Young Daddy Jeongguk x Serial Killer Taehyung
Selam
bence iyi bir ikili oldular
umarım seversiniz,
iyi okumalaar<3<3<3<3
Koyu mavi şişme montumun fermuarını tek elimle çekmeye çalıştığım sırada, sol kolum; göğsüme yasladığım kitaplarımı ve az önce çıktığım markete ait kese kağıdını sıkıca sarmıştı. Bir yandan yavaş yavaş yürümeye çalışırken, diğer yandan, kulaklığımdan yükselen sese odaklanmaya çalışıyordum. Sevdiğim bir radyo sunucusu, okuduğu kitap hakkında bilgi verirken heyecanlı sesiyle dikkatimi toplamayı başarıyordu.
Sonunda birazını yukarıya çekebildiğim fermuarımı bırakıp; pantolonumun belini yukarıya kaldırdım ve kitaplarımla birlikte; ağzına kadar doldurduğum kese kağıdına sarılırken yürümeye devam ettim. Lanet olsun ki evde bana rahat yoktu çünkü annem sürekli sınavıma çalışmam gerektiğini söylüyor ama aynı zamanda, yeni bir çocuk doğuruyordu. Evet, yirmi yaşıma girdiğim gibi aniden ortaya çıkan hamilelik ve dokuz ay sonrasında doğan kardeşim bana öyle çok benziyordu ki; ciyak ciyak bağırıp durmadan ağlarken etrafındakileri hiç düşünmüyordu. Eh, ben de kaçacak delik arıyordum çünkü ne geceleri kulaklık takmadan uyuyabiliyor; ne de odamda derslerime çalışabiliyordum. Ders çalışmayı bırakın, evde oturasım dahi gelmiyordu.
Yine de çok tatlıydı.
Annem ve onun en yakın arkadaşı-aslında yaş bakımından kardeşi gibi sayılırdı- Tae Hyung, sürekli çok benzediğimizi söylerdi çünkü ikisi de bebekliğimde çok tatlı olduğumu, sonrasında bir canavara dönüştüğümü düşünüyorlardı. Eh, benim tatlı kardeşim doğduğunda bile herkes hemencecik bana benzettiğinden, ben de benzediğini düşünmeye çalışmıştım ama babam kendine benzediğini söylerken çok inatçıydı.
Kesinlikle bana benziyordu!
Simsiyah, gür saçları; bembeyaz teni ve dolgun yanakları öyle tatlıydı ki, yumuşak boynuyla birlikte her yerini ısırıp öpmek, hatta yemek istiyordum. Yine de bugün beni delirtmediğini söyleyemezdim.
Ağlayıp durduğu için kaçtığım evden çıktığım gibi rotamı belirlemiş, önce yemek istediğim her şeyi almış ve sonra; Tae Hyung'un iğrenç işlerini hallettiği evine doğru ilerlemeye başlamıştım.
Ah, ona Hyung demek bir ölüm gibi geliyordu.
Çünkü o, hiç kimsenin bu şekilde hitap etmek isteyeceği biri değildi. O, geniş omuzlarının ortaya serdiği ve Tanrı'nın bir nimeti olduğuna yemin edebileceğim göğsünü saran bir gömleğin içinde; sert uyluklarını sıkıştırdığı için eriyip gidebileceğim siktiğimin bir pantolonunu giyiyorken ve o kıpkırmızı saçlarıyla tüm dünyayı yakabilecekken, kimsenin hyung demek isteyeceği biri değildi.
O derin, boğuk ve çoğu zaman hırıltılı sesinden kopup gelen "bebeğim," kelimesini size sürekli kullanıyorsa, ondan hyung diye bahsetmek istediğiniz son şey bile olmazdı.
Hele hele ona aşıkken ve onun da bana aşık olduğunu biliyorken, hyung kelimesi dudaklarımdan çıkmak istemiyordu.
Kollarımın arasındakileri iyice sıkıştırıp, kulaklığı kapattım ve derin bir nefes alırken evine yaklaştığımı gördüm. Onu düşündüğümde hemen böyle oluyordu işte. Hemen, ellerim uyuşuveriyordu ve hemencecik nefesim daralıyordu. Neden hala bu denli yoğun hissediyordum? Neden, birbirimize bunu itiraf etmemizin üzerinden geçen iki yılın ardından hala bu denli kanım kaynıyordu? Neden hala onun evine giderken bile bu kadar çok çekiniyordum ve neden, birbirimize hala isimlerimizle hitap ediyorduk? Bilmiyordum. Tek bildiğim şey, aramızda annemlerin bilmemesi gereken bir şey olduğu ve bunu ortaya çıkarmak istemeyen Taehyung'un kaçamak bakışlarındaki yoğunluktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
one shots | taekook
Hayran Kurgubirbirinden bağımsız hikayelerden alınan karakterlerin çaprazlamalarıyla oluşan tek bölümlük hikayeler. Hikayeler, @queensoftaekook hesabından