Bölümleri olabildiğince yazıp hızlıca yüklemeye çalışacağım. Çünkü benim Wattpad'de en çok canımı sıkan şey hikayeye başladıktan sonra diğer bölümü uzun süre beklemek, beklerken unutmak.
İyi okumalar.
___________________"Nasılsın?" tesadüfen olması mümkün değildi.
"İyiyim, Kerim." sorgular bir ses tonuyla söylediğim bu cümle onu gülümsetti.
"Gökhan'a gidiyorum da bir şeyler istedi." tesadüfler ve diğer ihtimaller beni heyecanlandırıyordu.
"Sen de gelmek ister misin?" işte şimdi tesadüf olduğuna kanaat getirmiştim. Bu beni hem rahatlamış hem de rahatsızlığın gölgesini ensemde hissettirmişti.
"Hayır. Akşam yemeği için annemlere gideceğim. Size iyi eğlenceler." boğazını hafifçe temizledikten sonra atıştırmalıklar reyonuna baktı.
"Tamam o zaman. Görüşürüz." keşke gözlerimi senden alabilseydim. Sana olan kızgınlığım ve kırgınlığım her şeyin önüne geçiyordu. Ah be Kerim! Neden böyle olduk?
Onaylarcasına başımı sallayarak kasaya doğru yürüdüm. Güçlü değildim ve hayatımdaki hiçbir adım için halim yoktu. Düşüncelerimi ve tatlı kalp çarpıntılarımı defederek ürünleri kasaya koydum. Bebek dergisini koyarken Kerim'in yakınımda olup olmadığını bilmek için etrafıma bakmıştım.
Ben kendime itiraf edemezken, bu fikre alışmamışken onu bu çemberin içine sokamazdım. Onu dinleyemezdim. Arabaya doğru yürürken tek isteğim evime gitmekti. Ancak biliyordum ki evde de bana huzur yoktu. Koliler gözümün önüne gelince çığlık atmak istedim. Direksiyona vururken sinirim merdiven basamaklarını oldukça hızlı çıkıyordu. Radyo kanalını açarak emniyet kemerimi taktım ve arabayı çalıştırdım.
Sakin olacaktım.
···
Saatler birbirini kovalamıştı ve şimdi olmam gereken yerdeydim. Sonbaharda olmamızdan dolayı rüzgâr esiyordu. Müstakil evin bahçesine girerken mangaldaki etin kokusu beni çoktan acıktırmıştı. Annemle babama sarıldıktan sonra mutfağa geçerek salatayı karıştırmaya başladım.
Babam mangalın başında Sevdan Olmasa şarkısını söylüyordu. Keyfi bugün oldukça yerindeydi. Anneme göz kırptım. "Anne, ne var ne yok?" ızgaraya dizdiği soslu tavuklardan gözünü ayırarak "Hiçbir şey yok." bu kadar neşeli söyledin ya anne, eminim bir şey yoktur (!)
Gülümseyerek salatayı karıştırmaya devam ettim. Tadına bakarken içeriye babam girdi. "Ee nerede benim hatunumla, canım kızım?" güldüm bu söylediklerine. Bir de torunun var baba. Haberin olsa ne kadar sevinirdin acaba? Salatadan bir kaşık aldım ve babama uzattım. "Tuzuyla limonu az olmuş." dedi daha yutmadan.
"Feride sen babana bakma. Biliyorsun o hep çok tuzlu yiyor." yarım limon daha sıkarak yeniden karıştırmaya başladım salatayı. Masaya oturduğumuzda derin bir nefes aldım. Şükredecek anlar yaşıyordum. Şen şakrak yemeğimizi yerken annemle babam ağzındaki baklayı çıkarmış, benim bu eve geri dönmem gerektiğini söylemişlerdi.
"Bu konuyu daha önce konuştuk ya. Neden bu ısrar?" onların bu güzel düzenini bozmak istemiyordum.
"Hem iş yerime uzak. Sizde biliyorsunuz." babam suyundan bir yudum alarak bana baktı.
"Kerim seni rahatsız mı ediyor, Feride?" ciddiyeti beni güldürmüştü.
"Baba, Kerim öyle bir insan mı?" çatalımı gelişi güzel salataya batırarak söylediğim sözlere rağmen babam hâlâ bana bakıyordu.
"Onu bunu bilmem. Bu devirde kimseye güven yok. Tamam, bugüne kadar bir yanlışını görmedik. Oğlumuz bildik ama yanlış yaparsa silmesini de biliriz." canım babam benim. Arkamı yaslasam sana sırtım yere gelmez. Nefesim, canım olduğun ne kadar da belli.
"Yok babacığım. Öyle bir şey olmaz." tıkınmaya devam ederken annemle bakıştık. Fazla mı yiyorum acaba sorusu zihnime kancasını takarken bu işten sıyrılmaya çalıştım.
"Öğlen yemek yemeye fırsatım olmadı. Masayı yesem doymam." dedim ekmeği ağzıma atarken. Annemle babamın şakalaşmaları, yemekten sonraki revaniyle bugünüm oldukça güzel geçmişti hatta yıldızlı pek iyi günlerimden biriydi.
Aslında her zaman böyle bir neşemiz yoktu ama bugünkü mutlu tablomuzdan şikayetçi değildim. Annem geç olduğu için beni bırakmayınca Ankara'da okuyan kız kardeşim Yasemin'i görüntülü aradık. Biraz dedikodu, bir bardak çay daha derken saat gece yarısını geçti.
Uykuya dalmadan önce ilaçlarımı unuttuğumu fark ettim. Bir günden bir şey olmaz diye kendimi teselli ederken elimi karnımın üzerine koydum ve pencerenin izin verdiği kadarıyla gökyüzüne baktım. Sokak lambasının gönderdiği ışık süzmesi odaya dolduruyordu. Gözlerimi kapattım ve derin bir nefes daha aldım. Her şey yoluna girecekti. Buna olan inancım günden güne güçleniyordu.
···
Güneş, çamaşır asan anneme merak etme bugün çamaşırlarını çabucak kurutacağım derken gözlerimi açtım. İyi uyuyamamıştım bu da günümün güzel geçmeyeceğini söylüyordu. Rutin işleri yaptıktan sonra bahçeye çıktım.
"Hadi gel, çayı koydum." diyen anneme baktım. Kahvaltı hazırlayıp anne kız kaynatabilirdik ancak bunu yapacak ruh halimin yerinde yeller esiyordu.
"Çıkmam lazım anne. Aylık planı gözden geçireceğim." çalışmaya devam ettiğimi düşünen annem, ısrar etmedi. Beni yolcu ederken börek ve dünden kalan revaniyi verdi.
"Geçen verdiğin saklama kaplarını yıkadım da getirmeti unuttum. Bu hafta getiririm." dedim.
"Gerek yok. Ben sana zaten geleceğim. O kolilerin hepsini tek başına ayarlamazsın. Sana yardım edeyim de çabuk bitsin." yanağından öptüğüm anneme bir kez daha sarıldım. Vedalaşırken karnıma bıçak saplanırcasına bir acı sarılırken belli etmemek için olabildiğince gülümsedim. Annemin içeriye geçtiğini gördükten sonra yavaş adımlarla bahçeden çıktım. Arabaya biner binmez aldığım derin nefes yeniden hastaneye gitmemi söylüyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cancağazım
Ficción GeneralFeride ve Kerim. Çağımızın çiftlerinde görülen sorunların, kavgaların içindeydi onlar. Ve ipler kopmak üzereyken günden güne büyüyen bir bebekle yeni bir düğüm eklendi hayatlarına. Belki de çözümdü... Birbirini seven ama birlikteliği beceremeyen bu...