(3. Bölüm) Duymalısın

119 23 14
                                    

°°
Hava kararmıştı ve annemin binlerce cevapsız çağrısına cevap vermemiştim. Çıldırmış olacağını düşündüğümden eve girmek dahi istemiyordum. Zoraki olarak eve girdim. Çantamdan anahtarımı çıkartmak yerine zile basmayı tercih ettim. Annem kapıyı açtığında ağlamaktan gözleri şişmiş vaziyetteydi.

''Belinay'ım!'' diyip bir güzel kollarının arasına aldı beni. Ama biliyordum ki bu işin sonunda güzel bir azar beni bekliyor olacaktı. Ancak bahanemi önceden hazırlamıştım. Emreyi bahane ettiğim olaylara annem pek karışmazdı. Emreye fazlasıyla güvendiğindendi bu sorgusuzluk.

Beni sakince evin içine aldığında annem ağlamaya devam ediyordu.

Birden aklı başına gelmişçesine ''Nerdeydin ve neden telefonlarıma cevap vermedin!'' diye haykırdı.

''Anne, üzgünüm telefonum sessizde kalmış.''

''Delirdim burada! İnsan bir haber verir 'Annecim dışarıda olacağım geç gelebilirim' diye.''

''Özür dilerim. Emreyleydik biraz konuşmak istedi beraber sahile gittik, zamanın nasıl geçtiğini anlayamadım ki ben de.''

''Bu seferlik böyle olsun Belinay ama bir daha böyle bir olay istemiyorum.''

Yanağına ufak bir öpücük kondurup merdivenlere doğru ilerledim. ''Ben odamda olacağım.'' Diye haberdar etmek için seslendikten sonra üst kattaki odama geçtim.

Üzerimdeki kirli kıyafetlerden kurtulduktan sonra yatağıma bağdaş kurarak oturdum ve yatağımın yanındaki pencereden gökyüzündeki o güzel ayı izlemeye başladım.

Emre'nin benden gizlediği bir şeyler vardı. Artık bundan emindim. Ancak bu işin peşini bırakmayacaktım. Belki de birçok şey öğrenecektim. Ben düşüncelerim ile savaş verirken komidinimdeki telefonum titredi.

MESAJLAR

Burak(Dayak yiyen): Selam Belinay

Burak(Dayak yiyen): Umarım uyumuyorsundur.

Burak'ı kaydetme şeklime bakıp kıkırdadım. Çok bekletmeden cevap yazmaya başladım.

Ben: Hayır uyumadım. Biraz moralim bozuk.

Burak(Dayak yiyen): Bir sorun mu var?

Burak(Dayak yiyen): Bak gerçekten bana anlatabilirsin.

Ben: Burak gerçekten şuan ne anlatmaya halim var ne gözlerimi açık tutmaya tek isteğim şuan biraz uyku.

Ben: Ben uyuyacağım iyi geceler.

(Çevrimdışı oldunuz)

Burak(Dayak yiyen): İyi geceler prenses.

••


Birkaç dakika geçtikten sonra uyku ile verdiğim savaşı kaybederek kendimi uykuya teslim ettim.

4 Gün Sonra - (Cuma Günü)

4 gündür Emre okula gelmiyor ve ben burada çıldırmak üzere bekliyorum. Sadece Emre'nin annesi Müge Teyzeden Emre'nin hayatta olduğunu öğrendiğime şükrediyorum.

Okulun son günü olmasının sevinciyle yani 2 günlük bile olsa dinlenebilmenin vereceği huzuru düşünerek dersliğe girdim. Yine her zaman oturduğum en arka köşedeki sıraya doğru ilerledim. Ancak bu gün bir farklılık vardı sırada. Benim oturduğum yerin yan koltuğunda sıraya kafasını koymuş uyuyan bir erkek silueti gözüme çarptı.

Emre olduğunu düşünerek hızlı adımlarla sıraya ilerledim. Ancak çok yaklaştığımda bu kişinin Emre olmadığını anladım. Hemen ani bir refleksle çocuğu dürtmeye başladım. Sonra çocuk sakince yüzünü bana doğru çevirip gülümsemeye başladı.

''Burak!''

''Eee, seni beklerken uyuyakalmışım ya.'' Diyip pis pis sırıttı. Yeni uyandığı için gözleri şişmişti ve saçları dağılmıştı. İtiraf etmeliyim ki böyle daha tatlı gözüküyordu.

Sinirlenip burnumdan nefes verdim ve ''Ya senin derdin ne! Emre yok diye sahayı boş gördün sanırım. Kalkar mısın sıramdan?''

''Üzgünüm prenses bugün benimle oturacaksın.'' Burak'ın 'iddialı' konuşmasından sonra bana attığı iğrenç bakışı incelerken arkadan çok uzun zamandır duymaya ihtiyacım olan bir ses yükseldi.

''Öhö öhö, Burak da kalkıyordu sanırım.'' Diyen Emre'yi gördüğümde hızlıca ona sarıldım.

''Emre geldin!'' diyip ona sarılı bir biçimde dururken oda kollarını belime sardı.

''Geldim ya değil mi?'' diyip ellerini belimden ayırıp masumca gülümsedi.

O sırada Burak pişkin pişkin arkadan bizi seyrediyordu. Sonra ayağa kalktı ve ellerini birbirine çırpıp bir süre bizi alkışladıktan sonra çantasını omzuna atıp sınıftan çıktı.

----

Son ders zili çalmıştı. Emre eskisinden daha neşeliydi. Ancak halen sorularıma yanıt vermemekte ısrarcıydı ve bu beni deli ediyordu.

Okıldan çıkınca ilk iş olarak annemi arayıp Emreyle dışarıda olacağımızı haber verdim. Pazartesi gün ki olaydan sonra okul çıkışlarında annemi arayıp haberdar ediyordum. Annemi aradıktan sonra emreyle beraber eskiden 'bizim kafemiz' olarak adlandırdığımız o kafeye gittik.

Boş bir masaya oturduk ve içecek siparişi verdik. Artık dayanamadığımdan,

''Ne olduğunu ne zaman anlatacaksın?''

''Belinay bu konuyu konuşmuştuk.''

''Ben daha fazla bekleyemiyorsam ne yapacağım?''

''Üzgünüm diyip geçeceğim.''

En sonunda pes edip arkama yaslandım. Birkaç dakika sonra içeceklerimiz geldi. Havadan sudan konuşurken birden konu Burak'a geldi.

''Belinay şu Burak denen şerefsizden uzak durmanı istiyorum.''

''Ben de bayılmıyorum ona ama çocuk kene gibi yapıştı. Aslında çok kmtü bir ocuk değilde fazla yılışık. Bir de çok üstüne gidersem de seni tekrar şikâyet etme riski var. Biliyorsun eğer tekrar şikâyet alırsan okuldan uzaklaştırma cezası alacaksın.''

"Benim hayatımdan sana ne Belinay?Cezayı alacak olan benim. Karışma bana."

"Sen benim her şeyime burnunu sokamazsın. Seni korumaya çalışıyorum sadece."

''Sana beni koruma hakkını kim verdi?''

''Kimsenin bir hak vermesine gerek duymuyorum.''

''Duy o zaman.'' Dedi ve sandalyesinden kalkıp hızlı adımlarla kafeden dışarı çıktı.

••

Votelerseniz çok sevinirim :)

Belinay ||Yarı Texting|| Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin