13. Bölüm

15 3 0
                                    


    Ne olduğunu daha anlayamamışken işaret ve orta parmağını kaldırarak adamlarına sessiz bir emir verdi. O sırada babam bana sarılı kolları gevşetip açmıştı ve adamlarından biri arkama geçti. Giray sürekli bana ne yapacaklarını soruyordu. Arkama geçen o iriyarı adam ellerimi çözmüştü. Ben henüz bileklerimi ovalarken önüme diz çöktü ve bu kez de ayaklarımı çözdü. Ayağa kalkıp Giray'ın karşısına geçince yaklaşık 5 dakika bakıştık. Bakışmamızı bölen şey babamın yanıma gelip, elini omzuma koyup konuşmaya başlaması oldu;

-Seni serbest bırakacağım ama şartlarım var. Birincisi bana ters gelecek hareketler yapmak yok. Mesela polise ihbar etmek. Burada olan ve öğrendiklerin burada kalacak. İkincisi bana her gün görünmeni istiyorum.

-Şartlarını kabul ediyorum ama benim de bir isteğim var. Fakat önce soru soracağım. Beni serbest bıraktın, tamam. Giray'a ne yapacaksın?

-Önce seni yurda bıraktıracağım. Daha sonra da Giray ile konuşacağım. Gerisi bana kalsın. Merak etme ona zarar vermeyeceğim. Gönlün rahat olsun.

    Ona ne yapacağını söylemişti. Nasıl olsa Giray bana anlatırdı. Hem ben onun bu bedenine, sakinliğine cani bir ruh yakıştıramıyordum. Ardından bir şahsiyet geldi ve beni dışarıya yönlendirdi. Büyük ve siyah lüks araçlardan toplam 6 adet vardı. Beni 2. sıradakinin yanına götürdü, kapısını açtı ve ben bindikten sonra kapıyı kapatıp şoför koltuğuna geçti. 

    İçeride karşılıklı 3'lü koltuklar vardı. Ortada katlanıp koltukların altına giren 2 adet medium boy masa vardı. Teknolojik olarak tasarlanmıştı. Muhtemelen yakın zamanda tüm araçlarda olacak. Böyle bir şey kaçmaz! Dikkatimi bir şey çekmişti; köşedeki bitmiş bira şişeleri ve alkol kokan kokteyl bardakları. Benim babam içki içiyordu. Ne olmuştu ki bu kadar çok içki içmişti?

   Tüm yaşanılanlar gerçek miydi? Rehin alınıp annemin yaşadığını öğrenmiş miydim? Bir başkasını babam mı kabul etmiştim? Yoksa kaçırılıp her yerim bağlıyken uyuyakalıp şuan rüya mı görüyordum? Bir emin olayım dedim, kendimi cimcikledim.

-Ayy!

   Öyle bir çığlık atmıştım ki şoför bile korkmuştu;

-İyi misiniz? Bir şey mi oldu? Hastaneye gidelim mi?

-Hayır hayır. Sorun yok! Yanlışlıkla canımı yaktım da. Ama bir su varsa alırım.

-Bekleyin hemen alıp geleyim.

    Endişelenmişti. Benim için endişelenen hemde bir mafya adamı olan erkek. Ne oluyordu böyle? Kim böylesine tanımadığı biri için endişelenirdi ki? Beni tüm bu düşüncelerden sıyırıp gerçek hayata bağlayan şey kapının açılmasıydı.

-Al bakalım. Daha iyi hissediyor musun? Kim kendi canını bu kadar acıtır ki? Söyle naptın?

-Eee. Şey... Tüm bu yaşadıklarım gerçek mi diye bir cimcik atmış olabilirim. Sanırım biraz kalın tutup çok sıktım.

   Gözlerimiz buluştuğunda gülümsüyordu. Ne de güzel gülüyordu yere bakan yürek yakan! 

'Ne diyorsun sen Asu. Kendine gel! Pişt! Kime diyorum ben Asu!'

Beynim sinyal mi veriyordu şimdi? Dediği şey imkansızdı. Hoşlanmamıştım ki! Sadece güzel çocuk yani.

    Bu çocuğun buz mavisi gözleri, siyah saçları ve kar ile orantılı bembeyaz bir teni vardı. Acaba kansız mıydı? Gözlerinde derin bir bakış saklanıyordu. Kıpkırmızı dudaklarında ise binlerce harf, binlerce kelime. Gülümsüyordu. Yavaş yavaş önüne döndü. Arabayı çalıştırdı. Son bir kez dikiz aynasından bana bakış attı ve önüne dönüm arabayı sürmeye başladı. Bense pencereden dışarı baktım.

-Geldik Bayan Asu. 

Yine gülümsüyordu. Yapmamalıydı.

-Hmm. Tamam. Bıraktığınız için teşekkür ederim. Şey... Geri gittiğinizde Giray orada olursa beni aramasını söyler misiniz? Babamla neler konuştuklarını merak ediyorum.

-Elbette. Sizi kıramam. Böylesine güzel bir bayan nasıl kırılabilir ki?! Yanlış anlamazsanız telefon numaram burada. Eğer babanızla ilgili şüphelendiğiniz bir konu olursa bana danışabilirsiniz. Ama bundan kimseye söz etmek yok. Anlaştık mı?

   Başımı onaylar anlamında salladım. Daha sonra ikimizde karşılıklı gülümsedik; o babamın cehennemine döndü bense kendimi tek güvenli hissettiğim yere, evime.

Terkedilmiş Bedenler👥Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin