeydi onlar. Ve ipler kopmak üzereyken günden güne büyüyen bir bebekle yeni bir düğüm eklendi hayatlarına. Belki de çözümdü... Birbirini seven ama birlikteliği beceremeyen bu...