Karışık

874 28 3
                                    

Oylarınız için teşekkür ederim. Aklımdaki senaryo her defasında başkalaşırken sizlerin şahit olması beni sevindiriyor.
İyi okumalar.

_______________________________________

Uğultular. Kulaklarıma dolan basınç. Göz kapaklarımda tonlarca ağırlık... Parmağımı kıpırtadacak hâlim yoktu. Yorgundum. Öyleki günlerce bu şekilde kalabilirdim. Zihnim tekrar karanlığa gömüldü.

···

Güçlükle gözlerimi açtım. Beyaz ve diğer renkler. Bir kaç kere gözlerimi kırptım. Hastanelerden çok hoşlandığım söylenemezdi ama işte sevmediğin ot dibinde biter diye bir söz var. Fazlasıyla doğru.

Bir odadaydım ve kimse yoktu. Hastaneye nasıl geldiğimi düşünmeye çalıştım. Kerim ile beraber gelmiştik. Yakın geçmiş oldukça bulanıktı; aynı midem gibi. Boğazıma kadar yükselen yakıcı sıvıyı refleksle geri yollarken yanımdaki düğmeye basmamak için kendimi zor tuttum. Olduğum yerden kalkmak istemiyordum. Tüm ihtimaller zihnimde festival veriyordu. En kötü senaryoların baş köşesine oturdum.

Kerim'in yokluğuna da, kızgın hâline de kendimi hazırlamaya çalıştım. Senaryolar, ihtimallerim tükenmek bilmiyordu. Güçlü duramıyordum ama bu oyunu oynayacaktım. Ne yaparsa yapsın dik duracaktım.

Yaklaşık yarım saat sonra hemşire geldi. "Bebeğim nasıl?" derken yatağımdan doğruldum.

"İkinizde gayet iyisiniz." serumu kontrol etti ve "Geçmiş olsun." diyerek odadan çıktı. Gözlerim dolarken kendimi yatağa bıraktım. Aldığım verdiğim nefes fazla gelmeye başlamıştı. Annemi yanımda istiyordum. Ona sarılmak, her şeyi anlatmak... Bir dala ihtiyacım vardı.

···

Saatler sonra kapı açıldığında içeriye giren kişi Kerim'di. Yüz ifadesi korkutucuydu. Dünyasında bir çok düşünce ve soru olduğuna emindim. Açıklama yapmam onun için bir şey ifade etmeyecekti. Bekledim. Konuşmasını bir şey söylemesini bekledim ama hiçbir şey söylemeden yatağın yanındaki sandalyeye oturdu.

Dalgındı. Yüzüme bakmıyordu. Gözleri yerde sabitlenmişti. Bir süre sonra derin bir nefes aldı ve bana kısa bir anlığına baktı. Gözleri dolmuştu. Kalktı ve pencereye doğru ilerlerdi. Onu böyle görmek kalbimin sıkışmasına neden olmuştu. Dudaklarım kurulmuştu. Söyleyebileceğim bir kelime dâhi yoktu.

Üzgün? Kırgın? Hangisiydi? Tepki versin istiyordum ve bu isteğim doktor gelip gittikten sonra gerçekleşti. Ayrılmış olduğu sandalyeye oturdu ve elimi tuttu. Boğazını temizledi. Gözleri bu sefer gözlerimdeydi.

"Özür dilerim."

Afallamıştım. Özür dilemesi gereken kişi ben değil miydim? Ondan bebeğinin varlığını saklamıştım. Özür ile telafisi mümkün olan bir şey değildi elbette. Vicdan azabımı söndürecek sihirli cümle "Özür dilerim." olsaydı, kullanmaktan hiç çekinmezdim.

"Neden özür diliyorsun ki?" dedim gözlerim dolarken. Mahcuptum.

"Daha erken gelebilirdik hastaneye. Bilemedim." Yüzünde pişmanlık vardı. Anlayamıyordum.

"Tüm suç benim Kerim." çoktan ağlamaya başlamıştım. Elimi elinden çektim.

"Ve sen sana haber vermememe rağmen benden özür diliyorsun. Yapma."

İletişimimizi kesen kapının çalması olmuştu. Ses beklemeden içeri giren kişi net görebilmek için gözlerimi açıp kapatmama sebep olmuştu. Gelen Kerim'in annesiydi. Kayınvalidem.

"Oğlum?" hızlı adımlarla bize yaklaşırken Kerim çoktan ayağa kalkmıştı.

Anne oğul sarıldıktan sonra bana bakan kayınvalidemi es geçmiş, Kerim'e bakıyordum. İçimde fokurdamaya başlayan bir öfke vardı. Buna rağmen yutkundum ve "Hoş geldiniz." dedim.

"Geçmiş olsun." derken koltuğa oturmuş, Kerim'i de bilhassa yönlendirerek yanına oturtmuştu. Gözlerim dolarken tüm bunların şaka olmasını diledim. Boşanıyor olsak bile karı koca konuşmadan önce neden kayınvalidemin haberi oluyordu? Hamile olan bendim. Kendi aileme de söylememiştim. Bebeğin babasının bilmeye hakkı vardı, evet. Ama babasından hemen sonra babannesi mi öğrenmeliydi?

"Teşekkür ederim." ellerime baktım. Odanın havası iyiden iyiye değişmişti. Onun burada olması beni germişti.

"Ee oğlum, torunum nasıl? İyi mi?" gözlerini büyük bir merakla açmış oğlunun vereceği yanıtı bekliyordu.

"Gayet iyi." dedim Kerim'den önce atılarak.

Kayınvalidemin yüzü değişti. Sanki onun kalbini kıracak ağır bir söz söylemişim veyahut ona bağırmışım gibi yüzünü öne eğdi. Onun ne yapmaya çalıştığını anlayamıyordum.

"Ben kalkayım o zaman, izninizle. Sonra haberleşiriz." dedi ve hızla odadan çıktı.

Buradaydım. Geliniydim. Boşanıyor olsakta şu an başka bir yoldaydık Kerimle. Dünyamız değişmişti. Ve bu önemli canı taşıyan bendim. Durumunu bana sormak yerine neden sadece Kerim ile muhattap oluyordu? Bana sorsa onu yer miydim?

"Ben bir anneme bakayım." diyerek annesinin ardından çıkan Kerim, az önce vicdan azabı duyduğum Kerim'di. Bir çocuğu olacaktı ama daha kendisi çocuktu. Annesinin dizinin dibinden ayrılamayan, hayatında her şeyi onun yönlendirmesiyke hareket eden Kerim vardı karşımda. Ben bu adamla evliydim. Hah adammış! Çocuk adam!

···

Kerim'i görmek istemiyordum. Onunla eve dönmek istemiyordum. Sinirliydim. Çantama uzandım ve onun yokluğunu fırsat bilerek annemi aradım. Uzun uzun çalmıştı. Kapatacağım sırada gelen ses ile telefonu geri kulağıma yaklaştırdım.

"Efendim?"

"Anne? Nasılsın, napıyorsun?" sesimi sakin tutmaya çalıştım.

"İyiyim, evi süpürüyordum. Sen nasılsın, napıyorsun?" Yutkundum.

"Babam evde mi?" hızlı atmaya başlayan kalbim beni şaşırtıyordu.

"Evet, ne oldu?" Anlamıştı. Ben babamı ona böyle sorduğuma göre bir sorun vardı.

"Anne şey... Ben yani biz hastanedeyiz. Kerim ile. Doktor çıkabileceğimi söyledi. Beni almaya gelir misiniz?" Cümlelerim anlamsızdı. Ne düşünürsem pat diye söylüyordum.

"Ne oldu Feride? Neyin var?" sesi hoparlörden kısa bir süre uzaklaştı. Endişeli bir tonda babamın ismini sesleniyordu.

"Anne, telaşlanmayın. Soğuk algınlığı işte. Geçmedi. Öyle hastaneye geldik. Yani bir şey yok. Anne? Anne duyuyor musun?"

"Tamam Feride. Biz çıkıyoruz yola. Hangi hastane?"

"Çamlı Devlet Hastanesidey..." cümlemi bitirmeme izin vermemişti.

"Tamam annecim. Geliyoruz."

Kapattığı telefonun ekranına baktım. Bu kadar endişelenmesini beklemiyordum. Beni endişelendiren ise onların buraya geliyor olmasıydı. Yüz yüze onlara bir torunlarının olacağını söyleme düşüncesi kalbimi oldukça hızlı attırıyordu.

Her şey, normalde kolayca atlatabildiğim ama bu sefer beni çıkmaza sürükleyen soğuk algınlığıyla değişmişti. Artık onu saklamam mümkün değildi.

İşte şimdi hayatım gerçekten karışmıştı.

CancağazımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin