Evet, ben her boş ânında yazan biriyim. Sizin için kısa sürede tamamlamaya çalıştım bu bölümü.
Umarım beğenirsiniz.
Neler düşündüğünüzü merak etmekteyim can okuyucularım... Yorumlarınızı bekliyorum. Oylarınız için çok teşekkür ederim. O zaman, daha fazla uzatmadan sizi bölümle baş başa bırakayım.İyi okumalar.
______________________________________
Sinir katsayım yükselirken iki aydır yaşadığım olayları düşündüm. Bu durumun aksine bir çok olay için karar verecek zamanım olmamıştı. Daldığım geçmiş okyanusundan çıkarken karşımdaki adama baktım.
"Ne demek hoşlanıyorum Murat Bey?"
"Bakın, ben hiç evlilik yapmadım. Açıkcası kariyerimi düşünmekten, o insanı beklemekten dolayı aramayı bile düşünmedim."
Yutkundum. Gözlerimi bir saniyeliğine kapatarak sakin kalmayı diledim. Bunda sinirlenecek bir şey yoktu. Gerçekten yok muydu?
Sözüne devam etmeden önce öksürdü. "Ve şimdi, o insanın siz olduğunu düşünüyorum. Çok düşündüm, nasıl olur diye sorguladım ama bir sonuca ulaşamadım. Kısa sürede gelişti her şey."
Oldukça ciddi olan ve daha önce avukattan başka bir gözle bakmadığım adam, içindekilerini döküyordu ve ben sadece dinliyordum.
"Sizden bana bir şans vermenizi istiyorum. Biliyorum, boşanma aşamasındasınız. Belki de, kafanız çok karışık ama kestirip atmayın. Bekleyebilirim."
Derin bir nefes aldım. Düşüncelerimi söylemem gerekiyordu. Aklımdaki izdihamın son bulması için bunu yapmalıydım. Sakince konuşmaya başladım.
"Ben buraya gelirken böyle bir şey söyleyeceğinizi tahmin etmemiştim Murat Bey. Evet boşanıyorum ve tahmininiz doğru, kafam çok karışık."
Gözlerimin içine bakarak beni öyle bir dikkatle dinliyordu ki, sözlerinin doğruluk payı düşüncelerime karıştı.
Derin bir nefes aldım. "Ben istemiyorum. İnanın şans vermek bile kötü sonuçlar doğurur. Size yalan söylemeyeceğim." Düşüncelerim dilimden dökülürken oldukça rahatsızdım. "Ben boşanmakta olduğum adamı hâlâ çok seviyorum. Bu yüzden sizi üzmek veya kırmak istemem. Biz sadece avukat ve müvekkil ilişkisine sahip olabiliriz."
Onaylarcasına kafasını salladı. Bir üzüntü görüyordum fakat doğruluğundan emin olamıyordum. Gülüp şaka yaptım dese daha çok inanırdım ama maalesef gerçekti.
"Israr etmeyeceğim Feride Hanım. Teşekkür ederim. Karakteriniz ve duruşunuz beni etkilemişti. Hâlâ aynı büyünün etkisindeyim. Bu buluşmadan sonra sadece müvekkilimsiniz. Bundan emin olabilirsiniz."
Ne yapacağımı bilemez bir durumun içinde kalmıştım. Yıllar önce böyle bir şey olacağını söyleseler sadece gülerdim.
"Benim gitmem gerekiyor. Başka bir konu yoksa müsadenizle." dedim bu olayın etkisinden bir an önce kurtulmak istercesine.
"Müsade sizin." derken çoktan ayağa kalkmıştım.
"Şey, sadece bilmenizi istiyorum ki Kerim Bey çok şanslıymış. Keşke bu sadakati kaybetmese." dediğinde dağılmış duygu duvarıma bir balyoz daha yedim.
"İyi günler."
"Size de."
···
Bir haftayı daha geride bırakmıştım. Mide bulantısının beni uyandırması ve içimdeki kötü his gittikçe büyüyordu. Kendimi iyi hissedemez olmuştum. Sanki hamile değil de hastaydım.
Kerim'le çocuk mevzusunu daha önce konuştuğumuz gelmişti aklıma. Kayınvalidem, bir bebeğimiz olursa sorunlarımızın düzeleceğini düşünüyordu. Bu hatayı yapmadığım, kabul etmediğim için çok mutluydum. Bile bile hamile kalmamıştım. Sorunlarımız bir bebekle kaybolacak gibi değildi. Sorunlarımızı sorumluluk ekleyerek ortadan kaldıramazdık.
Kapı çaldığında ofladım. Haber vermeksizin gelen kişiye sinirlenmiştim. "Kim o?" kapı deliğine doğru yaklaşırken onun sesini duydum.
"Benim."
Gelen Kerem'di. Evimi bulması zor değildi çünkü ondan saklamamıştım. Ama açık açık söylememiştim de. Adresi veren ortak arkadaşlarımızdan biriydi. O kişi her kimse bulmalı ve mesafe koymalıydım. Bu düşünceyi aklımın bir köşesine not aldım.
Açmamak gibi bir şansım yoktu. Onu kapıda bırakamazdım. Anahtarı iki kere çevirirken kalbim hızlı atmaya başlamıştı.
O, içeriye girdikten sonra kapıyı kapattım ve iki kez kitledim. Kapıları kilitlemek ile ilgili bir sorunum vardı. Salondaki koltuğa yerleşirken aklımdaki ilk soruyu sordum.
"Neden geldin?"
"Nasılsın?" dedi oturduğu koltuktan yüzüme bakarak.
"Bak Kerim, eğer kavga etmek için geldiysen git burdan lütfen."
"Kavga etmek için gelmedim sadece nasıl olduğunu merak ettim. Seninle konuşmak istiyorum."
İçimdeki sinir küpleri bir bir patlıyordu. Bu duygu değişimini anlamlandıramıyordum.
"Ne konuşmak istiyorsun Kerim? Biz boşanan bir çiftiz. Senden ayrı bir hayat kurmaya çalışıyorum. Bunları yaşarken ne kadar iyi olunursa o kadar iyiyim."
"Biz birbirimizi seviyoruz Feride. Neden böyle yapıyorsun?" Bütün bunlar benim suçum değildi ama anlatacak mecalimde kalmamıştı artık.
"Hiçbir şey yokken çekip gitmedim ben Kerim. Senin hafızanla ilgili bir sorunun mu var?"
Ofladıktan sonra sağına baktı. Parmağında yüzük vardı. Takıyor olması içimde bir şeyleri eritirken dik durmaya çalıştım.
"Yeniden deneyemez miyiz? Bir şans daha versen ne olur?"
Beni özlediğini biliyordum. Ve onu ne kadar çok sevdiğimi...
"Bu iş çıkmaza girdi Kerim. Ne demek bir şans daha ver? Ben yoruldum seni tutmaktan, kendime çekmekten, ruh değişimlerinden..."
Hızla ayağa kalktı. "Sen sütten çıkmış ak kaşıksın sanki. Seni çok düşündüğümden, çok sevdiğimden bütün bunlar... Feride konuşmak istiyorum diyorum. Neden böyle yapıyorsun!?"
Sorun çıkartan hep ben oluyordum. Bütün suç bendeydi. "Yapma Kerim yeter artık. Tamam, tamam bütün suç benim. Sana kaç kere şans verdim. Bize kaç kere şans verdim! Ben artık ağlamak, üzülmek istemiyorum. Kavga etmek, kırıp dökmek istemiyorum."
"Ben seni üzecek ne yapıyorum söyle, söyle de bileyim."
Nefes alamıyordum artık. O kadar sinirlenmiştim ki. İçimde bir volkan kaynıyordu.
"Geçmişi yüzüne vurmak istemiyorum. Beni ne kadar yok yere üzdüğünü gözüne sokmak istemiyorum Kerim. Benden uzak dur!"
"Tamam ama şunu bil seni seviyorum." parmağını bana doğru kaldırdı.
"Seni ne kadar sevdiğimi biliyorsun. Yemin ederim sevmesem buraya gelmezdim. Sana ne desem boş. Geçmişi silemeyecek kadar, beni sevdiğini söyleyemeyecek kadar korkaksın çünkü. Ne kadar, ne kadar vaktimiz var söyle. Ben seni kaybetmemek için her şeyi yaparım, yapıyorum ama olmuyor. Olmuyor işte!"
Son cümlelerini söylerken sesini oldukça yükseltmiş olan adama bakarken gözyaşlarımı çoktan bırakmıştım.
"Git! Git evimden. Bir daha gelme. Yeter artık!"
Bağırırken gözlerim karardı ve sendeledim. Nefesim daralıyordu. Gözlerimi net görmek için kırparken yer ayaklarımın altından kaydı ve saniyeler içinde Kerim'in yüzü karanlığa boğuldu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cancağazım
General FictionFeride ve Kerim. Çağımızın çiftlerinde görülen sorunların, kavgaların içindeydi onlar. Ve ipler kopmak üzereyken günden güne büyüyen bir bebekle yeni bir düğüm eklendi hayatlarına. Belki de çözümdü... Birbirini seven ama birlikteliği beceremeyen bu...