Dergi

1.3K 37 0
                                    

Oylarınız için teşekkür ederim. İyi okumalar.
_______________________________

Güneş çoktan beyaz duvarları olan salonuma vurmuş, telefonum ben uyurken iki defa çalmıştı. Uyandığımda kan ter içinde kalmış olduğumu fark ettim. Rüyamda ne gördüğümü hatırlamıyordum ama beni oldukça korkuttuğu belliydi.

Dünkü çaresizliğimden, gözyaşlarımdan eser kalmamıştı. Bir an, her şeyin bir kabus olduğunu düşündüm ama aklım hemen bu düğümü çözdü. Masanın üzerinde ilaçlarım vardı ve ben salonda uyanmıştım.

"Tamam ama artık yeter." dedim net bir sesle. Yeni bir yol çizecektim kendime. Bebeğim ve ben. İkimiz birbirimize yoldaş olacaktık.

Bedenimde bir can daha olduğunu yeni öğrenmek, bu kadar gün fark etmemek beni üzüyordu. Bu anları onsuz yaşamak beni daha çok ağlamaya sürüklerken banyoya doğru yürüdüm.

Banyomu yaptıktan sonra kahve makinesinin düğmesine bastım. Telefonu elime aldıktan sonra duraksadım. Zararlıydı kahve ve ben günde yedi bardağa yakın kahve tüketiyordum. Bugün hiç kahve içmeyeceğime dair kendime söz verdim. Meydan okuma kabul edilmiştir! Kapatma düğmesine basarak büyük bir adım atmıştım.

Üzerimdeki bornozu hasta olmamak için değiştirip yeniden mutfağa girdim. Tost yaptım ve sevdiğim kupama portakal suyu kattım. Bu kupayı Kerim almıştı. Evet, hâlâ onun bıraktığı izleri koruyordum. Geçmişe takılıp gitmemek için telefonumu yeniden elime aldım. Bu sabah arayan iş arkadaşım Meltem'di. Bugün onu görmeye gideceğim için aramadım. Zaten arasam bile büyük ihtimalle telefonu kapalı olacaktı.

Havalimanına vardığımda ne söyleyeceğimi az çok planlamıştım.

Güler yüzlü Sadık Bey belgelere gömülmüş ve geldiğimi fark etmemişti. Boğazımı temizleyerek bana bakmasını sağladım. Tokalaştıktan sonra karşısındaki koltuğa oturdum.

"Hoşgeldin Feride. Kahve içer misin?" dedi eli telefona giderken.

"Eve- hayır, teşekkür ederim." son anda aklıma gelen ve aslında konumuz olan bebek, bana kendini hatırlatmıştı.

"Sadık Bey, ben süresiz izne ayrılmak istiyorum." dedim gülümseyerek.

Hafif kaşlarını çatmış ve önündeki belgelere kısa bir bakış atmıştı. "Neden? Bir sorun mu var?"

"Hamileyim, daha fazla çalışamam. Biliyorsunuz uzun süre uçakla yolculuk yapmak onun için iyi değil."

Gülümseyerek beni tebrik etti. Aynı tepkiyi Meltem'in de vereceğine emindim. İşlemleri hallettikten sonra Sadık Bey'le vedalaştım. Uzun bir süre görüşmeyeceğimizi biliyordum.

Eşyalarımı toplamak için bize ayrılan odaya doğru yöneldim. Dolabımdaki kıyafetleri, makyaj kutumu ve maşamı aldım. Çerezlerim, parfüm ve her yolculukta taktığım kolyemi de büyük kutuya koydum.

Kapı sesiyle arkama döndüğümde Meltem'i gördüm. Hızlı adımlarla yanıma geldi. "Günaydın, nasılsın?" Bir süre yüzüme baktı. "Her zamankinden solgun yüzün, bir şey mi oldu?" merakla karışmış endişesi beni nedense gülümsetmişti.

Yutkunarak "Evet." dedim elim karnıma doğru gitmişti birden. Bunu fark eder etmez elimi serbest bıraktım.

"Anlatmak ister misin?" dedi gri koltuğa otururken. "Kötü bir haber değil Meltem. Telaşlanma." sadede gel der gibi suratıma bakınca "Hamileyim." dedim. Bir kaç saniye sadece baktı. Sonra bana sarılarak tebrik etti.  Zamanı kısıtlı olduğu için bir daha görüşmek için randevulaştık ve ayrıldık.

İyi bir doktor bulmam gerekiyordu. Varlığını öğrendiğim gün doktorun onun için anlattığı hiçbir şeyi dinlememiştim. Ne kadar kötü bir anne olacağımı sorguya çeker çekmez ağlama isteği tüm bedenimi sardı. Gözlerimi kırpıştırarak arabayı sürmeye devam ettim. Kırmızı ışıkta beklerken beni arayan ise avukatımdı.

"Efendim?"

"Feride Hanım, nasılsınız?"

"İyiyim, teşekkür ederim. Siz nasılsınız?"

"Ben de iyiyim. Bugün için müsaitseniz buluşabilir miyiz?"

Sorunlarım bitmiyordu. "Dava ile ilgili bir şey mi var? Her şeyi konuştuk zannediyordum."

"Hayır, dava ile ilgili değil." ses tonu beni meraka sürüklüyordu.

"Bugün hiç müsait değilim. Yarın öğleden sonra sizin için uygun mu?"

"Evet, uygun. İyi günler."

"İyi günler." bu da neyin nesiydi şimdi?

Yeşil ışık yandığında marketler sokağına saptım. Alışveriş yapmam gerekiyordu. Kulaklığımı takarak tempolu bir şarkı açtım ve arabadan indim. Dakikalar sonra olacakları bilseydim arabadan asla inmezdim. Arabayı kilitleyerek markete girdim. Alışveriş arabası alarak raflara baka baka ilerlemeye başladım. Kahvelerin önünden geçerken o kadar zor tutmuştum ki kendimi... Doğuma kadar her gün bir bardak içsem, evdeki kahve bana hayli hayli yeterdi.

Dergi ve kitap bölümüne geldiğimde bir bebek dergisi dikkatimi çekmişti. Dergiyi bir süre karıştırdıktan sonra sepete attım ve dikkatimi çeken sesle sağıma baktım.

Telefonda gülerek konuşan adam, oydu. Alışveriş yapıyordu. Umursamamaya çalışarak standa baktım. Elimdeki dergi, sondu. Bir tane kalmış olan dergiyi satın alma istediği oldukça baskın gelmişti. Dergiyi alelacele diğer ürünlerin altına sakladıktan sonra kasaya doğru ilerledim.  O tarafa doğru bir kez daha baktığımda onu göremedim. Önüme döndüğümde ise karşımda duran kişi ondan başkası değildi. Sevgili eski olacak kocam.
______

Bu bölüm hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?
Sizce sevgili eski olacak koca, dergiyi fark edecek mi?

CancağazımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin