6. Bölüm

158 13 9
                                    

Geçen bölümün kısalığından dolayı özür dileriz ama malum okulun ilk gününe hazırlık telaşı vardı. Bölümü salı koyacaktık ama blok dersler ve sabahın beşinde kalkmak bana hiç yaramadı o yüzden gecikti. Medyada gördüğünüz beyoğlumuz da Bartu olmakta. Şaşırtıcı bir şekilde önceki bölümde satırlarca yazmama rağmen şuan yazacak pek birşeyim yok o yüzden iyi okumalar :))

-Rüzgar'ın ağzından

Gördüğüm kıza hızlı adımlarla ilerlemeye başladım. Yanına varıp omzuna dokunduğumda aniden arkasını dönen kız arkadan göründüğü kadar da Eva'ya benzemiyordu.

"Pardon bir şey mi vardı?" Diye sordu kız biraz asabice. Şuan asabi olması gereken benim boş yere heyecanlandım ama atarı yapan o. Oh ne ala memleket! "Aa hayır yok birine benzetmiştim pardon" deyip hızlı adımlarla kızdan uzaklaşmaya başladım. Eva olma ihtimali beni neden bu kadar heyecanlandırdı bilmiyorum, herhalde tipik bir anda tanıdığı biriyle karşılaşınca gereksiz yere mutlu olma olayından. Aynen aynen kesin ondan. Kızdan uzaklaşmamla beraber otobüs durağından de uzaklaşmış olduğumu fark edince zekama en güzel övgülerimi yağdırdım. Bu saatten sonra bir geldiğim yöne geri gitmem yolu karıştırmışım gibi görünür ve yarım saattir cool cool yürüme eylemimin etkisinin içine eder yani bugün tabanvayım. Eve yaklaşmama az bir süre kala telefonum ötmeye -çalmaya değil bakın ötmeye- başladı. "Efendim Eso" "Ya Rüzgar sana kaç kere Eso deme diycem asker arkadaşınmıyım ben senin Murat'a Muro der gibi o ne öyle ya" "Oo sana Eso demiycez de kime diycez hem asker arkadaşım olmasan da arkadaşımsın problem yok yani" Esin işi gücü yoksa çeksin beni şimdi, saatlerce onunla uğraşabilirim. Ha bu arada Esin bizim tayfanın üçüncü vatandaşı. Toprak bir yerde ona yavşamış o da Toprak'ın çüküne tekme atmış ben tekme anında yanlarına gelmiştim önce anırarak güldüm sonra baktım Esin Toprak'a saydırmaya ve arada bir çimdikleyip şaplak atmaya devam ediyor ayırayım dedim. Esin'i sakinleştirmem dakikalarımı aldı, o kadar konuşmanın üstüne bir de normal muhabbete girince buralara kadar geldik işte. Sağolsun arada gelir poğaça yapar bana sürekli dışarıdan yemeyeyim diye. "Ya Rüzgar aramıycam bak bir daha" "Aramazsan aramaağ yar aramazsan araamağ" Esin'le dalga geçmelerim bir miktar daha bu şekilde sürerken ben de eve girmiştim. "Ya tamam sus be yemeğin var mı diye soracaktım bittiyse bugün gelebilirim" Aslında yaptığı poğaçalardan sadece bir iki tane kalmıştı ama sabah Eva'nın yaptığı krepler hala duruyordu. Onları ısıtırım olur biter. "Yok bugünlük yemeğim var ama yarıın öbürgün gelirsen iyi olabilir. Ama lütfen yeni bir poğaça tarifi öğren üçtür aynısını yiyorum içim şişti kızım" "Allah Allah beğenmiyorsanız kendiniz yapın Rüzgar bey biz bu kadar yapabiliyoruz hem hatırlatırım en son bana yeni bir tarif denettiğinde evini yakıyordum" "Ay aman kalsın ben iyiyim bu poğçalarla, ne beceriksiz bir kızsın bak almıycak seni kimse başıma kalıcaksın demedi deme" "Ne güzel işte beraber çürür gideriz, senin de birini bulacağın yok zaten" "Hayırlısı canım hayırlısı" içinden benim kapımda kuyruk var dedi ve emin olun kesinlikle ama kesinlikle bunu Esin'e çaktırmadı "Hadi neyse bi soru için ne tuttun beni görüşürüz" "Peki Esocuğum kendine iyi bak" "Kapat Rüzgar kapat!!"

*************************************************

Sabah uyanıp evden çıkıp durağa doğru yürüdüm. Otobüs beklerken biraz ileride sırtı dönük sarı saçlı bir kız gördüm. Yine Eva'ya benzettim ama geçen gün yaşadıklarımdan ders aldım, artık tek altın sarısı uzun saçlı kızın o olmadığını biliyorum o yüzden hiç bulaşmadım. Biraz sonra otobüse binip okula doğru yola çıktım. Okula vardığımda ilk iş Tarıkcığımı bulmak oldu. Vereceği anamdan emdiğim sütü burnumdan getirecek saçma ödevi merakla bekliyorum. Şu okuldan bir mezun olayım ilk iş onu döveceğim. Sonra ne tür bir gerizekalı olduğunu, saçlarını kaç yılda bir boyattırdığını, dip boyalarıyla barışık olup olmadığını ve köpek yaşıyla 45 yaşında mı 46 yaşında mı olduğunu soracağım. Sonra yine döveceğim. Ama şimdilik soracağım tek şey bana ne tür bir ödev kitlediği olacak. "Hocam merhaba ben ödev işini sormak için gelmiştim" "Gel bakalım Rüzgar, her yıl aldığın ve bu yıl da alarak beni şaşırtmadığın proje ödevin neymiş bir bakalım. Eveeet, bu yılki ödevin öğrenci değişim programı ile Bilgi Üniversitesi'nin bizim yakınımızdaki kampüsüne gelen (sallayacak okul bulamayan yazarın dramı...) İngiliz arkadaşlarından birini burada ağırlayacaksın. Burada amaç onları kültürümüzle yakınlaştırmak. Sen sizin dönemden birkaç kişi kura çekeceksiniz ve kardeş okulun öğrencilerinden birini alacaksınız. Anlaşılmayan bir şey yoksa şimdi çıkabilirsin" evet anlamadığım bir şey var mal herif işin gücün yok kendince bana posta koymaya çalışırken neyin kafasını yaşadığını anlayamadım. Gel benim ağzımı yüzümü dağıt Rüzgar kafası mı yoksa bana kezzap içirt Rüzgar kafası mı!?! Tabii ki verdiğim cevap bu kadar uzun olmadı, düşüncelerimi özetledim "Yok hocam anladım teşekkürler"

İngilizHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin