11- Asırlar Sürecek Yolculuk

1.3K 164 105
                                    

John Tavener - Eternity's Sunrise

İyi okumalar!

   Krallığın dört bir yanını sarmış olan karanlık, gittikçe kalbine sızmaya başlamıştı.

   Öğle vakitlerinde toprağa ağaçların gölgeleri yerine yaprakları dökülüyor, yılın bu vaktinde sıcaklığıyla insanları kucaklaması gereken rüzgar yüreklerini bile buza dönüştürecek kadar soğuk esiyor, hastalanan insanların sayısı hızla artıyor ve krallıkları düşmeye bir adım daha yaklaşıyordu.

   Yeraltı Krallığı'nın askerleri çoktan köyleri ele geçirmiş, şehirlerin kapılarına dayanmışlardı, -Chanyeol'ün emri üzerine köylerde tek bir kişi bile öldürülmemişti- krallarından emir bekliyordu askerler. Aralarında başlamış olan savaşın daha da şiddetlenmemesi ve büyük ölümlere yol açmaması için Kral Minjae ise kendi askerlerine saldırı emri vermiyordu, onların krallığı onca krallık içinde en barışçıl olanıydı. Bunca zaman büyük bir savaşın içinde kalmadıkları için hem silah gücü hem asker gücü olarak zayıf kalıyorlardı. Hele de Yeraltı Krallığı'nın karşısında... Neredeyse bir hiçlerdi. 

   Bunu gururuna yediremiyor olsa da onca masum insanın kendi gururu yüzünden yitip gitmesine göz yumacak bir kral değildi Minjae. Onca yıldır refah içinde yaşamalarını sağlamış, şu an kurdukları düzeni oturtmak için canını dişine takmıştı tıpkı eski krallar gibi. Uzun yıllardır Moon hanedanlığı vardı tahtta ancak belli ki sonları yakındı. 

   Ulaklar aracılığıyla iki kral arasında bir görüşme ayarlanmıştı ve Yeraltı Krallığı'nın askerleri şehirlere saldırmadan önce bir görüşme yapılacak, olayın akıbeti bu şekilde belirlenecekti. İki taraf da sonucun ne olacağını bilse de formalite icabı konuşma yapmaları gerekiyordu. Kral Minjae, Akane'nin bu formaliteye uymasına oldukça şaşırmıştı başta. Sonuçta konu Yeraltı Krallığı ise, ne bir kural kalırdı ne de başka bir şey. Kimse onların neye göre hareket ettiğini ve ne düşündüklerini anlayamıyordu. 

   Görüşmenin yapılacağı büyük salondaki hazırlıklar tamamlanmak üzereyken Akane de bir sürü askeri, iki veziri ve sadece yakın dostu olduğu için sağ kolu yerine koyduğu Krios ile beraber saraya adım atmıştı. Minjae ile göz göze geldikleri an ikisinin de suratında gergin bir ifade belirdi, selamlaşacakları kadar yakın bir mesafeye gelene dek gözlerini birbirlerinden çekmemişlerdi. Ne var ki, Kral Minjae Akane'nin sandığından çok daha ufaktı. Belki de kendisi fazla büyüktü, bakış açısına göre değişir.

   Minjae, dalgalı kahve saçları çenesine kadar inen, Akane'nin 188 boyunda bir dev olmasına karşılık, 170 boylarında orta yaşlı bir adamdı; yaşı henüz suratında görünecek kadar yer etmemişti ancak gözlerinin içindeki ifade, suratı ve fiziksel olarak dinçliği göz önünde bulundurulmazsa onu 80 yaşında bile gösterebilecek derecede yorgundu. Koyu yeşil renkte, beyaz süslemelerle dolu bir kaftan vardı üzerinde, omuzlarına fazlasıyla ağırlık veriyormuşçasına omuzları çökük duruyordu. 

   "Selam olsun sana, Nymph Kralı," dedi Akane, başını hafifçe eğip kral ile göz teması kurarken. Elini kaldırıp kalbinin üzerine koydu ve silik bir şekilde görünen bir gülümseme bıraktı.

   "Selam olsun sana, Yeraltı Kralı," diyerek karşılık verdi ve elini göğsüne koydu Minjae de. Haftalardır süren bu kuşatmanın ve vereceğini kararların üzerinde yaptığı ağırlığı anlayabiliyordu Akane. Chanyeol ile aralarındaki keskin çizgi de burada kendini belli ediyordu belki de, Akane kadar empati yapabilen biri değildi Chanyeol. Genel olarak. 

ánthos | chanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin