Frida'dan Diego'ya Mektuplar

852 42 24
                                    

Frida Kahlo ismi başlı başına bir hikayeyi anlatır. Yürek burkan, bir yandan gurur veren, yaşama sıkı sıkıya sarılmış bir hikaye... Bu ismin yanına Diego Rivera'yı eklerseniz, işte o bambaşka bir hikayedir. Yer yer iç acıtan, yer yer sevgiyle ve tutkuyla dolup taşan, şiir gibi bir hikaye...

Frida'nın sağlık sorunları ilk kez altı yaşındayken başladı. Çocuk felci geçirdi ve bir ayağı topal kaldı. Bundan sonra okuldaki çocuklar ona 'tahta bacak Frida' diye seslenmeye başlamıştı.

"Bir gerçek varsa, o da bedenime acının ilk kez o gün girmiş olduğudur." Böyle demişti Frida, geçirdiği hastalığının sonunda.

Frida'nın bütün hayatını etkisi altına alacak, yaşamı boyunca acılara gebe olacak ve belki de en önemlisi, onu bize tanıtan resimle yollarını buluşturacak kaza, henüz on sekiz yaşındayken vuku bulmuştu. Okuldan eve dönmek için bindiği otobüs bir tramvayla çarpıştı. Bu kaza, onun hayatında sağlıklı günlerin sonu olmasıyla birlikte birçok şeyin başlangıcıydı.

Vücudunda birçok kırık ve yara meydana gelmişti. Bu da aylar boyunca onu bir yatağa ve hayatı boyunca sayısız ameliyata mahkûm etti. İşte o yatağa bağlı olduğu dönemde, ailesinden bir tuval ve boya hediye geldi. Böylelikle Frida, acılarından uzaklaşmak adına başladı resim yapmaya. Yatağının üzerine bir ayna istedi ve o aynada gördüğü kadını, resimlerine taşıdı.

O artık tahta bacak Frida ya da büyük bir kazadan sağ çıkmış kimine göre şanslı, kimine göre şanssız bir kadın değildi. O, ismi dünyayı dolaşacak, kendi zamanının ötesine sıçrayacak, gönüllerde saygı ve sevgi uyandıracak olan ressam Frida Kahlo'ydu. Tabii büyük ihtimalle, o zamanlar bunu kendisi henüz bilmiyordu.

Kazadan bir yıl sonra ayağa kalkmayı başardı Frida. Arkadaşları ile buluşuyor, resim fırçasını asla bırakmıyor, çeşitli partilerde boy gösteriyordu. İşte kendi deyimiyle, hayatının ikinci ve daha yıkıcı olan kazasıyla bu partilerden birinde, bir arkadaşı sayesinde tanıştı. Hayranı olduğu ressam Diego Rivera...

"Hayatımda iki büyük kaza geçirdim; biri Diego'ydu ve diğerinde ise bir tren az daha beni öldürüyordu. Diego kesinlikle çok daha yıkıcıydı."

Aralarında tutkulu bir aşk başladı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Aralarında tutkulu bir aşk başladı. Ortak noktaları sadece birbirlerine duyduğu hisler ya da resim değildi. Bundan daha fazlası vardı aralarında. İki komünist, devrin ileri görüşlü devrimcileri, politikaya, siyasete, özgürlüğe, edebiyata düşkün iki ruhtu onlar aynı zamanda. Diego'ya göre ülkenin en iyi ressamı Frida'ydı, Frida'ya göre ise Diego... Bu ilişki bir aşk tanımından öte, arkadaşlık, dostluk, yoldaşlık ve destek hikâyesiydi. Aralarında ne geçerse geçsin, asla birbirlerinden kopmayacak kadar güçlü üstelik...

Frida ve Diego, tanıştıktan kısa bir süre sonra evlendi. Frida'nın annesi çok karşıydı bu evliliğe... Onun güzeller güzeli, başarılı, güçlü kızı nasıl olurda böyle çirkin, böyle komünist ve ateist bir adama aşık olurdu? Üstelik Diego iki kez evlenmiş, boşanmış, iki çocuk sahibi bir adamdı. 21 yaş büyüktü Frida'dan. Adı ülkenin dört bir yanında çapkınlıkla anılıyordu. Ama Frida'nın kalbi öylesine doluydu ki Diego'yla, hiç kimseyi dinlemedi.

Aşk MektuplarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin