10. Bölüm

16 3 3
                                    

    Yağmur başlamıştı, o kadar çok yağıyordu ki gök delinecek sandım bir an. Aslında göz yaşlarım yağmurdan farklı değildi. Burun çekişlerimi de şimşek çakmasına benzetiyordum. Sesli ama bir o kadar da tehlikesiz.

-Ağlama artık. Onları bulacağız bu günün sonunda. Yurda onlar ile birlikte döneceksin. Söz veriyorum.

-Bu söylediklerine kendin bile inanmıyorsun değil mi? Gerçekten tüm bu söylediklerine inanacağımı mı düşündün? Çocuk muyum ben? Beni böyle yalanlarla kandıramazsın. Şuramda bir sızı var, onlara bir şey olduğunu seziyorum. Biz birbirimize o kadar bağlıyız ki kardeş kabullendik. Hiç çözülmeyecek bir düğüm var aramızda. Bu kolumda gördüğün bileklik var ya tüm anlattıklarımın somut hali.

    Bir yandan Giray'a çığırırken diğer yandan hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. Nefes almak, onlar dönene kadar haram kılındı bana. Dünya dardı onlar dönene kadar, zindandı. Onlar dönmeliydi, her şey benim yüzümdendi. O adam sadece benden intikam almak istiyordu ama kız kardeşlerimin canlarını yakmıştı. Bunu yapmamalıydı.

-A-alo ben bir ihbarda bul...

    Giray polisi arıyordu! Ne demişti o pislik! 'Polisi ararsan sevgilinle ve arkadaşlarınla vedalaş!'  Telefonu elinden kaptığım gibi aramayı sonlandırdım fakat polisi tekrarlayan alo sesini duydum. Poliste tekrar aramadı ve bu beni çok rahatlattı. Telefonun ekranını açık tutum gözlerimi ona diktim. Çünkü peşinde olduğumu biliyor olmalıydı o adam. Yani her yere eli kolu ulaşan biri bunu bilirdi.

  Dan dini don don dandini don don din din diiin don.

    Telefonum çalıyordu ve işte o gizli numara. Kötülük cazibesi arıyor olmalıydı. Açacaktım başka şansım yoktu çünkü... Açtım ve konuşmaya başladı;

-Zeki kızsın. Seni arayacağımı nasıl da bildin hemen. Şimdi onları bırakacağım ama bir şartım var. İçinde olduğun taksi ile birlikte Giray da yanında olacak şekilde geliyorsun. Taksiyi kullanan kişi olmayacak! Yoksa dan dan dan! Hahaha!

-Kim o ne diyor?

   Giray'ın sorusuyla kendime geldim. Ona başımı çevirdim. Muhtemelen bayat balık gibi bakıyordum.

-O aradı. Tiskinilesi adam. Diyor ki sadece sen ve Giray yanıma gelin. Taksi şoförü gelmeyecek. Konumu şimdi attı. Boş bir arsa burası. Çok tenha. Gidersek can sağlığımız tehlikeye girer. Ama buna değecek. Onları kurtaracağız gerekirse ben canımı feda edeceğim.

    Taksi kullanan adama yani şoföre durumu anlattık. Aracı helal etti ve arabadan inerek bir otobüs bulup gitti. Bizse gönderilen adrese gittik.

    Oradalardı. Bayılmamış fakat gözleri ve elleri bağlı bir şekilde yorgun halde duruyorlardı. Adam onları ayağa kaldırıp bir kahkaha patlattı.

-Şimdi siz karşıya doğru sapmadan gidin. Sizde ters bir hareket yapmadan ellerinizi arkaya koyup gelin. 

    Ekipmanları silahlarını arkadaşlarıma çevirdi. Ve bizim üstümünü aradıktan sonra rehin aldılar. Gözlerimiz, ellerimiz, ağızlarımız ve ayaklarımız bağlandı. Bedenimiz ise sandalyeye mahkum edildi. Sandalye ise büyük, sökülmesi mümkün olmayan bir demire. Son gördüğüm şey ise o pisliğin kötü anlam taşıyan sırıtması oldu. Bu günler geçecekti fakat ya şah olacaktık ya mat.

Terkedilmiş Bedenler👥Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin