Multimedya Pelin(Mila Kunis).
Doruk'un şaşkınca bakışları arasında Pelin'in de bizimle geleceğini ona kısaca anlattım. Ne yaptığımı anlayamamış gibiydi. "Hadi Pelin hazır mısın?" diye seslendim içeriye. Yüzünde göz alıcı bir gülümsemeyle geldi. Doruk'a dönüp "Ee bizi nereye götürüyorsun bakalım?" dedim ve sinsice gülümsedim. Küçük bir çöpçatanlık yapmakta sorun olmazdı heralde. "Sizin gibi güzel kızları götürecek güzel bir bar biliyorum o zaman." diye mırıldandı Doruk. Neden böyle durgunlaşmıştı ki? Yardımcı olmaya da gelmiyordu hiç. "Hadi o zaman." dedim ve arabaya doğru yürümeye başladık. Audi'nin yanında ulaştığımızda direk arka koltuğun kapısını açtım ve oturdum. Pelin ne yaptığımı anlar gibi öne geçmişti. Doruk'un suratının asıldığını görür gibi oldum. Utandı heralde diye düşündüm ama çok da aldırmadım. 2 sene beraber olmuşlardı sonuçta. Utanmasının imkanı yoktu.
Anneme kısa bir mesaj çekip gecikeceğimi söyledim. O da bana akşam evde misafir olduğunu ve çok gecikmemem gerektiğini anlatan bir mesaj yazdı. Fazla aldırmadım.
Arabada çok sessizdik. 10 dakikalık yoldan sonra varmıştık. İndiğimizde ortamı neşelendirmeye çalışarak "Eğleniyor muyuz o zaman bu akşam?" dedim. Doruk bana bakıp gülümsedi. "Siz istiyorsanız oyle olsun prenses." dedi. Prenses mi? Gözlerimi Pelin'e çevirdim. Suratından hiçbir duygu okunmuyordu. Bu iyi bir şey mi kötü bir şey mi diye düşünürken Doruk'un kapıdaki görevliye bir şeyler söylediğini fark ettim. Adam gülümseyerek "Hoş geldiniz efendim." dedi. Vay be. Kapıdan girerken görevlinin Pelin'e de "Hoş geldiniz Pelin Hanım." dediğini duydum. Demek ki önceden buraya gelmişlerdi beraber. Bu güzel bir şeydi heralde. İçeri girdiğimizde garson bizi masamıza götürdü. Rahat koltukların olduğu yere doğru ilerledik. Ortam çok güzeldi. Bize yerlerimize kadar eşlik eden garson bu sefer ne içeceğimizi sordu. Tamam itiraf ediyorum bu konularda çok deneyimim yoktu. O yüzden göz ucuyla Doruk ve Pelin'e baktım. Onlar ne isterlerse ben de ondan isteyecektim. "Ben kavunlu likör istiyorum." dedi Pelin. Iy, kavundan nefret ederdim. Doruk "Ben de her zamanki başlangıçtan." dedi. Ben de ne diyeceğimi bilemeyerek "Ben de o başlangıçtan alayım o zaman." dedim. Doruk sırıttı ve benim deneyimsiz olduğumu anlamış olacak ki "Viski ağır gelmesin sana Defne?" dedi. Garson araya girip "İsterseniz size özel kokteylimizden hazırlatayım alkol oranı da azdır hem." dedi. Daha fazla kafamı buna yormak istemediğim için "Tamam olur." dedim. Bu kadar saf olmayı sevmiyordum böyle konularda. Neyse ki Doruk beni uyarmıştı.
Barın ortamı çok güzeldi. İçeceklerimiz gelmişti ve ortada dans edenleri gördükçe kalkıp onlara katılasım geliyordu. Ama Pelin ve Doruk o kadar gergin görünüyorlardı ki bu düşüncemi biraz sonraya sakladım.
Havadan sudan konuşurken içeceklerin ardı arkası kesilmiyordu ama ben sıkılmıştım ve eğlenmek için başka şeyler denemek istiyordum. "Doruk beni hafif sarhoş edecek neler vardır burda ya?" dedim. O içkiden yumuşamış bir şekilde kafasını geriye yatırarak küçük bir kahkaha attı. Gerçekten hoş görünüyordu ama çocuğu gözlerimle soyuyormuş gibi davranmaktan vazgeçtim çünkü Pelin'e yardımcı olacağıma dair kendime söz vermiştim. "Hadi o zaman tekila shotlar gelsin." dedi Doruk. Evet, bunu İzmir'de denemiştim ama sonu pek hoş bitmemişti. Tek hatırladığım şey kusmuk ve baş ağrısıydı. Ama nedense şu an tek istediğim eğlenmek ve evde olan saçmasapan problemleri unutmaktı. Sonra aklıma yine sinsiliklerimden biri geldi. Ben sarhoş olmayacaktım ki. Pelin ve Doruk'u zil zurna sarhoş edip aralarını yapacaktım. İçimden bir ses "Ne karışıyorsun ki başka insanların işine" dedi ama kocaman gözleriyle Doruk'a kaçamak kaçamak bakışlar attığını gördüğüm Pelin'in masumluğu ve umutsuzluğu beni üzüyordu. "E daha yeni tanıştın ne bu samimilik?" dedi yine içimdeki ses. "Ben iyi bir insanım tamam mı?" diye cevap verdim. Bu lafı sesli düşünerek söylediğimi fark edince utandım ama neyse ki yüksek sesli müzikten duyulmadı. Dünyadaki en sakar ve en saf insan olduğumu düşünerek offladım ve kendimi böyle kabul etmem gerektiği gerçeği beni gıcık etmeye devam ederken garsonun elinde getirdiği tepside 15 tane shot olduğunu görünce düşüncelerimi şimdilik bir kenara bıraktım. Eğer hepimiz eşit miktarda içersek ben burdan zom olur çıkardım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Üçgen
Teen FictionBiri sevgiye muhtaç gizemli bir yakışıklı, öteki ise zengin ve istediğini elde eden bir çapkın. Defne'nin kalbi bu iki delikanlı arasında gidip gelirken aynı zamanda sahip olduğu ikiyüzlü arkadaşları, aklından hiç çıkmayan aile sorunları, ilkleri, s...