Buda Benim Hayatımın Sınavıymış

54 4 0
                                    

Bitti. Her şey bitti. Belki hayatımda çok kez dedim. Bitti dedim artık çıkamam bu işin içinden dedim yapamam dedim. Ama yaptım. Ama bu sefer farklıydı. İşte şimdi işin içinden çıkamam şimdi her şey bitti. Sınanıyordum sanki. BUDA BENİM HAYATIMIN SINAVIYMIŞ diye düşündüm. Acıyla karnımı tuttum. Adamın gülüş sesleri kulağımda yankılanıyordu. Şu an tek istediğim silahı alıp ona kurşunlar sıkmaktı. Kalbim acıyordu. Kalbim, ya az sonraya kalbim atmazsa. Şu an içimi kemiren tek duygu buydu. Atakan nerdeydi? Arkamda vurulan kişi kimdi? Ben o kişiyi görmüştüm. Nasıl bir anda unuttum? Acıyla gözlerimi kapatırken bir ses duydum."Dolunay." Gelmişti. Atakandı bu. Hızla yanıma koştu. Elimi tuttuğunu hatırlıyorum sadece. Tek vurulan ben değildim. O cani adam bir arkadaşımı daha vurmuştu. Kimdi o? O yerde kanlar içinde yatan kimdi? Gözlerimden yavaş yavaş damlalar düşerken kalbim acıyordu. Hiç olmadığı kadar. Gözlerimi kapamadan önceki tek duyduğum ses onundu. Gözlerimi kapamadan önceki tek aldığım koku onun kokusuydu. Belki bir daha o sesi duymamak üzere o kokuyu da koklamamak üzere gidiyordum. Uyanamıyordum. Kendimi karanlıktan kurtaramıyordum. Açamıyordum gözlerimi. Kimseyi hiçbir şeyi hatırlamıyordum. Artık hiçbir şey duymuyordum. Bütün dokularımı duyularımı kaybetmiştim bir anda. Artık kimdim? Neydim?Nerdeydim? Nasıldım? Bilmiyorum. Lanet olsun ki artık bilmiyorum. Vücudumun kontrolü bende değildi sanki. Elinle tutmak istersin onun elini tutamazsın. Sarılmak istersin sarılamazsın. İstediğim hareketleri yapamıyordum. Karanlık bir odanın içersinde ellerim bağlı pencereler kapalı üşüyordum. Nefes alamıyordum ve üşüyordum sadece. Bir şey görmüyordum. Bir şey duymuyordum. Üşümekten başka yapabildiğim bir şey yoktu. Bu karanlık odada ne kadar uyudum bilmiyorum. Ne kadar nefes alamadım ne kadar duyamadım onun sesini bilmiyorum. Gözlerimi araladığımda beyaz ışıkla karşılaştım. Gözümü acıtmıştı. Gözlerimle etrafı aradım. Kimse yoktu. Ölmüş müydüm? Hayır hayır. Sesleri duyuyordum. Ağlamak istiyordum şu an. Ama bu sefer mutluluktan. Kurumuş dudaklarımı araladım yavaş yavaş. Öksürdüm. Öksürdüğüm an karnımda bir acı hissettim.5 saniye geçmeden hemşire geldi odaya. Ama girmesiyle çıkması bir oldu. Doktoru çağırma seslerini duyabiliyordum. Kısa bir süre içinde doktor geldi. Gülen yüzle bana baktı."Arkadaşların 2 gündür senin uyanmanı bekliyor kapıda" gözlerimi kapadım tekrar. Kimdi benim arkadaşlarım? "Onları görebilir miyim?" Kafasını salladı ve dışarı çıktı. Kısa bir süre içinde iki tane genç oğlan içeri girdi. Sorgulayan gözlerle süzdüm onları. Uzun boylu mavi gözlü adını hatırlamıyordum ama onu görünce kalp atışlarım hızlanmıştı. Kimdi bu kişi? Bende büyük bir etki yaratmış olmalı ki kalp atışlarım hızlandı. Diğer kişi kahverengi gözlüydü saçlarıyla gözleri uyum sağlamıştı. Gözler saçlar birbirini tamamlamıştı resmen. Ama içimden bir his bir şeylerin eksik olduğunu söylüyor. Bunlar kim adlarını bilmiyorum ama bu kişiler benim kalbime silinmeyen kalemle yazılmış sanki. Kalbimde üç ad yazıyordu ve şu an bir kişi eksikti. Mavi gözlü olan yanıma geldi ellerimi tuttu."Dolunay kısa bir süreliğine hafıza kaybı yaşıyormuşsun. Korkma hatırlayacaksın. Beni,onu şimdi senin gibi yatan Egeyi de herkesi hepimizi hatırlayacaksın. Sana güveniyorum Dolunay. Sen benim birtanemsin." Gözünden bir damla yaş akarken geri çekildi yavaş yavaş. Saçları ve gözleri birbirine uyumlu olan diğer oğlan geldi yanıma."Sana küstüm ben" gözünden yaş akarken gülümsedi ve"şimdi küslük önemli değil. Egeyi hatırlar mısın bilemem ama o da kötü durumda. Sen kendini ondan önce toparladın. Helal olsun be. Güçlü kızmışsın. İyileşeceksiniz. Burdan çıkarken tabi o zaman beni hatırlamış olacaksın. Burdan çıkarken sana pamuk şeker alıcam. Hem de pembe. Sana gıcıklığına pembe alıcam. Sen sinirleneceksin. 'Ya Yağız ben pembeyi sevmiyorum ki' diyeceksin. ' Bende gülerek benim için sevi ver nolucak' diyeceğim." O sırada içeri hemşire girdi."Süreniz doldu. Hadi hasta da dinlensin ki kendini toparlasın." Göz yaşlarını kolunla silerek dışarı çıktı. Çıkmadan önce de "geri geleceğiz" dedi. Şimdi tekrar yalnızdım. Şimdi tekrar tek başımaydım. Benim arkadaşlarım vardı. Beni seven arkadaşlarım vardı. Ama ben onları hatırlamıyordum. Çok acı ki ben onları hatırlamıyordum. Gözlerimi kapadım. Hatırlamaya çalıştım onları. Annemin gönderdiği kamp, kamptaki gizli yer, telefonuma gelen mesajlar, onun sesi. Onun sesi, o mavi gözlü olanın sesi. O, Atakan. Ağlamak istediğimde bana sarılıp kollarında ağladığım o. Atakandı o. Dudaklarımı araladım ve "Atakan" dedim. Bunu bir iki kere tekrarladım. Ama kapıdan ne giren ne de çıkan vardı. Bağıramıyordum. Sesimin çıktığı kadar söylüyordum adını. O anda zamanlaması çok iyi bir hemşire girdi. Tekrar adını söyledim."Atakan mı? Arkadaşlarından biri mi?" Evet anlamında kafamı salladım."Tatlım senin dinlenmen gerekiyor. Biliyorum arkadaşını istiyorsun ama az dinlen ondan sonra gör onu olur mu?" Derin bir nefes aldım"Hayır." Onu görmek istiyordum."Tamam ama sadece 2-3 dakika tamam mı?" Gülümsedi ve dışarı çıktı. Yaklaşık bir dakika sonra içeri Atakan girdi. Gözlerimi kapadım tekrar her şeyi hatırlamak için."Atakan". Gülümsedi ve "Demek ilk benim adımı hatırladın." dedi."Atakan o kutu ve kalemler neydi? Bakamamıştık içine ne vardı onlarda" gözlerini kaçırdı."Dolunay sen baya eskide kalmışsın biz o kutuyu açtık ya kağıtta Dolunaya yazıyordu.Unutmadın bunları demi?" Nasıl yani ben bunları açtığımızı hatırlamıyorum unuttum mu? Ama hatırlayamıyorum diyemedim."Hatırladım. Banaydı demi o. Tamam tamam" diğerlerinin adı neydi? Konuyu değiştirmek istiyordum."Şey neydi onun adı Ya..." sözümü kesti."Yağız mı?" "Evet o nerde?" Gözlerini kapalı olan cama yöneltti."O Egenin yanında. Onun durumu daha ciddi uyanamadı." Gözlerine baktığımda hafif gözlerinin dolduğunu gördüm."İyileşecek ama" ayağa kalktı oturduğu sandalyeden."Sen dinlen. Ben bir hava alıcam. Son gelişim değil. Az sonra tekrar gelicem." Gülümsedi ve çıktı. Kulaklarımın yanmaya başladığını hissettim. Silah sesine gidişim. Kanlar içinde yatan o kişi. Parçalar tek tek oturuyor. Kanlar içinde yatan oymuş. Kanlar içinde yatan Egeymiş. Ağlamak istemiyorum. Ağlamıycam da. Göz yaşlarımı tutmaya çalışırken. Koridorda yankılanan bağırış sesleriyle irkildim."Doktor yok mu doktor çağırın. Biri buraya baksın." Bu ses, bu ses Atakanın. Olan gücümle kalkmaya çalıştım. Ayaklarım tutmuyordu beni. Duvara tutundum. Yavaş yavaş ilerledim. Kapıyı açmaya gücüm kalmamıştı sanki. Ama açtım. Dizlerinin üstüne oturmuş ağlıyordu. Titreyen sesimle "Atakan" diyebildim. Mavi gözleri yok olmuştu. Kırmızı kaplamıştı maviyi. Kırmızı gözleri bana döndü. "Dolunay" ağlamak istemiyordu sanki benim karşımda."Noldu" kötü bir şey olduğu belliydi."Yok bir şey Dolunay Ege biraz fenalaştı. Şimdi iyi hadi gir sen odana" dediğini yaptım. Odama girdim ama yatağıma yatmadım. Kapıya yaslandım ve sesleri dinledim. Ayak sesleri. O korkulu ses."Noluyor arkadaşıma noluyor Egeye biri bir şey söylesin artık" duvarı yumrukluyordu. "Arkadaşınızın kalbi durup duruyor. Gerekli tedaviyi yapıcaz. Panik yapmayın lütfen" tekrar hızlı adımlar. Kendi kendime tekrarladım aynı üç kelimeyi. "Ege ölüyor mu?"

Zorunlu Yaz Kampı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin