Çeşme'den İstanbul'a taşınmamızın 1. haftasıydı. Tüm işlerimizin sonunda annemle mutfakta oturmuş camdan bakarak usulca yere inen kar yağışını seyrederken o en sevdiğim ıhlamurundan içiyordum. Son yudumu da kafama diktikten sonra:
"Heyecandan ölüyorum."dedim. Aslında nedenini bildiği halde anlamamış gibi yapıp muzip bir gülümsemeyle yüzüme bakan anneme konuşma fırsatı vermeden ekledim:
"Nedenini bilmiyormuş gibi yapma lütfen! İkimiz de bunun beni ne kadar korkuttuğunu biliyoruz."
"Hadi ama Defne, bebek gibi davranıyorsun. İnsanlarla sosyalleşmek bu kadar zor olmamalı herhalde?"
"Öyle deme. Bir sürü zengin çocuğuyla aynı okula tıkılmak istemiyorum. Sanki hepsinde okulun sahibiymiş gibi bir hava var."
"Daha önce özel okulda bulunmuş gibi konuşma lütfen. Bu sene senin için harika olacak bak görürsün."
"Senenin yarısından başlamasaydım olabilirdi." dedim.
Annemin şu şekilde sanki geleceği görürmüş gibi konuşması bazen beni deli ediyordu. Elimde olmadan klasik ergen triplerine girip odama çıktım, kapıyı kilitledim ve yüz üstü yatağa uzandım. Annem yeni eşi Murat'la evlendiğinden beri çok değişmişti. Yüzünde adeta güller açıyordu. Onun için çok mutluydum tabiki. 4 yaşımdan beri babam yoktu ve bunun onun için ne kadar zor olduğunu hayal bile edemiyordum. Muratla iyi anlaşırdık ancak ona hiçbir zaman baba diyemedim. İnsanın içinden gelmediği zaman olmuyor malesef. Murat ortalamanın üzerinde zengindi bu yüzden onun işlerinden dolayı İstanbul'a taşındığımızda zorlanmadan beni özel okula yazdırdı. Benim böyle bir niyetim yoktu tabiki ama annemin emirlerine karşı gelemiyorum ne yazık ki.
Babamı keşke daha iyi bir şekilde hatırlasaydım ama malesef onunla ilgili hatırladığım ilk ve son şey odamda oturmuş tartışma seslerini duymamak için kulaklarımı tıkayıp şarkı söylememdi. Babam kısa bir sessizlikten sonra odama gelmiş, beni alnımdan öpmüş ve kapıyı kapatıp çıkmıştı. Bu kadar. O andan sonra annemle hep birbirimize göz kulak olmuş ve bugünlere gelmiştik. Üzerimizdeki yükü biraz da olsa hafiflettiği için Murat'a minnettardım. Düşüncelere dalmışken kapım tıklatıldı. Kim o diye seslendim. Annem dışardan
"Bu kapı kitlenmeyecek diye kaç kez konuştuk Defne?" dedi. Offlayıp kalkarak kapının kilidini açtım. Bir ergenin üzerine fazla geliyordu. "Efendim anne?" dedim. "Hemen yatağa Defnecim yarın okul var biliyorsun, büyük gün." dedi. Beni alnımdan öptü. Ben de ışıkları kapatıp yatağa uzandım ve yarın şansımın yaver gitmeyeceğinden emin olarak uykuya daldım.
Multimedya Defne(Emma Watson). Hikayenin devamı biraz daha hareketli. Girişte biraz detaya inmem gerekti çünkü. İyi okumalaar :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Üçgen
Teen FictionBiri sevgiye muhtaç gizemli bir yakışıklı, öteki ise zengin ve istediğini elde eden bir çapkın. Defne'nin kalbi bu iki delikanlı arasında gidip gelirken aynı zamanda sahip olduğu ikiyüzlü arkadaşları, aklından hiç çıkmayan aile sorunları, ilkleri, s...