(2. Bölüm) - Onu Kaybettik

148 22 38
                                    

_______

Hemen arkalarından ben de dersten çıktım. Yaklaşık bir 15 dakika kadar müdürün odasının kapısının önünde bekledikten sonra nihayet çıktılar.

''Ya Emre ne yapıyorsun?'' diye çıkıştım aniden.

''Görevimi yapıyorum tatlım.''diyip sırıttı.

Önden hızlı adımlarla yürümeye başlayınca arkada kalan Burak'a döndüm.

''Burak sen onun kusuruna bakma, manyak o biraz alışırsın.''

''Ne kusuru canım.'' Diyip arkasını döndü ve gitti.

Koşar adımlarla Emreye yetişmeye çalıştım.

''Emre dur!''
Kafasını tavana çevirip bana doğru döndü.

''Ne yani öylece çocuğun seni ellemesine izin vereceğimi mi sandın?''

Büyük bir 'Of' çekip yüzümü sağa çevirdim. Gözlerim dolmuştu ve Emre'nin bunu görmesini istemiyordum.

''Belinay ağlıyor musun sen? Diyip yanıma büyük adımlarla geldi. Yüzümü avuçlarının arasına alıp gözlerine bakmamı sağladı.

''Baya baya ağlıyorsun sen.''

Kalan tüm gücümle kafamı çevirip ellerimle gözlerimi sildim.

''Birden bire tekrar hayatıma girdin. Ben buna henüz alışamamışken olay çıkarttın ve hala eskisi gibi olabileceğimizi mi sanıyorsun?''

Birden bire içimde tuttuğum her şeyi boşaltırken buldum kendimi. Çok mu ileri gitmiştim acaba bilmiyorum? Ama buydu işte gerçekler Emre benim her şeyim olabilirdi. Ama artık değildi. Beni onca yıl yüz üstü bıraktıktan sonra daha gelişinin üzerinden 2 saat bile geçmemişken eskisi gibi davranamazdım.

Emre kafasına bir şey dank etmiş gibi gözlerini açtı. Birkaç saniye öylece bakıştık.

''Özür dilerim, belki çok aceleci davrandım ama ama bilmiyorsun neden gittim? bilmiyorsun neden geldim? Anlatsam belki bir daha hiç yakın olamayacağız diye korkuyorum Belinay.''

''N-nasıl yani, Ne oldu Emre sana böyle?''

''Takip et beni.'' Diyip arkasını döndü arabaya doğru gittiğini fark ettim. Sesimi hiç çıkarmadan arabanın arka koltuğuna oturdum. Stresten kendimi yiyip bitirecektim. Arabayı çalıştırdı ben ise yine camdan dışarıyı öylece izliyordum. Birden cebimdeki telefonum titredi.

Bilinmeyen Numara '05*********' : Belinay, ben Burak numaranı idareden aldım. Sana yaptığım davranış biraz fazlaydı. Beni affedebilir misin? :)

Bu çocuk cidden manyaktı. Yediği dayak yetmemiş sanırım dedim kendi kendime.

''Belinay bir şey mi oldu?'' dedi Emre. Telefonun Ekranından yansımamı gördüğümde sinirli bir vampir gibi ekrana baktığımı gördüm.

''Yoo, iyiyim, instagramda bir şey  gördümde önemsiz.'' Diyerek yalan attım. Benim özel hayatıma daha fazla karışmaya hakkı yoktu.

Telefonuma yumruk atarcasına mesaj ekranından çıktım. Saat 5'e geliyordu.

----

Yaklaşık iki saattir yoldaydık. İkimizde hiç konuşmamıştık. Radyoda çalan şarkı vardı sadece ''Ne zaman düşsem bu yalnızlığa, kitaplar koştu hep yardımıma.'' Diyordu şarkı. Güneş yavaş yavaş batıyordu. Yanından geçtiğimiz denizde çok güzel yansıması oluşuyordu. Biraz daha ilerledikten sonra durduk.

''Geldik, haydi atla bakalım.''

Kafamı sallayıp yavaş yavaş batan güneşten gözlerimi ayırmadan arabadan indim. Emre doğruca denizin kıyısındaki banka oturdu.

''Gel sinirli civciv gel.''diyip yanındaki yeri gösterdi eliyle. Yine süper sessizliğimle emirlerini yerine getirdim. Birkaç dakika ben öylece güneşi izledim onun da beni izlediğini hissediyordum.

''Hiç acı çekmediğimi mi sanıyorsun.'' Dedi birden bire. Şaşkın yüz ifademle ona döndüm.

''Hiç gelmeyi, yanına dönmeyi denemediğimi mi sanıyorsun? İsteyerek mi bıraktım öyle seni sanıyorsun.''

Ne diyeceğimi bilmeyen ben olarak sadece ona baktım öylece. Artık ona söylemeliydim. Fark etmiştim ki ikimizin de birbirimize söylemediği şeyler vardı. Eskiden hiç böyle olmazdık. Bir olay olduğu zaman ilk iş birbirimize de iletirdik.

''Emre.'' Dedim istemsizce titreyen sesimle. Bu konuyu çok uzun zamandır kimseyle konuşmamıştım.

''Efendim güzelim.''

''Emre sen Fransa'dayken b-ben b-...'' sözümü tamamlayamadan hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamıştım. Sonra kendimi Emre'nin sıcak kollarının arasında buldum.

''Şşş, ağlama ama bak bende ağlayacağım yoksa. Ne olduğu açıklar mısın lütfen?''

''Emre sen yokken babam kaza geçirdi.'' Deyiverdim birden bire kendime bile inanamayarak.

''NE.'' Dedi anında ve yüzümü yüzüne paralel olacak şekilde çenemden hafifçe tutarak kaldırdı.

''Enver Amca iyi şuan dimi?'' dedi ve Emre'nin de gözünden bir yaş firar etti.

Kafamı ağlayarak sağa sola salladım ''O-onu ka-kaybettik.''

Emre tüm gücüyle sardı beni. Şimdi ikimizde ağlıyorduk. Babam ile Emre çok yakınlardı. Babam Emreyi oğlu olarak görür, biz küçükken bana ne alıyorsa hemen Emreye de alırdı. Emre'nin annesi de babası da çalışıyordu. İlkokulda Emre çoğunlukla bakıcısıyla kalırdı. Tabi ki ben okulun çıkışında onu bakıcısıyla baş başa bırakmaz onun yanında kalırdım tüm gün. Babam ben Emrelerdeyken bize küçük sürprizler yapardı. Emre de babamı 'Babası' olarak görüyordu.

----

Belki de orada saatlerce ağladık. Ben ona sarıldım, o beni sardı. Emreye sürekli dediğim 'en zor zaman' kelimesi artık açıklığa kavuşmuştu ancak ikimizde acı çekiyorduk şimdi. İstemeye istemeye konuşmaya başladım.

''Tamam, artık yeter ben daha fazla üzülmek istemiyorum ve ayrıca seninde üzülmeni istemiyorum. Duydunuz mu Emre Bey?''

Elleriyle ilk benim gözlerimi sonra kendi gözleri sildi.

''Öyle olsun küçük hanım.'' dedi sonra sahte bir gülümseme kondurdu yüzüne.

''Şimdi sıra sende anlat bakalım.''

''Bugün olmaz.'' Diyip ayağa kalktı.

Bileğinden yakalayıp yerine oturtturdum.

''Ne olmaz ya! Ben yıllardır bu anı bekliyorum.''

''Birkaç gün daha bekleyebilirsin o zaman.''

Ayaklandıktan sonra arkasından bağırdım.

''Emre!''

Yavaşça arkasını döndü kolumu kaptığı gibi arabaya götürdü ve kemerimi bağladı.

''Beklemek zorundasın.'' Dedi ve son gaz basıp geri döndü.

Beni tekrardan yüz üstü bırakıp gitmişti. O giderken arkasında paramparça bir Belinay bıraktığının farkında mıydı ? Bilmiyorum...

••

Belinay ||Yarı Texting|| Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin