Galiba Aşık Olmuşum Sana

68 7 0
                                    

İnsan kalbinin sesini duyar bazen. Bende şu an sadece kalbimin sesini duyuyordum. Gözlerim dolmuştu ama ağlayamıyordum. Bir adam çıkmış gelmiş Egeyi vurmaktan bahsetiyordu. Yanaklarımın yandığını hissediyordum. Konuşmak istiyordum bağırmak istiyordum yüzüne bakarak. "Egeyi bizden asla alamayacaksın" dedim gözümden bir damla yaş akarken. Atakan da o yabancı adamda bana bakıyordu şimdi. "Kimsen olaya sen karışma" dedi azarlar biçimde. "Egeye bir şey yapamazsın anlıyor musun?" Zar zor yanına yürüdüm ve yakasından tuttum. Beni umursamazca gülümsedi."Bak arkadaşını korumaya çalışıyorsun farkındayım ama sen bu işe karışma. Çünkü koruyamayacaksınız!" Göz yaşlarım durmazken yakasını bıraktım. "Adım Deniz uyanınca adımı söylersiniz. O tanır zaten beni." Göz kırpıp gitmişti. Göz kırpması beni sinir etmişti. Odama ilerledim yavaşça. O anda Atakanı unuttum bile. Odama girip ağladım sadece. Üç gün. Tam 72 saat sonunda çıkıyordum bu lanet hastaneden. Ege yürüyebiliyordu. Denizden bahsetmedik ona bahsetmeyi de düşünmüyoruz. "Bu hastaneden çıktığımız an artık kamp filan yok. Doğru mahallemize. Mahallemizde mutlu mutlu yaşayıp gidicez. Yok bir daha kamp filan." Yağız söylenirken aklım da hâla Deniz vardı. "Dolunay annengil nerde?" Dediklerini duymuyordum. "Dolunay!" Yağızın beni dürtüklemesiyle onlarla döndüm. "Ne oldu yine" düzgün tepki bile verememiştim. "Senin diyorum annen nerde baban nerde?" Tepkisizce yüzüne bakıyordum. "Annem nerde benim" diyebildim sadece. Atakan Yağızın kolundan tutup kenara çekti. Kulağına bir şeyler fısıldadı. Yağız'ın aniden gözleri dolmuştu. Burnunu çekerek yanımıza geldi. "Dolunay ben bilmiyordum çok özür dilerim gerçekten. Eğer kaza..." sözünü dinlemedim bile "ne kazası noluyor annem nerde babam nerde" ses şiddetim artıyordu. "Dolunay annenle baban eve bir kaç parça şey almak için gidiyordu." Sözünü tamamlayamadı. Egeyle birbirimize baktık. Belli ki o da bilmiyordu. Ama anlamak istemiyordum. O tahmin ettiğim olmamalıydı. Olmayacaktı. Hayır duymak istemiyordum. Koşarak dışarı çıktım. Göz yaşlarım durmak istemiyordu. Bir süre sonra koşmayı bıraktım. Dizlerimin üzerine düştüm. Ağlıyordum. Sadece ağlıyordum. Bir şey düşünemiyordum. Annemin kızım diyiş sesi yankılanıyordu kulağımda. Anne diye bağırdığımı hatırlıyorum en son. Gözlerimi açamıyordum. Hastanede ne kadar uyutuldum ne kadar beni iğnelerle avuttular bilmiyorum. Bilmek istemiyorum. 2 hafta geçmişti. Ben kendimi toparlayamamıştım. Atakan, Ege, Yağız  desteği hiç eksik etmiyordu ama ben artık kendimi zor toparlayacaktım. Belki de hiç toparlayamayacaktım. Annemin sesini duymadığımda babamın ela gözlerini görmediğim sürece kendimi asla ama asla toparlayamayacaktım. "Dolunay bak mercimek çorbası getirdi Hatice teyze sen seversin hadi ye lütfen." Ege'nin yalvarışlarını duymuyordum bile. Annemin sesi babamın gözleri kadar önemli olan bir şeyde onun kokusuydu. Atakanın kokusu. Annem yoktu evet babam da yoktu ama o vardı. Kıymetini bilemedim ne annemin ne babamın. Ama Atakanın kıymetini bilicektim. O kalmıştı tek hayatımda. Evet Ege vardı Yağız vardı. Ama Atakanın yerini tutamazdı kimse. Ayağa kalktım zar zor. "Nereye?" Atakanın sorusuyla arkama döndüm. "Hava almak istiyorum." Balkona yöneldim. "Bende geliyorum." 2 hafta boyunca Atakan hiçbir zaman yalnız bırakmadı beni. Nereye gitsem o da geldi. "Dolunay yapma böyle hepimiz üzülüyoruz görmüyor müsün? Senle beraber üzüldük kahrolduk ama artık normale dönmelisin. Böyle devam edemezsin." Mavi gözleriyle buluştu gözlerim. "Ben seni kaybetmekten korkuyorum." Sessizlik. Uzun bir sessizlik oldu. "Ben senin yanındayım. Beni kaybetmeyeceksin." Bir iki adım daha yaklaştı bana. "Demiştim ya aşkın içinde gizlidir sihir diye. Ben sihri senin sayende buldum Dolunay." Sıcak elleri soğuk ellerime değince kalbim hızlandı. "Sevmem dedim kimseyi, sevmem artık bu zamandan sonra dedim ben aşık olmam istemiyorum dedim. Atakan ne yaptın sen bana? Aşık mı oldum diye düşünüyorum her gün. Olmadım diyorum. Olmam ki kimseye diyorum. Kendimi kandırıyorum sanırım." Gözlerine diktim gözlerimi. "Ben sana aşık olmuşum." Burnumu çektim. Duygularımı söylemek rahatlatmıştı azda olsa. "Dolunay" yüzünde ufak bir gülümseme oldu. "Aşkın içinde gizlidir sihir. Sihri bulduğuma göre aşkı da bulmuşum demektir. Sen bana sihir verdin. Bana aşk verdin. Gerekti acıda verdin ama aşk için katlandım acıya." Bende seni seviyorum demek miydi? Yoksa başka bir şey mi mana ediyordu. Böyle bir ortam olmasaydı 'açık konuş Atakan' derdim. Ama bu ortamı bozmamak için sustum. Elleri hâla ellerimdeydi. Belimden kavrayıp kendine çekti. Kokumu unutmak istemezcesine sarıldı kokladı. "Ağlamak yok. Eğer ben burdaysam bir daha ağlamayacaksın." Kulağıma fısıldadığı sırada içim ürperdi. "Napıyonuz siz burda bende kek getirmiştim ama." Kollarımı ayırdım Atakandan. Ama o ellerimi bırakmadı. Bırakamadı. "Kusura bakmayın sarıldığınızı bilmiyordum." Ardından Ege geldi. Kahkaha atmaya başladı bir anda "oğlum bunlar yalnızken gelmeyeceksin. Rahat bırak bi aşklarını yaşasınlar. Gel keki biz yiyelim." Yağız bir parça kek verdi elime "Dolunay yemezse bende yemem." Kekden bir parça ıstırdım. Çikolatalıydı en sevdiğim. "Çok güzelmiş. Benim çikolatalı sevdiğimi nerden bildiniz." Yağız gülümsedi. "Ee o kadarınıda bilelim demi. Hadi Ege gidelim biz abi bunlar yalnız kalsın." İkisi beraber gülerek çıktılar. Atakan hâla elimi bırakmamıştı bırakmayada niyeti yok gibiydi. "Galiba aşık olmuşum sana" itiraf mı etti ben mi yanlış duydum. Gözlerine baktım bir anda. "Noldu inanamadın mı şu an yanlış mı duydum diye düşünüyorsun. Düşünme çünkü yanlış duymadın." Yüzümdeki gülümsemeyi engellemeye çalışıyordum. İtiraf etmişti. Atakan itiraf etmişti. Kafamda bu ses yankılanıyordu kabul edemiyordum. Ve tekrar Yağız geldi yanımıza. Fısıldayarak "Bugün Egenin doğum günü küçük bir parti hazırladım hadi gelin." Tekrar koşarak içeri gitti. Bizde gittik arkasından. "Ege nerde?" Atakan merak edilen soruyu sormuştu. "Onu markete yolladım az sonra gelir. Biz Atakanla saklanıcaz. Dolunay da Egeyi arka odaya götürücek biz arka odada saklanıcaz bu arada işte orda işler bir şekilde ilerler diye düşünüyorum." Atakanla birbirimize baktık. Tam o anda zil çaldı. Yağız Atakanın kolundan çekiştirerek arka odaya götürdü. Kıpırdanma kesilince kapıyı açtım. "Nerde o Yağız yordu beni bunlar için" oflaya puflaya içeri girdi. "Üzerime çık Yağız içime kadar girdin zaten ayağıma basıyorsun şu an." Ege bir bana baktı bir de sesin geldiği yere baktı. "O ses ne be?" Egenin kolundan tutmaya çalıştım. Ama elimden hızla kurtuldu. Koşarak arka odaya gitti. "Ne yapıyonuz olum burda." Yağız dolabın arkasından fırladı. "İyi halt ettin de geldin hain pislik ya sen niye sesimizi duyuyon ki." Yağız sinirini anlatırken Atakan çıktı diğer yanından "iyi ki doğdun atarlı Egem" yüzündeki gülümseme içimi ısıtıyordu. Hepimiz sarıldık doğum gününü kutladık. Bugünün sonunda fotoğraf çektik. Özellikle benim telefonumdan çektik. O gece Atakanlarda kaldık. Gece boyunca fotoğrafımıza baktım. Atakanı yakınlaştırdım sürekli. Şu anlık o kalbimi ısıtan tek şeydi...

Zorunlu Yaz Kampı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin