Her ne kadar sevsem de hayatı, sevemedi bir türlü beni. Sürekli olarak intikam peşindeydi. Ya ders veriyordu ya da ceza. Hayat buydu, benim hayatımda.
"Gözlerimi açtığımda, birçok adamın ellerindeki sopaları bana doğru salladıklarını ve bana baktıklarını gördüm. Etrafıma baktığımda Korkut'u göremedim. Adamların beni darp etmelerine izin mi verecektim yani. Korkut'un beni gelip bulmasını umut ederek, olacakları tahmin dahi etmek istemiyordum. Bir şeyler bulup Badigart'lara atıp kaçacaktım. Oha! Beyzbol sopası.İnanamıyorum. Ne işi olur ki bir beyzbol sopasının çöplükte.
Almak için elimi uzatığımda; ayının biri elime bastı. Avazım çıktığı kadar bağırdım. Ama ayı elime basmayı bırakacağına, elimi ayaklarıyla çiğnedi. Ruh hastası herif. Elimden kemik kırılmasına benzer sesler de gelmişti. Artık dayanamıyordum.
Bütün gücümle adamın ayağının altındaki elimi kurtarmaya çalıştım.
En sonunda içlerinden biri "yeter kırdın zaten, bırak " dedi. Elime kavuştuğum için beni kurtaran ayıya sarılmak istedim. Elim mani oldu bu isteğime.
Elim çok kötü ağrıyordu. Acımla elime basan ayıya küfürü bastım.
"Sen ne dedin? Sana diyorum ne dedin? Sana ben yapacağımı biliyorum."
Beyzbol sopasıyla üstüme çullandı. Ne yapacağımı bilemez halde; sağlam elimle kafamı korumaya çalışıyordum.
Her şey bu hale nasıl gelmişti. Son çare olarak:
-"Babbbbaaaaaaa" diye haykırdım ama cevap gelmedi.
Kafamdan sıcak, akışkan bir şey akıyordu. Tadı; bu güne kadar tattdığım hiçbir şeye benzemiyordu. "
Her şey bu halde iken birde uykum gelmişti. İçimdeki ses sakın uyuma diyordu. Direnemedim. Her şey karardı.
İrkildim ve gözlerime acı veren ışığı gidermek için gözlerini kırpıştırdım. Neler olup bittiğini ve nerede olduğumla ilgili en ufak bir fikrim yoktu. Hava toz, tuvalet, çöp vs. kokuyordu. Yattığım yerden doğrulmaya çalıştı. Etrafı incelediğimde anlamıştım neden böyle korktuğunu. Odayı aydınlatan bir ampul vardı. Ama o da bir işe çok yaramıyordu. Odada bir klozet bir lavabo vardı. İnsan uyumak için yere değil bir yatağa ihtiyaç duyardı ama nerede. Her yerim acıyordu. Kafa tasımdan gelen her ağrı zonklaması, alev alev yanan bir bıçak gibi batıyordu. Etrafı incelemek için sarf ettiğim çaba beni iyice ezmeden önce, dirseklerimin üzerine kalktım. Şimdi bu hale düşmesinin asıl sebebini bulacaktı.
🌴🌴🌴🌴Korkut. Her şey çok iyi giderken
nasıl oldu da bir mafya adamına çalışmayı kabul etmişti. Bir türlü anlayamıyordu.
Cemre Pınar'a hamileyken hiç sorunları yoktu. Taki Pınar'ın doğumuna kadar. Her şey doğumdan sonra değişti. Özellikle Cemre. Artık eski Cemre değildi o Korkut için. Ne olduysa o doğumdan sonra olmuştu. Bu mafya adamıyla kendini tanıştıran da Cemre'ydi. Hala nereden tanıştıklarını da öğrenmemişti. Kene çok zalim bir adamdı. İtaatsizliğe asla katlanamazdı. İş verdiği adamlar işlerini onun istediği gibi yapamazsa hiç gözlerinin yaşına dahi bakmazdı.
En ufak hatasında bu Korkut 'un da sonu olabilirdi. Dikkatli olması gerekiyordu.
Her ne kadar devletin bir elamınıysa, bir o kadar da değildi aslında.🌴🌴🌴🌴🌴🌴
"Her yerim ağrıyor. Ölüyorum uykusuzluktan. Canı cehenneme bu hasta morukların. Anlamıyorum ne diye ölümü evlerinde huzur içinde, bekleyerek ölmek istemezlerdi ki. Hastaneye gelince ne olacaktı sanki doktorlar ölümsüzlük iksirini bulamamışlardı daha." diye kendi kendine konuşuyordu, Cemre . Bir yandan da hemşire olmasına kendini mecbur eden babasına da içinden küfürler yağdıyordu. O hep insanlardan uzak durabileceği bir meslek edinmek istemişti. Ama babası kendi hayatıymış gibi, hayatının şekillendirmişti.
O bu haldeyken içeri aniden bir hemşire girmişti.
'Bu da ne demek oluyordu böyle. Bu kız canına mı susamiştı yoksa. Ahıra girer gibi girmekte nerden çıkmıştı. Edepsiz. "
Kız soluk soluğa acil olarak acile gitmeleri gerektiğini söyledi. Bir adamın araba kazasi sonucunda bir gözüne şaramplen parçası girmişti.
Şimdi işin yoksa uğraş dur.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÜŞÜMDEKİ AŞK
Fiction généraleölümle başlayan iki insanın hayatı... bir gece yarısı açmıştı kollarını sır... ansızın fısıltıya benzer çağrısı... hiç bi...