BY* -5-

136 2 0
                                    

Mutluluk,mutluluk buydu...mutluluk uzun bir tren yolculugu ve yürüyüşten sonra bir ıhlamur ağacının altına kivrilip anıları hatirlamakti...aileyle bütün öğlen yapilan pikniktir mutluluk...

Pikniğin ardından bir saat kadar sekerleme yapmaya karar verdik ve hepimiz yan yana uzandık.uzun zamandır tuhaf kabuslarım nedeniyle gecenin bir yarısı uykum bölündüğü için uyumakta zorluk çekmedim. 

Uyandığımda babam ve David hala uyuyordu.ancak susan ve kalp göletin kenarında oynuyordu.susan neredeyse iki kilo kadar balık avlamisti.onların yanına gidip bir süre onlarla vakit geçirdim.kalbin iki yıldan sonra sonunda yumusacik tüylerinde parmaklarımı gezdirmek çok hoştu.babam ve David de kısa sürede bize katıldı.beraberce eğlendik.yemek kıtlığının hüküm sürdüğü Pruvia kentinde boyle bir piknik için bir insan neler vermezdi.ama biz verimli bir toprak üzerinde evimizi kurmuştuk bu nedenle sanırım kentin açlıktan hastalanma kesimindeki en zengin insanlar bizdik.

Toparlanıp yürümek için hazırlanmaya başladık.Güzel günümüzün sonuna yaklaşırken babam her birimize ayrı ayrı teşekkür etti.iste,tam sirasiydi.babama gunün son sürprizini yapmanın tam vaktiydi.av çantamdan küçücük bir kutu çıkardım ve babama uzattım.babam şüpheli gözlerle beni süzdü.sonra kutuyu acmak için önüne dondü.kutuyu açtı ve...O anda ağlamaya başladı.

Kutunun icinde babamin annem için aldığı ilk gul duruyordu.Bana sarıldı ve binlerce kez teşekkür etti.hayatımın en mutlu anlarından biriydi bu.babam sert elleriyle sırtımı sıvazlıyor,bana annemin anısını yaşattığım için bu andan sonrası yokmuscasina ağlıyordu.ona sarılıp göz pinarlarimi boşaltırken karşıdan gelen iki şövalyeyi gördüm.bu da neydi?acaba bizi gormuş muyduler?acaba bütün gunümüzü nöbet tutarken izlemiş miydiler?hayır,hiçsanmiyordum.ama bu şövalyeler tam üzerimize yürüyorlardı.

Endişeli ifademi yüzümden silmeyi becerememiştim.buz gibi bir sesle"hadi,artık yola koyulalım."dedim.david de sovalyeleri gormus olacakti,basini salladi ve topuklari uzerinde dondu.biz de arkamıza donduk ve yürümeye başladık.ama bu defa şövalyeler bize koşmaya ve"durun,bekleyin!"diye bağırmaya başladı.yavaşca durduk ve arkamıza donduk.şövalyeler bizim önümüzde durdular.bize balık alıp almadigimizi sordular.susan balık kovasını sırtından geriye çekti ve "yoo"diye cevap verdi.ama şövalye kovayı görmüştü bir kere onu almaları gerektiğini söyledi.susan hemen kovayı geri çekti ve"bunları ben yakaladım bir kere asla size vermem!"diye bağırdı.şövalye onu çekip almaya çalıştı ancak susan bu defa da adamın bacağına tekmeyi yapıştırdı.can havliyle havaya sıçrayan adam iyice sinirlenmişti.telsizine şunları temizleyin cocuklar diye bağırdı ve bir anda ortalık savaş yerine dondü.bir sürü şövalye ben ve David'i susan Jonathan kalp ve babamdan ayırıyordu.ben çığlık atıyor ve onların ismini haykiriyordum,David ise bunun mantıklı bir çözümü olabilecegini söyleyip duruyordu.tırnaklarımı beni helyum balonuymusum gibi kolayca taşıyan ciplak kollu adama geçiriyor,durmadan sırtına yumruklar atıyordum.bir anda boynumun sol tarafına yediğim yumrukla kendimden geçtim.

Uyandigimda yeşil çarşaflı bir yatakta çırılçıplak yatıyordum.üstümde kahverengi bir yorgan vardı.bu yorganı bedenime doladim.sonra zaten yorganla bogusurken çıkan daha önce hiç görmediğim hortumları sokerek yatağın icinden çıktım.bulunduğum odamin kapisini acar acmaz David'in odasını gördüm.tam karsimdaydi.ancak ona gitmek için kapıdan gececekken görünmez bir güç beni geriye itti.oldugum yerden kalktım ve basımı ovarak tekrar kapıya yöneldim.kapıyı actım ve parmağımı aralığa dayadim.peterin babasının bize anlattığı güç bariyerleri.David'i görebiliyor,ancak ona adım atamiyordum.o da yavaş yavaş ayılmaya başladı.yatağından dogruldu ve benimle göz göze geldi.

Buruk bir sekilde gülümsedim ve ağzımın icinden her şey yoluna girecek anlamında ağız hareketleri yaptım.

Ama içimden bir ses asla işlerin yoluna giremeyeceğini haykırıyordu.

Ben YokumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin