Yorumlarınızı eksik etmeyin dediğim halde ediyorsunuz, darılıyor size yüreğim.
Hatalarım varsa affola. İyi okumalar!
Tarih: 31.12.2018
Saat: 08.23Hızlı nefeslerim ciğerlerimden sökülürcesine çıkıyor, koşan ayaklarım sert betonda kayıyor ve elimi sımsıkı tutan yumuşak parmakları beni durmaksızın çekiştiriyordu; Jeongguk'un sabah uyanamamış olması yüzünden okula geç kalmış olmak sorun değildi, asıl sorun tarih dersine geç kalmış olmamızdı. Doğru nefes alıp veremediğim için dalağıma giren sancılar nefeslerimi sekteye uğratıyordu, Jeongguk'sa sporcu olmanın verdiği avantajla benden daha önde ve hızlıydı, belki bıraksam okulla ev arasını beş kez daha gidip gelirdi. "Jeongguk, dur artık!" Bezmiş sesimi duyması bile onu durdurmaya yetmemişti, hâlâ koşmaya devam ediyor ve beni de arkasından acımasızca sürüklüyordu.
"Az kaldı Taehyung." Nefes nefese son köşeyi döndüğümüzde olabilirmiş gibi daha çok hızlandık, sonunda okula girdiğimizde kendimi Jeongguk'un kollarına atmamak için zor tuttum, fakat yine de kendimi ona taşıtmayı zihnimin bir yerine not edip az önceki hızımızın bir tık yavaşını tercih ederek tarih öğretmeninden önce kendimizi sıramıza atabilmiştik. Çantamı sıraya koyup gülerek arka çaprazımdaki sırada Hoseok'la oturan Jeongguk'a baktım, tek başıma geç kalsam büyük ihtimalle asla bu kadar hızlı gelemezdim. Biz birbirimize bakıp gülerken yanıma gelen Yugyeom tatlı bir şekilde günaydın deyip ona selam vermemi sağladı, tam o an sınıfa giren tarih öğretmeniyle ilgimin tümünü derse verdim.
Dakikalar sonra çalan zille defterimi kapatırken çok kısa bir an omzumun üzerinden sırasında uyuyan Jeongguk'a bakıp önüme döndüm; Hoseok nereye kaybolmuştu hiçbir fikrim yoktu, fakat diğerleriyle buluşmak için yandaki şubeye gittiğini düşünerek dudaklarımı büktüm. "Günaydın Taehyung," Yanımdan geçen Soomin'e elimi sallayarak gülümsedim ve sınıftan sevgilisiyle çıkışını izledim bir süre. O sırada Yugyeom'da önündeki kitabı kapatıp kantine ineceğini söyleyerek sınıftan çıktığında uyuyan Jeongguk ve ben kalmıştık koca sınıfta, bir süre sonra yerimden yavaşça kalkıp Jeongguk'un yanına oturdum ve aynı onun gibi kafamı sessizce sıraya koyarken kirpiklerinden başladım onu izlemeye. Tanrının özenerek yarattığını kanıtlar nitelikte bir yüzü vardı, saçları bir pamuk kadar yumuşak, dudakları kiraz kadar kırmızı, gülünce ortaya çıkan tavşan dişleriyle sevimli ve buğulu gözleriyle de hayatımda gördüğüm en güzel çehreli kişiydi.
"Eğer biraz daha bana bakarsan aşık olduğunu düşünmeye başlayacağım." Bir anda açtığı gözleri irkilerek kafamı geri çekmemi sağladı, kalbim onu izlerken yakalanmış olmanın verdiği utancın tadına iyice vardığından dolayı sadece gözlerimi kaçırmakla yetindim. "Seni izlemiyordum ki," Yanaklarıma yayılan kanın sıcaklığı arasında Jeongguk'a baktığımda inkarın ne kadar gereksiz olduğunun farkına vardım.
"Ne yapıyordun o halde," Jeongguk'un sesindeki boğuk ve alaylı ton içimi ürpertti, o sırada sağ eli yavaşça ensemdeki kısa saçların arasına girdiğinde hâlâ uykulu olan gözlerimi kapatmamak adına alt dudağımı dişledim sertçe. "Şunu yapma Gguk, uykumun geldiğini biliyorsun." Huysuz çıkmasına rağmen mayışarak kafamı sıraya daha fazla gömmemle Jeongguk kıkırdayıp parmaklarını ensemdeki deriye daha ahenkli bir şekilde sürtmeye başladı. "Belki de burada, benim yanımda uyumanı istiyorumdur." Kapandı kapanacak gözlerimin ardından zar zor ona bakıp dudak büktüm, daha yeni onunla uyumuş olmam Jeongguk için hiçbir şeydi, beni her daim yanında istemesine alışmıştım. "Daha bugün birlikte uyuduk Gguk,"
"Olabilir, seninle iki haftadır uyuyamıyorum. Bir gün bana yetmedi." Sitemine karşılık sadece gülümseyip parmaklarının hareketlerine odaklandım, Jeongguk kesinlikle beni nasıl yola getireceğini iyi biliyordu. "Hem benim yanımda yatman daha iyi, Hoseok'ta Yugyeom'un yanına gider de platonikliğini ileri seviyeye atlatır." Kapalı gözlerimin ardından gülüp elimi rastgele bacağına vurduğumda eş zamanlı kulaklarıma dolan inleme ve başımın ardından çekilen parmaklarla gözlerimi açtım hızla. "Tanrım! Elin neden bu kadar ağır Taehyung?" Şokla aralanmış gözlerim ve nereye koyacağımı bilmediğim ellerimle Jeongguk'un sancılı yüzüne baktım; elleriyle malum yeri kapatıp inliyor, acıyla önümde kıvranıyordu. "Özür dilerim Gguk! Yemin ederim bilerek olmadı!"