Multimedya ALEV(Claire Holt). Umarım hikaye yavaş yavaş hoşunuza gitmeye başlıyordur. Bu işte daha yeniyim ama ısınmaya başlıyorum. Eleştirileriniz için yorum yaparsanız ve beğendiyseniz vote verirseniz çok sevinirim. İyi okumalar :)
Sabah kalktığımda kendimi çok enerjik hissettim. Kimseye kızgınlığım kalmamış, aksine rahatlamıştım. Altıma yüksek belli kotumu geçirip üzerine siyah askılı bir tişort giyip pantolonumun içine sıkıştırdım, onun üzerine de beyaz bir hırka giydim ve kahvaltı etmek için aşağı indim.
Herkesi bir arada mutfakta gördüğüm zaman şaşırmıştım çünkü ben erkenden kalkıp giderdim ve onlar benden sonra uyanırlardı. Murat bana "Günaydın Defne, bugün sizi okula ben bırakacağım çünkü Alev de senin okuluna yazılıyor." dedi. İçimde ne kadar mutluluk ve enerji varsa hepsi bu cümleyle sönüp gitmişti. Eminim ki benden ona göz kulak olmam istenecekti. "Islah evine geri dönmeyecek miydi yani?" diye sordum ve sorduğum anda bunun ne kadar bencilce bir soru olduğunu anladım. "Babam oraya yüklü bir rüşvet verecek ve en sonunda parasını size harcamak yerine bir kere de benim için kullanacak. Uygun mudur sizin için prenses?" dedi Alev. Tamam vazgeçtim, bu kıza söylenen hiçbir şey bencilce olamazdı. "Terbiyeli ol biraz Alev." diye tersledi onu Murat. Daha fazla konuşmadan dolabı açtım ve biraz mısır gevreğiyle süt aldım ve annem dışında hiçbirinin yüzünü görmek istemediğim için gidip oturma odasında yemeye başladım. Acaba benimle aynı yaşta mıydı? Aynı sınıfta olmaktan ve onu arkadaşlarımda tanıştırmaktan çok utandığımı fark ettim. Gevreği bitirince kasemi mutfağa bıraktım. Annem beni odasına çağırdı ve "Bununla baş edebileceğini biliyorum güzel kızım. Senin ne kadar iyi yürekli bir insan olduğunu biliyorum. Murat'ı seviyorum ve bu konuda beni anlayabileceğini düşünüyorum. Dün akşam dışarı çıktığını anladım ama çok dolduğunu ve nefes alman gerektiğini düşündüğüm için bir şey demedim. Kendine dikkat et kızım. İnsanların senin duygularınla oynamasına ve seni küçük düşürmelerine asla izin verme. Alev konusunda da, ona göz kulak olmanı istiyorum. Eminim ki o dağılmış ve ne yaptığını bilmeyen kızın içinde de iyi bir insan vardır." dedi. Sıkıca anneme sarıldım. "Teşekkür ederim bu nutuk için annecim." dedim. İkimiz de gülüştük ve ben dişlerimi fırçaladıktan sonra Murat'a gidip gitmediğimizi sordum. Alev gözlerini devirdi. Buna annemin hatrı için alışmam gerekiyordu. Ben de ona karşılık olarak gülümsedim. Ve sonra çizmelerimi giydim. Montumu ve beremi üzerime geçirdim ve karların erimeye başlayıp iğrenç çamurlu bir görüntü oluşturduğu sokağımıza bakarken Alev ve Murat gelmişti. Alev önümden geçerek direk ön koltuğa oturduğunda garip hissettim. Orası benim yerim olurdu hep sabahları. Murat'a baktığımda bana 'Lütfen biraz alttan al.' bakışı yaptı. Onun hatrı için hiçbir şey olmamış gibi arkaya geçtim. Yolda hiçbirimiz konuşmadık. Hala Alev'in benimle aynı sınıfta okuyup okumayacağını merak ediyordum. 10 dakikalık yoldan sonra okula vardık ve ben arabadaki gerginliğe daha fazla dayanamadığım için daha park edemeden "Görüşürüz Murat." dedim ve arabadan çıkarken Alev'in benim sesimi taklit ettiğini fark ettim. "Sakin ol." diye mırıldandım kendi kendime. Ve okula doğru yürümeye başladım. Umarım Murat Alev'in kayıt işemlerini bitirdiğinde bizim sınıfa gelmez diye düşünürken Doruk'un bana doğru yaklaştığını gördüm.
"Naber Defne mesajımı aldın mı diye merak ettim." dedi. "Evet ama cevap veremedim çünkü ailemde işler biraz karışık da şu sıralar. Ama cevabım evet." dedim ve gülümsedim ve ekledim: "Ha ayrıca, yüzmede birbirimize rakip olacağız haberin olsun." "Nasıl yani sen de mi seçmelere katılacaksın?" diye sorduğunda çok mutlu olmuşa benziyordu ama ben sakinliğimi korudum. "Evet iyi şanslar." dedim ve Yeliz'in nerede olduğunu sordum. "O bugün okula gelemedi biraz hastaydı da." dedi. "Tamam o zaman sonra görüşürüz." dedim ve sınıfa doğru yol almaya başladım. O sırada kulağımda melodi gibi yankılanan bir ses duydum
"Nasılsın Defne şimdi biraz daha iyi misin?" dedi. Rüzgar'ın sesi aynı rüzgar gibi içimi ürpertmişti. Ama aklıma onun sevgilisi olduğu ihtimali gelince kahverengi gözlerimin sadeliğini kendilerinden utandıran yeşil gözlerine bakmamaya çalışarak "Evet biraz daha iyiyim. Ama Alev bizim okula yazılacakmış düşünebiliyor musun?" dedim. "Adı Alev miymiş, çok hoş isim aslında." dedi dalga geçerek ve ben de bunun üzerine onun karnına dirseğimi geçirdim ve "Komiklik yapmanın sırası değil." dedim gülerek. Yalnız karnında nasıl bir kas kütlesi vardı bilmiyorum ama dirseğimi adeta bir kayaya çarpmış gibi hissettiğime yemin edebilirdim. Beraber sınıfa girdik. "Yeliz de bugün okulda yokmuş." dedim. Aslında bir şey ima etmemiştim. Sadece konuşma açılsın diye söylemiştim ama "İstersen bugün seni benim sıramda misafir edebilirim." dedi. Onunla beraber oturmanın düşüncesi bile birkaç tane kelebeğin karnımda uçuşmasını sağlamıştı. Reddetmek çok saçma olacağından ve ben de bunu hiç istemediğimden "Tamam olur." dedim ve çantamı onun sırasına bıraktım.
Rüzgar'la beraber oturduğumuz ve bu yüzden yanımda ondan gelen elektrik dalgalarına konsantre olduğum için hiçbir şey anlamadığım rüya gibi geçen 4 dersten sonra öğle tenefüsü geldi. Alev'i tamamiyle unutmuştum. Ama 4 ders geçtiğine göre demek ki bizim sınıfa gelmiyordu. 10. sınıf mıydı? 12 miydi? Yoksa 11/B de miydi? Büyük ihtimalle Murat aynı sınıfta olmamızı istememişti. İyi ki de istememişti. Hem okulda hem de evde onunla olmaya dayanamazdım.
Rüzgar yemekhaneye gelmek isteyip istemediğimi sordu. Ben de Alev'in ne yaptığını merak ettiğim için kantinde yiyeceğimi söyledim. Kantine indiğimde onu bulmayı planlıyordum. Ancak görünürde yoktu. Bir tost alıp yanında arkadaşlarıyla oturduğunu gördüğüm Beyza'nın yanına gittim. Yanındaki kızlarla da tanışmış oldum. Birinin adı Başak, öbürü de Ece'ydi. Kaçıncı sınıf olduklarını sorduğumda ikisi de 11/B'de olduklarını söyledi. Sonra aralarında sınıflarına yeni gelen Alev adında kızdan bahsetmeye başladılar. Demek ki benimle aynı yaştaymış. Söylediklerine göre çok şirin ve iyi kalpli bir kızmış. Şaka mı yapıyorlar acaba diye yüzlerini inceledim ama gayet ciddi görünüyorlardı. O sırada Alev'in üvey kardeşim olduğunu onlara söylemek istemedim. Buna daha sonra sıra gelecekti. Belki de Alev iyi bir insan olmayı seçip hayatını normale sokmayı istiyordu. Eğer bana karşı davranışları düzelse ben de ona seve seve yardım ederdim.
Rüzgar'la beraber oturduğumuz 6. derste birlikte bir oyun bulmuştuk. Çünkü artık beraber konuşup gülüşmekten derse pek konsantre olamıyorduk. Birimiz kağıda bir şarkı yazıyor ve diğerimiz de söyleyen şarkıcı ya da grubu bulmaya çalışıyordu. Bir ara kağıda "Magic" yazdı ve ben bakmaya doyamadığım o yeşil gözlere bakıp gülümsedim. O da bana insanın içini ısıtan gülümsemesiyle gamzelerini sergiledi. Dün otobüse bindiğimizde beraber dinlediğimiz şarkıydı.
Son dersin bitimine yaklaştığımızda kendimi tutamayıp merak ettiğim şeyi dolaylı yoldan sordum. Kızların yaptığı en güzel şeylerden biri de öğrenmek istedikleri şeyi masumca sorup cevabı bulmaları değil midir zaten? "Rüzgar bu kadar oyun oynadık. Söylesene sevgilinle şarkınız nedir çok merak ettim?" dedim. Tam o sırada çıkış zili çaldı ve bana can alıcı gülümsemesiyle söylediği şu sözle dünyanın en mutlu insanı gibiydim: "Sevgilim olduğunu da nereden çıkardın?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Üçgen
Teen FictionBiri sevgiye muhtaç gizemli bir yakışıklı, öteki ise zengin ve istediğini elde eden bir çapkın. Defne'nin kalbi bu iki delikanlı arasında gidip gelirken aynı zamanda sahip olduğu ikiyüzlü arkadaşları, aklından hiç çıkmayan aile sorunları, ilkleri, s...