16. Bölüm

17 2 2
                                    

    Nedendir bilmiyorum; Giray'a karşı soğumaya başlamıştım. Eskiden yani birkaç gün öncesine kadar davranışları bile güzel geliyordu bana. Onu kendi canımdan çok seviyordum. Şimdi ise onu ne görmek ne de de sesini duymak istiyordum. Onun bana bu kadar iyi davranmasına tahammül edemiyordum çünkü artık her şeyi yapmacık geliyordu. Her yaptığı diken misali batıyordu bana.

    3. dersteydik. Zaman hiç geçmiyor gibi geliyordu bana. Sınıfın en arka sırasından cam kenarına kurulmuştum. Kimya dersi işliyorduk. Öğretmen konu anlatıyordu fakat ben kimya dersini hem sevmediğimden hem de anlamadığımdan dolayı Eleanor ve Park kitabımı okuyordum. Aslında bu kitap Fangirl'e göre hiçte fena değildi. Derken öğretmen ismimi uyarıcı bir sesle tekrarlarken bunun farkına vardım.

-Asu... Asu Soydan. ŞÖK ile mi geçmeye çalışıyorsun sen sınıfı? Derslerinde geriledin. Eski başarın yok artık. Söyle bakalım derse niçin katılmıyorsun?

-Derse katılmıyorum fakat dinliyorum. Soracağınız soruyu anında cevaplayabilirim.

-İddialısın demek. Söyle o zaman. Kolay yerden soracağım. Yarın daha zoru olacak. Aristo'ya göre evreni oluşturan dört element var. Bunları bana sayabilir misin?

-Elbette. Ateş, hava, su, toprak. 

     Tam yeni sorusunu soracakken can kurtaran sesi duyuldu. Tabii ardından reklam sesleri de. Sınıfın bütün erkeklerine baktığımda biri çanta fırlatıyor, diğeri de masaya çıkıp goril taklidi yapıyordu. Diğerleri de koro halinde bağırıyorlardı;

-Eti Cangaaaaa! Canga Dark! Canga Cangaaaa!

    Öğretmenin bunlar ile uğraşacak gücü olmadığını bildiğinden dolayı sınıfı ne kadar hızlı terk edebilirse o kadar hızlı terk etmişti. Ama kapıda başka bir yüz belirmişti. Giray... Koşarak yanıma geldi ve korkuyla çığırmaya başladı;

-Yangın var. 

-Eee? Ne yapmam gerekiyor?

-Eve gitmen. Yangın sizin evdeymiş. Müdüre haber verilmiş. Müdür seni izinli gösterdi. Koş!

      Sınıftan nasıl çıktığımı tahmin bile edemiyordum. Önüme gelene çarpıyordum. Çantamı da aceleden sınıfta bırakmıştım. Deli gibi koşuyordum. Hiçbir şey umurumda değildi. Neden böyle bir yıkıma uğradım. Ben bile bilmiyordum. Halbuki evde değerli hiçbir şeyim yoktu. Beynime koşmasını söyleyen bir uyarı gelmişti. Ve ben bu komuta uyuyordum.

     Evimin önüne vardığımda o kadar büyük bir yangın gördüm ki şok oldum. Yaklaşık 8 saatte zar zor söndürülürdü. Bana bir su ve tabure verip oturttular. Bana ise çocukluğumu geçirip güzel anılarımın olduğu evin yanışını seyretmek düştü.

      7 saat 53 dakika sonunda yangın söndürüldü. Komşulardan birinin evinde kalmaya karar verdim bir günlük. Ama öncesinde eve girip bir bakacaktım. Ne hale gelmiş, neler gitmiş, neler bitmiş merak ediyordum. Simsiyah olmuş kapıyı araladım ve içeri girdim. Koridorda ilerlemeye başlayacaktım ki gördüğüm şey ile elim ayağım buz kesti...

Terkedilmiş Bedenler👥Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin