Medya'da Coldplay-Magic'i bulabilirsiniz arkadaşlar. İyi okumalar :)
Yeliz'le oturmuş tostlarımızı yerken okuldaki insanların dedikodusunu yapıyorduk. "Ee peki Rüzgar nasıl biri?" dedim. "Onunla ilk müdür odasında tanıştığında bence anlamışsındır" dedi. "Ama Rüzgar öyle bir insan değil aslında. O biraz, hmm nasıl desem, okulun Robin Hood'u gibi bir şey. Yani haksızlığa asla gelemiyor. Mesela bugün 9. sınıftan bir çocuğu 12. sınıftan bir kişi bir kenara kıstırmış parasını istiyormuş sanırım. Parasını isteyen çocuk da fakir falan değil. Bildiğin okulun en varlıklı çocuğu falan. Zevk için yapıyor anlayacağın. Rüzgar da bunu görünce çocuğun üzerine yürüdü, kavga ettiler, baya bir hırpaladı Rüzgar tabi. Sonu da müdürün odasında bitti. Diğer çocuğa hiçbir şey olmadı çünkü biliyorsun zengin ol-" derken sarışın bir çocuk gelip Yeliz'in yanağından öptü. Çocuk gelip yanımıza oturdu ama Yeliz çocuğu tanıştırmadan konuşmasına devam etti. "Zengin olunca bu okulda sana dokunamıyorlar. Rüzgar ise bu okulda burslu okuyor ama bu kavgalarının sebebi insanları korumak olduğu için okuldan atılmıyor." Ben dikkatle Yeliz'i dinlerken yanımızdaki çocuğu unutmuştum. Ama dikkatli bakınca nasıl unuttuğuma şaşırdım. Bana elini uzatıp "Selam ben Doruk. Sen de bugün sınıfta yere düşen şu yeni kız olmalısın." dedi gülümseyerek. Elini sıktım. Bir haber nasıl bu kadar çabuk yayılabilirdi? Çocuğun harika bir gülümsemesi vardı ama sanırım Yeliz'in sevgilisiydi bu yüzden onu o kadar dikkatli süzmemeye çalıştım. Yeliz ise "Bu da benim üvey abim işte. Bizden bir üst sınıfta 12. sınıfta okuyor. Bir şeye ihtiyacın olduğunda ona da sorabilirsin" dedi. Başka bir şey istesem olurmuş sanırım. Doruk'un biçimli bir burnu, çıkık elmacık kemikleri, ela gözleri ve benden 10 cm uzun boyu vardı. "Tanıştığımıza memnun oldum" dedim. "Ben de." dedi yine o harika gülümsemesini kullanarak.
Zil çalıp da tekrar sınıflarımıza çıktığımızda yerime oturdum. Rüzgar içeri girdiğinde gözümü yine ondan alamıyordum. Önümüzde oturan kız arkasını döndü ve "Merhaba ben Beyza." dedi. Koyu kahve saçları ve kahverengi gözleriyle çok tatlı gözüküyordu. "Sen de Defne olmalısın. Berk yeni arkadaşımızla tanışsana." diyerek yanındaki çocuğu dürttü. Çocuk arkasını döndü. Kumral saçları ve mavi gözleri vardı. "Tanıştığımıza memnun oldum ben Berk." dedi. Çok ilgi çekici bir tipi yoktu ama gözlerine baktığınızda sanki orada kayboluyordunuz. "Merhaba" dedim ben de ve içeri bir hoca girdi. Ben devlet okulundan kalma bir alışkanlıkla ayağa kalktım. Ama benden başka kimsenin kalkmadığını görünce tekrar yerime oturdum. Kendimi bu kadar rezil etmekten ne zaman vazgeçeceğimi çok merak ediyordum açıkçası. İçeri gelen öğretmen "Merhaba çocuklar. Bugün size dağıtacağım formlarda okulumuzda iki sene önce olan yüzme takımının yeniden oluşturulacağını söylemek istedik. Basketbol, futbol ve voleybol takımlarının yanında yüzme takımının da olmasını istedik. Eğer ilgilenen varsa dağıttığım formu doldursun ve yarın okul çıkışında kapalı yüzme havuzunda olacak seçmelere katılsın lütfen." dedi. Nihayet okulda ilgimi çekecek bir şey diye düşündüm. Çeşme'deyken bir kulüpte uzun süre yüzme takımındaydım. 1 sene önce bırakmıştım ama tekrar denemekten zarar gelmezdi heralde.
Okulun ilk günü adeta çok yavaş geçti. Çıkışta hava çok soğuktu. Murat'a okul servisi istemediğimi söylediğim için biraz pişmandım ama yine de böylesi daha iyiydi. Karda kaymamaya çalışarak otobüs durağına doğru yürümeye başladım. Durakta birkaç kişi bekliyordu. Yaklaştıkça bunlardan birinin Rüzgar olduğunu fark ettim. Acaba nerede oturuyordu. "Hey Defne! Buraya bak! Seni eve bırakalım ister misin?" Soluma döndüğümde Yeliz'i gördüm. Aynı yağan kar gibi bembeyaz bir Audi'nin içinde oturmuş kızıl bukleleri ve çilleriyle bana bakıyordu. Eğildim ve arabanın içine baktım. Tahmin ettiğim gibi şoför koltuğunda Doruk oturuyordu. Tanrım gerçekten bu çocuk harika gülümsüyordu. "Atlasana hadi Defne" dedi. Kafamı çevirip durağa baktığımda Rüzgar'ın bana baktığını gördüm. Ama hemen başka bir tarafa bakıyormuş gibi kafasını çevirdi. Neden bilmiyorum ama o an sıcacık ve Doruk'un kullandığı arabaya binmek yerine, soğuk havayı içime çekip Rüzgar'ı biraz daha tanımak istiyordum. "Yok ya ben otobüsle gideyim en iyisi. Ama size iyi yolculuklar ve teşekkürler." deyip durağa doğru yürümeye başladım. Rüzgar'ın yanına ulaştığım zaman bir an duraksayıp derin bir nefes aldım ve "Selam." dedim. Sanki sabahki Rüzgar gitmiş yerine bambaşka bir insan gelmişti. "Selam." deyip kocaman gülümsedi. Bir an onun yüzüne bakakaldım ve gülümsemesinin Doruk'unkinden bile daha harika olduğunun farkına vardım. Gamzeleri olduğunu yeni fark ediyordum. Kulaklıklarından bir müzik sesi yükseliyordu ama ne olduğunu anlayamadım. "Ne dinliyorsun?" diye sordum. Duyamamış olacak ki bir kulaklığı çıkarıp "Efendim?" dedi. "Ne dinliyorsun merak etmiştim de." diye tekrarladım. "Coldplay'den Magic" dedi. O şarkıya bayılırdım ve o sanki bunu anlamış gibi çıkarmış olduğu kulaklığın birini bana uzattı. İkimiz de aynı şeyi dinlerken heyecanlanmıştım. Ancak o sırada benim otobüsüm geldi ne yazık ki. "Gitmem gerek." dedim ve bendeki kulaklığı ona geri vermek için uzattım. "Sanırım aynı yere gidiyoruz." dedi ve otobüse doğru ilerledi. 'Sanırım bugün çok şanslıyım' diye düşündüm.
Otobüste yan yana oturduk ve 10 dakika boyunca aynı müzikleri paylaştık. Evime yaklaşıyorduk ve ben bu yol hiç bitmesin istiyordum. Kendime gelmem gerekiyordu. Çünkü Rüzgar'la daha bugün tanışmıştım ve daha nasıl biri olduğunu bilmiyordum. Ama birinin müzik zevkini bildiğinizde sanki onu yıllardır tanıyormuşsunuz gibi hissediyordunuz. Benim ineceğim durağa yaklaştığımız zaman Rüzgar'ın da hareketlendiğini fark ettim. "Nasıl yani?" dedim. "Ben Aydın Sokak'ta oturuyorum." dedi. "Ben de tam yanındaki Onur Sokak'tayım." dedim. Beraber otobüsten indikten sonra "O zaman sana evine kadar eşlik edeyim." dedi. Bu kadar tesadüf şaka falan olmalıydı. Yaşadığım küçük villanın kapısına geldiğimizde birbirimize baktık "Yarın okulda görüşürüz o zaman." dedi. "Görüşürüz Rüzgar." dedim. Neden bilmiyorum ama hala çok heyecanlıydım ve yine en büyük aptallıklarımdan birini yaparak açık zannettiğim kapıdan girmeye çalışırken kafamı bahçenin demir giriş kapısına geçirdim. Neyse ki Rüzgar arkasını dönmüş ve gitmeye başlamıştı. Ben de anahtarımla kapıyı açarak kafamı ovuştura ovuştura içeri girdim. Bahçeyi geçtikten sonra evin kapısını açmak için anahtarımı deliğe soktuğumda duraksadım çünkü yanlış giden bir şeyler vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Üçgen
Teen FictionBiri sevgiye muhtaç gizemli bir yakışıklı, öteki ise zengin ve istediğini elde eden bir çapkın. Defne'nin kalbi bu iki delikanlı arasında gidip gelirken aynı zamanda sahip olduğu ikiyüzlü arkadaşları, aklından hiç çıkmayan aile sorunları, ilkleri, s...