8. BÖLÜM

80 35 8
                                    

AŞK ASLA SEVER
8. BÖLÜM








*

Tekne bir ileri bir geri sallanırken tırsıp  teknenin kenarına tutundum.

Suyun üzerinde, bir tekneni içinde, güneşin önünde, karadan yirmi metreden fazla tabiri caizse denizin tam ortasındaydım. İçimden bildiğim tüm duaları milyon kez yenilerken, kusma isteğimi bastırdım. Şuan kusup Buğra'ya rezil olmak istemiyordum ya da altıma sıçacak derece de  korktuğumu belli etmeyi hiç istemiyordum...

İki saattir denize bakmamak için verdiğim imtihan gerçekten alkışlanacak cinstendi. Ya da hayatım da hiç tekneye, hatta İstanbul gibi bir yerde yaşamama rağmen vapura binmemiş bir insan olarak, şuan bu statü de bulunmam çok absürttü!

Derin bir nefes alıp korkumu unutmak adına Buğra'nın kayığı çekişini seyrettim. Yutkunup endişeli olduğumu belli etmemeye çalışarak tedirgince konuşmaya başladım.

''Ne zaman gideceğiz?''

Bu sorum üzerine Buğra, gözlerini denizin mavisinden çekip benim gözlerime kenetledi.

''Şaka mı yapıyorsun?'' dedi gözlerini kısarak. ''Daha yeni geldik.''

Alt dudağımı dişlerimle ısırırken irice açılmış gözlerimle koca denizi süzdüm. Koca bir köpek balığının saldırısına uğramamız muhtemeldi. Ya da ahtapotların istilasına uğraya bilirdik. Onu geçtim boğularak ölmek kadar acı bir şey olmadığına dair bir roman yazıp ve çok satanlar listesine girmem şu durum içerisinde çok normaldi.
Eminim denizin ortasında ilham gelir ve çok perfect bir Romancı olurdum. 

Kafamda ki ultra saçma düşüncelerimden arınıp terleyen anlımı sildim. Güneş etrafı kasıp kavururken gökyüzünün mavisi denizle birleşmiş, güneşin sarısıda maviye çok güzel adapte olmuştu.

Karşıda çok uzakta ki koca gemiler görünüyordu.
Hatta biraz daha yakınımızda ki gemide resmen bildiğiniz düğün oluyordu. Zıplayıp hoplayanları gördükçe 'bu ne cesaret be' diyemeden de edemiyordum.

Yani sonuçta koca gemi o kadar tepinenlere gıcık olup onları denize bile atardı. Gerçi denizde hareketsizce duran koca gemiyi hafife alıyordum. En azından o yerinde duruyordu, davulcu hasan çalıyordu millet zıplıyordu. Peki benim durumum ne?

Şuan beşik gibi salanıyordum. Denize düşsem yüzme bilmediğim için boğulup tahtalı köyü boylardım. Sonra arkamdan 80 sorudan 5 net yapan ilerizekalı intihar etti diye haber çıkarırlardı. Sonra ben de mezarımda ters dönerdim. Aman çok cool bir hazin son!

''Sen korkuyor musun?'' Buğra'nın ani sorusu üzerine yerimden kıpırdandım. Tekne  eğilecekmiş gibi olduğunda tiz bir çığlık attım.

''İmdaaat!'' dedim ellerimle yüzümü kapatıp bağırarak. "Kesin öleceğim!
Ah hayır, ölmek istemiyorum! Şimdi ölemem ya da boğularak ölemem!''

Buğra sakin olmam için ellerimi tuttuğunda sıkıca gözlerimi kapatıp ellerini sıktım.

''Bilgi,'' dedi Buğra kendini tutamayıp gülerek.
''Lütfen sakin ol.''

Biri ölmeyeceğinizi denizin ortasında gülerek söylerse siz inanırmısınız? İşte bende inanmadım!

Cırlamaya başladım,
"Ya Piskolojimi böyle mi düzeltecektin?
Ya hani piskoloji mi düzeltecektin? Şuan korkudan altıma yapabilirim! Lütfen artık karaya ayak basalım. Yoksa cesetimle beraber dönüp lanetime uğrayacaksın!''

Şut kahkası kulaklarımı doldururken sinirle göz devirdim. ''Ne gülüyorsun be!'' diye hiddetle çıkıştım.

''Bilgi,''dedi gülmemek için dudaklarını birbirine bastırırken. ''Sana tekneyle
açılalım mı diye sorduğumda evet dedin.''

AŞK ASLA SEVERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin